Et ve hayvancılıkta ithalattan üretim politikasına dönüş
Kırmızı et fiyatındaki artışı önlemek bahanesiyle 2010 yılında başlayan canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı 2018’de zirveye ulaştı. Türkiye, 8 yılda canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına 8 milyar doların üzerinde döviz ödedi. Büyük bir kaynak transferi oldu. Kendi çiftçimize, üreticimize vermemiz gereken para başka ülkelerin çiftçisine ödendi.
Canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı 2019 yılında önceki yıla göre önemli oranda düştü. Ayrıntılarını geçen hafta yazdığımız Et ve Süt Kurumu’nun 2019 Sektör Değerlendirme Raporu’na göre, 2019’da kırmızı et ithalatı 55 bin 752 tondan 5 bin 36 tona düştü. Yani yüzde 91 azaldı. Aynı dönemde canlı hayvan ithalatı ise yaklaşık yüzde 57 oranında azaldı. 2018 yılında 1 milyon 886 bin baş canlı hayvan ithalatı yapılırken, 2019’da ithalat 765 bin 768 baş oldu. Canlı hayvan ve et ithalatına ödenen döviz 2 milyar 15 milyon dolardan, 710 milyon 202 bin dolara geriledi.
İthalattaki gerileme sürecek mi?
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, 2021 yılı sonunda ithalatın sıfırlanacağını ve 1 Ocak 2022 itibariyle ithalat yapılmayacağını açıkladı. Bu mümkün olabilir mi? Bakanlık ithalatı sıfırlamak için neler yapıyor?
İthalattaki düşüşü ve geleceğe ilişkin hedefleri Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü Zekeriya Erdurmuş ile konuştuk. Hayvancılık Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Erol Bulut ve İzmir İl Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Özen ile ziyaretimize gelen Zekeriya Erdurmuş, 2020 yılında da canlı hayvan ithalatının yarı yarıya azalacağını ve toplam hayvan ithalatının 350 bin baş olarak planlandığını söyledi. Erdurmuş, hayvancılıkta ithalatı durduracak, ihracatı artıracak bir politika uyguladıklarını ve bunun sonuçlarını almaya başladıklarını söyledi.
İthalata kısıtlama, yerli üretime destek
Besilik ve damızlık hayvan ithalatını durduracak, öncelikle yerli hayvanların tercih edilmesi için çalıştıklarını anlatan Erdurmuş şunları söyledi: “Hayvan ithalatını büyük oranda kıstık. Kasaplık getirmiyoruz. Besilik ve damızlık ithalatını ise her yıl yarı yarıya azaltıyoruz. 2022’de tamamen sıfırlanacak. Yatırımcılara, işletmesini büyütmek isteyenlere, ihtiyacınız olan damızlığı öncelikle iç piyasadan alacaksınız dedik. Yani 100 hayvana ihtiyacınız varsa bunun 10-15 tanesini ithal edebilirsiniz. Diğerini içeriden alacaksınız. İthalatı proje bazına indirgedik. Proje bazında yatırım yapan ve içerde de yeterli sayıda hayvan bulamayana bir miktar ithalat izni verdik. Ama hep söylüyoruz, önceliğimiz düve merkezlerinden, üreticiden hayvan alınması. Bir yandan düve merkezi kurulmuş diğer yandan ithalat devam ederse o zaman üretici nasıl rekabet edecek? Damızlık hayvan girişlerini azaltınca düve merkezlerine yönelme oldu. Mesela Holstein ırkı hayvanların ithalatına satış amaçlı olarak izin vermiyoruz. Ancak, işletme kendi ihtiyacı için getirebilir. O da sınırlı sayıda.”
