Faiz demeçlerine dikkat
Üzerinde çalışıldığı söylenen vergi paketinin içeriğinin netleşmesinin eli kulağında olsa gerek. Uygulanmakta olan ekonomi programının yapısal bir içeriği yok. Olmayınca da kadim sorunlarımızı çözmek gibi bir iddiası da yok. Temel amaç, özellikle Eylül 2021’den başlayarak Mayıs 2023 seçimlerine kadar olan sürede yerle bir olan makroekonomik dengeleri yerine oturtmak. Bu sayede enflasyonu hiç olmazsa 2024 sonunda yüzde 40 civarına düşürmek amaçlanıyor. Bir daha belirtmek de sakınca yok. Yüzde 40’a düşürsek bile sonuçta yüksek enflasyon liginde altıncı sıradaki yerimiz değişmeyecek. Dolayısıyla uluslararası ölçütlerle bakıldığında mütevazi bir program bu. Ama Türkiye açısından elzem.
Bu mütevazi ama elzem programın bile karşılaştığı önemli sorunlar var. En başından beri bütçe açığı sorunu el yakıyor. Orta Vadeli Program’da hedeflenen bütçe açığı oldukça yüksek. 2024 için tahmin edilen açık GSYH’nin yüzde 6,4’ü düzeyinde. Tek nedeni seçim harcamaları değil. Mayıs 2023 seçimleri öncesindeki seçim uygulamaları sadece 2023’ün bütçe dengelerini bozmakla kalmadı, sonraki yıllardaki bütçe açıklarına da önemli etkisi var; mesela EYT uygulaması. Kaldı ki deprem harcamaları gerekçe gösterilerek ek vergiler getirilmişti. Buna rağmen bütçe açığı yüksek düzeylerde.
Mayıs başında yayınlanan TEPAV Bütçe İzleme Bülteni’nde, önlem alınmazsa bütçe açığının GSYH’nin yüzde 8,3’üne yükselebileceği uyarısı yapılmıştı. Arada geçen sürede bazı gelir artırıcı ve harcama kısıcı önlemler alındı. Ayrıca, yılın ilk çeyreğinin GSYH değerleri ile ilk beş ayın enflasyon verileri açıklandı. Hakan Yılmaz, bayramdan hemen önce yayınlanan bir TEPAV değerlendirme notunda bütçe açığı tahminini güncelledi. Buna göre, bütçe açığının 2024’te GSYH’nin yüzde 6,9’u civarında gerçekleşmesi bekleniyor. İlk tahmine göre belirgin bir azalma olsa da hala yüksek bir bütçe açığı tahmini var. Makroekonomik dengelerin yerli yerine oturtulması için mutlaka düşürülmesi gerekiyor.
Uluslararası ölçülerde mütevazi ama elzem ekonomi programımızın hedeflerine ulaşabilmesinin bir diğer koşulu da para politikasının rayında gitmesi. Hem baz etkisi nedeniyle hem de iktisadi nedenle (döviz kurundaki istikrarlı seyir) önümüzdeki aylarda enflasyon önemli ölçüde düşecek. Enflasyonun sadece yılsonunda yüzde 40 civarına düşmesi değil ilerleyen aylarda biraz daha aşağıya inmesi de beklenir. O iniş 2025 sonu hedefine ulaşmak için yeterli olmayacaktır ama yine de enflasyonda belirgin bir iyileşme gerçekleşmesi söz konusu olacaktır. Bu çerçevede, bu köşede son zamanlarda birkaç kez belirttiğim gibi, Merkez Bankası’nın Eylül’den itibaren faiz indirmesi beklenir. Burada karşılaşılacak temel sorun, faiz indiriminin tamamen teknik bir değerlendirmenin sonucunda alındığına, politik bir baskının söz konusu olmadığına kamuoyunun ikna edilmesidir. Dolayısıyla, işbaşındaki yönetimin her kademesinin dikkatli olması ve Merkez Bankası’nın işine karışıldığını düşündürten demeçler vermemeleri gerekir. Bırakın Merkez Bankası işini yapsın; zaten teknik nedenlerle politika faizinin düşürüleceği bir sürece gireceğiz; bu sürecin olumlu etkisini yok etmeyin.