Faiz değişmez de, bakalım o kritik cümleler değişecek mi?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Önce Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun normal programa göre 25 Temmuz Perşembe günü yapılması gereken toplantısının Başkan Fatih Karahan’ın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile birlikte G20 Maliye Bakanları- Merkez Bankası Başkanları toplantısına katılacak olması dolayısıyla 23 Temmuz Salı gününe alındığını hatırlatalım. Dolayısıyla politika faizine ilişkin temmuz ayı kararını yarın öğreneceğiz.

Politika faizi çok büyük olasılıkla değiştirilmeyecek ve yüzde 50’de sabit tutulacak.

Faizin artırılması gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil.

Faizin aşağı çekilmesi ise gündemde olmakla birlikte zamanlama açısından söz konusu değil.

Dolayısıyla yarınki açıklamada faizin yüzde 50’de sabit tutulduğunu göreceğiz.

Ya ifadeler?

Faiz çok muhtemeldir ki değişmeyecek de, Merkez Bankası’nın bugüne kadarki faiz kararı açıklamalarında yer verdiği o keskin ifadeler acaba aynen korunacak mı, yoksa bu ifadelerde bir esneme görecek miyiz, şimdi merak edilen bu.

Ne deniliyordu şimdiye kadarki PPK açıklamalarında:

“Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.”

Bu ifade sıkı para politikasının ya da görece yüksek faizin hangi koşullarda uygulanmaya devam edileceğiyle ilgili.

Bir ifade daha var ki artık onun pek önemi kalmadı. O ifade de faizi yeniden artırma gerekliliğinin ne zaman söz konusu olacağına işaret ediyor:

“Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır.”

“Biz aylığa bakarız, yıllığa değil”

Biraz önce de belirttim. Artık faizin artırılması söz konusu olmadığına göre ikinci cümlenin pek önemi kalmadı. Önemli olan sıkı para politikasının sürdürüleceğine dönük ilk cümle.

Merkez Bankası yönetimi faiz indirimi için enflasyonda yıllık eğilime değil aylık oranlara bakılacağını ısrarla ve defalarca vurguladı. Zaten her PPK toplantı metninde yer alan ifade de çok açık:

“Aylık enflasyonun ana eğiliminde...”

Merkez Bankası bilmiyor mu yıllık enflasyonun özellikle temmuz ve ağustos aylarında hızla düşeceğini ama bunun baz etkisinden kaynaklanacağını, tabii ki biliyor.

Bu eğilimin “Hadi işte enflasyon da düşüyor, faizi indirelim artık” şeklinde bir istek, daha öte telkin, daha da öte baskı doğuracağını ve nihayetinde emre dönüşeceğini tahmin eden Merkez Bankası şimdiden duruşunu ortaya koyuyor.

Ancak “Aylık enflasyonun ana eğiliminde henüz düşüş yok, o yüzden faiz indirmemek gerekir, bu yanlış olur” şeklinde özetlenebilecek bu görüşü dile getirmek başka, bu görüşle siyasetçinin karşısına çıkıp olması gerekenin yapılmasını sağlayabilmek başka.

Geçmişte örneklerini çok gördük; ekonomide de emir demiri kestiği için “Zamanı değil” denilen bir dönemde bir de bakmışsınız faiz indirilmiş bile.

Peki faiz indiriminin zamanı ne zaman?

İşte şimdi tartışılan bu; faiz indirimine ne zaman başlanmalı?

Bu sorunun iki yanıtı var...

İlki acımasız olan yanıt: “Siyaset ne zaman isterse.”

İkincisi ekonomik yanıt: “Merkez Bankası ne zaman uygun görürse.”

Ancak ikinci yanıtla ilgili sağlıklı fikir yürütebilmek için Merkez Bankası’nın bir tanımı açması gerekiyor.

Merkez Bankası aylık enflasyon diyor demeye ama burada kastedilen hepimizin gördüğü manşet enflasyon değil.

Merkez Bankası “aylık enflasyonun ana eğilimi” derken mevsimsellikten arındırılmış bir hesaplamadan söz ediyor. Başkan Karahan, bu ifadeyle neyin kastedildiği sorusu üzerine bu oranı ya da hesaplamayı açıklayabileceklerini söylemişti ama şimdiye kadar bu konuda bir gelişme olmadı.

Dolayısıyla yıllık enflasyonun (yüzde 38’e ulaşma patikasına göre) temmuz sonunda yüzde 60’ın, ağustos sonunda yüzde 50’nin hemen altına inmesi söz konusu olmakla birlikte Merkez Bankası bunu önemsemiyor; ama iyi de aylık bazda önemsenip takip edilen oranın ne olduğu da bilinmiyor.

Yani aylık hangi düzeylerin Merkez Bankası için “Tamam, artık enflasyonda kalıcı ve belirgin düşüş sağlandı” anlamına geleceği adeta bir sır.

TCMB kendine alan mı açıyor?

Bu tanım açıklanmadığı için insan düşünmeden edemiyor:

“Acaba Merkez Bankası baskılar sonucu istemeye istemeye faiz indirmek durumunda kalabileceğini dikkate alıyor ve mevsimsellikten arındırılmış enflasyon hesaplamasını ya da setini kendini bağlayacağı kaygısıyla mı açıklamıyor?”

Yıllık enflasyon temmuz sonunda yüzde 60’ın, ağustos sonunda yüzde 50’nin hemen üstünde oluşacak gibi görünüyor. Eylül sonundaki oran da yüzde 45-48 arasında bekleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da faiz için (artırım olamayacağına göre belli ki kastettiği indirim) sonbaharı işaret ettiğine göre dikkatler eylül ayına yoğunlaşıyor. Eylül ayında ağustos sonunun enflasyonu belli olacak ve o oran politika faizine yakın bir düzeyde oluşacak.

İşte bir faiz indirimi gündeme geldiğinde Merkez Bankası’nın ısrarla vurguladığı “mevsimsellikten arındırılmış” oranlar merak edilecek ama o oranlar bilinmeyecek. Belki Merkez Bankası da “Benim için tabii ki yıllık oran önemli değil ama mevsimsellikten arındırılmış aylık oran da bu indirim için yeterli” diyecek.

Ama keşke Merkez Bankası kastettiği arındırılmış oranın ya da buna dönük hesaplamanın ne olduğunu açıklasa da faiz indirildiğinde “Bizim için aylık oran önemli” söylemine ne kadar bağlı kalınabildiğini görsek...

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar