Faizde fazla acele mi ediliyor?
Merkez Bankası’nın ikinci faiz indiriminin biraz fırsatçılığa kaçtığını söylersek yanlış olmaz sanırım. Sekize indirilen yeni toplantı takvimiyle eğer Ocak atlansaydı, indirim en erken 6 Mart’a sarkacaktı. Mart’ta bir 250 baz puan daha indirim gelmesi durumunda faiz oranı %42.5’e düşmüş olacak. Ancak indirim oranları (tam telaffuz edilmese de) 12 aylık manşet enflasyona paralel yapıldığı için bu durumda algılanan reel faiz de oldukça düşük kalabilir (Şubat enflasyonu %41 civarında gelebilir).
Bu noktada yerli mevduat sahibinin yatırım kararı önemli olacak. Bugüne kadar ters dolarizasyon sayesinde kurlardaki stabilite korunurken döviz rezervlerinde de rekor artışlar gördük. Ancak bundan sonrasında temkinli olmakta fayda var. Son olarak mevduat ve para piyasası fonlarından alınan stopaj oranlarının yükseltilmiş olması da TL enstrümanlardan sağlanan getirileri bir miktar daha düşürmüş bulunuyor. Mamafih, TL getirilerdeki bu azalmayla birlikte yerli yatırımcının dövize döneceğini düşünmüyorum. Belki bir kısım yatırımcı yıl içinde devam etmesi beklenen faiz indirimleri nedeniyle toplam portföyünde değer artışı olacak tahvil ve bono fonlarına geçebilir. Ancak alınan fonun portföyünün ortalama vadesine göre bunun geçici bir durum olduğunu ve piyasalarda ters bir hava esmesi durumunda da bu fonlardan para kaybetme riski olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Beni faiz indiriminde biraz acele edildiğini düşündüren nokta ekonomik aktivitede Merkez Bankası’nın enflasyon projeksiyonlarıyla çok uyumlu olmayan canlılık. Hatırlanırsa Merkez Bankası’nın Kasım ayında yayınladığı Enflasyon Raporu’ndaki enflasyon tahminleri tablosunda çıktı aralığının 2024’ün sonunda negatife geçmesi, ve daha da önemlisi 2025’in 1. ve 2. çeyreklerinde bu negatif açığın daha da büyüyerek yıl sonuna kadar devam etmesi projekte edilmişti. (Bu şekliyle de OVP’deki %4 tahminle doğrudan çelişiyordu!) Ancak halihazırda böyle bir yavaşlama görülmüyor. Her ne kadar makro ihtiyati tedbirlerle Türk bankalarının kredi artışları sınırlanmak suretiyle canlılık bastırılmaya çalışılsa da, sonuçta istenilen yavaşlamanın sağlanıp sağlanmadığı önemli bir soru işareti.
Bu bağlamda bankacılık dışı alternatif kredi kaynaklarının da devreye girmesi söz konusu olabilir. Örneğin, son dönemde finansal olmayan kuruluşların yurtdışı borçlanmalarını artırdığı gözlemleniyor. Ayrıca kredi kartı kullanım hacimlerinde ve çek-senet sirkülasyonunda artışların devam etmesi de ekonomik aktiviteyi dolaylı yoldan artıran gelişmeler. Her halükarda, istenilen soğuma sağlanmadan, faiz indirimlerini daimi bir şekilde sürdürmek ne kadar doğru? Sadece ve sadece TL’nin kuvvetli tutulmasıyla yaratılan anti-enflasyonist etkiye bel bağlanılması yeterli olur mu? Ayrıca böyle bir politika ne kadar sürdürülebilir? (TL’nin değerlenmesinin de bir sınır yok mu?) Umarım bu soruların cevaplarını yarın yayınlanacak senenin birinci enflasyon raporunda göreceğiz.
Bu sütunlarda aylar önce gündeme getirdiğim bir konu üzerine Merkez Bankası araştırmacıları bir çalışma yapmış: Mevduat faizlerinde yaşanan fiyat ayrımcılığı. Neticede de faiz oranlarının mevduat miktarına göre “önemli” farklılıklar gösterdiğini ortaya koymuşlar. Türkiye’de son döneme kadar izlenen finansal baskılama politikası nedeniyle gelir dağılımında meydana gelen büyük bozulma herkesin malumu. Ancak sonrasında son bir senedir izlenen “rasyonel” politikaların da gelir dağılımında meydana gelen bu bozulmayı düzelttiğini söylemek zor. Nitekim, az parası olanın düşük faiz alması, çok parası olanın yüksek faiz alması gelir dağılımını düzelten bir durum değil. Ayrıca bu durum sadece Türkiye’ye özgü de değil. Ancak yüksek enflasyon oranı bu farklılıkları aşırı artırıyor. Neyse ki bugünlerdeki en popüler ürün olan para piyasası fonları bu konuda tüm tasarruf sahiplerine adil bir oyun alanı sağlıyor.
Değerli ekonomim.com okurları,
ekonomim.com ekibi olarak Türkiye'de ve dünyada yaşanan, haber değeri taşıyan gelişmeleri sizlere en hızlı, tarafsız ve kapsamlı şekilde sunmak için çalışıyoruz. Bu süreçte sunduğumuz haberlerle ilgili eleştiri, görüş ve yorumlarınız bizim için çok değerli. Ancak, karşılıklı saygı ve hukuka uygunluk çerçevesinde, daha sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturmak adına yorum platformumuzda uyguladığımız bazı kurallarımız bulunmaktadır.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (diğer okurlara yönelik olanlar da dahil) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık içermesi durumunda, yorum editörlerimiz bu yorumları onaylamayacak ve silecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar arasında aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemleri de yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur, bu nedenle bu tür yorumlar da ekonomim.com sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu kanıtlanamayan iddia, itham ve karalama içeren, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmaz ve silinir. Aynı şekilde, bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmaz ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Diğer web sitelerinden alınan bağlantılar ekonomim.com yorum alanında paylaşılamaz.
ekonomim.com yorum alanında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan kullanıcıya aittir, ekonomim.com bu sorumluluğu üstlenmez.
ekonomim.com'de yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yer alan Kullanım Koşulları'nı ve Gizlilik Sözleşmesi'ni okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Kurallarımıza uygun şekilde saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun yorumlarınız için teşekkür ederiz.