Faizi sabit tutmak yeter mi?
Yetmez tabii ki… Enflasyonu da sabit tutmayı denemeli Merkez Bankası… Hatta banknot matbaasını da yavaşlatıp emisyonu da sabit tutmalı. Bu kadar mı? Ne gezer… Kamu harcamaları da sabit tutulmalı, makam arabası sayısı, kiralık bina sayısı sabit tutulmalı. Faizi sabit tutman neye yarar ki?
Yaramadığı şundan belli, dünkü faiz karar metnine ilave edecek yeni kelime bulamamış, görevde alınan eski Hafize Gaye Erkan’ın cümleleri aşılamamış, temenniler manzumesi yinelenmiş… Hal böyle olunca Merkez Bankası’nın faiz yürüyüşüne seçim molası geldi, zaten beklediğimiz de buydu.
DÖVİZİ TAHRİK ETMENİN ÂLEMİ YOK
Şimdi gözler, faiz yürüyüşüne ara veren Merkez’in bu kararının döviz üzerindeki etkisinde… Görünen o ki piyasa zaten sabit bırakacağı fikrini satın aldığından dolayı kur üzerinde fazlaca etkisi olmayacak. Fakat kuru enflasyon kıyılarında tutmak için Merkez’in elinde rezervlerinden başka silahı kalmadı.
Bir yandan faiz yürüyüşüne ara veriyorsun, diğer yanda kuru yönetmek için herhangi bir aktif politika önermiyorsun. Piyasa, kurda Merkez’in pasif duruşunu değerlendirecektir. Nitekim serbest piyasada kur, ihracatçının da baskısı ile kıpır kıpır hale geliverdi. Hele ki Merkez, meydanı boş bırakmışsa…
İKİ SORU İKİ CEVAP / Faiz yürüyüşü molasına dair…
■ Merkez artık faiz arttırmaz mı? Aslında bunun kararını Para Politika Kurulu değil, enflasyonun bizzat kendisi karar verecektir. Sen hele enflasyondaki Mayıs şamatasını seyret ve tüm umutlarını baz etkisiyle gelecek olan 20 puanlık inişe bağla… Fakat yetmeyeceğini bilmene rağmen politika metninde “gerekirse tüm araçları…” gibi finansal hamaset dili kullan… Şunun şurasında Mayıs ayına ne kaldı ki? Yaşayıp göreceğiz elbet. Aslolan enflasyonla mücadele değil miydi? Ona daha var, o iş seçimden sonra, sırası mı şimdi?
■ Merkez’in kararı kime ait? Elbette ki PPK’nın kararı bu… Sonuçta Merkez Bankası bağımsız ve kendi kararlarını kendisi alabiliyor. Aslında ironi içeriyor cümleler… Seçime şunun şurasına kaç gün kaldı ki? Faiz artışına artık gerek kalmadı algısını seçim meydanlarında zikredebilmeliyiz. Ayrıca tüm çözümü Merkez’in faizine bağlayarak sorumluluklarımızdan kurtulmuş gibi davranabiliriz. Ha bir de “sonbaharda faizi indirmeye başlayabiliriz” gibi heterodoks tadında cümleler dahi kurabilir, buna da inanabiliriz(!)
not / MERKEZİN FAİZ MOLASI KİMİN İÇİN NE İFADE EDİYOR?
Sorunu, kendi sorumluluk alanının dışına ötelediğinde ne olur? Kısa vadede rahatlarsın ama orta vadede o sorun, katlanarak gelir, seni bulur ve hükmünü icra eder. Merkez’in pozitif reel faize ulaşmadan artışı durdurması, elbette piyasada karşılığını, karşıtlığını oluşturacaktır.
Zaten Merkezdekiler “enflasyon hedefl emesinde bozulma halinde” yaklaşımıyla bundan sonraki faiz kararlarında başat faktörün fiyat artışları olacağını zımnen kabul etmiş durumdalar. Fakat piyasaya “Merkez işbaşında, dizginler elinde” izlenimi vermek için didinip duruyorlar. Oysa dizginler kaçtı. İhracatçı, rekabetçi kur umudu yeşertebilir, sanayici sıkı para politikasında gevşeme umabilir, bankacı başına geleceklerden daha da derin endişe duyabilir. Ancak ekonominin genel gidişatında “iyileşme” umudu yeşertebilmek için daha uzun süre bekleyeceğimiz aşikâr. Neticede eylemsizliği benimsemişiz. Son tahlilde görüne odur ki; Merkez, siyasetin dümen suyuna girmiş… Bu öykü ne kadar tanıdık…