Et tüketimi azalmadı
Türkiye’de kırmızı etin yüzde 70’inin sanayiye giderken, yüzde 30’unun ev tüketimi olduğunu belirten Zekeriya Erdurmuş’un kırmızı et tüketimi ile ilgili anlattıkları özetle şöyle: «Koronavirüs sürecinde önemli bir değişim oldu. Tüketim alışkanlıkları değişti. Evsel tüketim önemli oranda arttı. Bu dönemde işletmeler kapalı olduğu için sanayiye giden etin bir bölümü stoğa gitti. Özel sektör stok yaptı. Tüketim de ciddi bir daralma olmadı. Sadece tüketim yer değiştirdi. Daha önce restoranlarda, dışarıda tüketilen et evde tüketilir oldu.”
Süt fiyatını artırmak çözüm değil
Çiğ sütte belirlenen referans fiyatın Haziran ayı sonunda yeniden değerlendirileceğini vurgulayan Erdurmuş: “Süt fiyatını artırmak, çiğ süte zam yapmak çözüm değil. Asıl maliyeti düşürmek gerekiyor. Çünkü süte zam yaptığınızda tüketim azalıyor. Sanayiciniz dışarıda rekabet edemiyor. Bunun üreticiye yansıması olumsuz oluyor. Üretimdeki maliyeti düşürdüğünüzde bunun hem üreticiye hem tüketiciye hem de ihracata olumlu yansımaları olur. Bu nedenle üretimde maliyeti düşürecek önlemler alıyoruz. Çiğ süt referans fiyatında yeni bir düzenleme için Haziran’ı izlememiz gerekiyor. Haziran sonunda bir değerlendirme yapılır” dedi.
Küçükbaş hayvancılık ön plana çıkacak
Küçükbaş hayvancılıkta önemli gelişmeler olduğunu vurgulayan Hayvancılık Genel Müdürü Zejeriya Erdurmuş şu bilgileri verdi:” Küçükbaşta çok karlı bir üretim var. Özellikle döl verimi üzerinden çok kârlı bir üretim söz konusu. Bu üreticiyi tatmin eden bir gelişme. Bundan sonra yapmamız gereken yapağıyı, yünü değerli hale getirmek. Yani üretici etten, sütten, yapağıdan para kazanırsa küçükbaş hayvancılık sürdürülebilir hale gelir. Bazı yerlerde üretici küçükbaş hayvanı sağmıyor. Süt verimi artınca sağım yapacak ve sütten de para kazanacak. Hedefimiz 48-49 milyon baş olan küçükbaş hayvan varlığımızı 54 milyon başa ulaştırmak. Tüketici alışkanlıkları değişiyor. Küçükbaş hayvanlarımızın eti ve sütü daha çok tüketildiğinde bu Türkiye için ve sektör için çok büyük kazanım olur. Küçükbaş hayvan sütü ile ilgili referans fiyat belirleme talebi oldu. Biz de bunu değerlendirdik. Bazı bölgelerde üretici çok iyi fiyata satıyor zaten. Biz referans fiyat verdiğimizde bu üreticilerin aleyhine bir durum oluşabilir. Bu nedenle üretici aleyhine olan bir uygulama olsun istemiyoruz. Fiyat açıklamak kolay önemli olan dengenin kurulması üreticinin sürdürülebilir üretimi benimsemesi.”
İşi bilmeyen hayvancılığa girmesin
Koronavirüsle birlikte tarım ve gıdaya ilginin arttığını hatırlatan Zekeriya Erdurmuş son olarak şunları söyledi: “Hayvancılık sadece hevesle girilecek bir iş değil. Ekonomik ölçek gerekiyor. Analiz yapmak şart. Sanayici nasıl bir tesisi kurduğunda her türlü fizibiliteyi yapıyorsa, tarım, hayvancılıkta da aynı hassasiyet gösterilmeli. Yani hayvancılığı bilmeyen bu işe girmesin. Analiz, fizibilite yapılmadan hayvancılığa yapılan yatırımlar bize katkı sağlamıyor, zarar veriyor.” Özetle, kırmızı et ve hayvancılıkta ithalat yerine üretim odaklı politikaya bir yönelme var. Üretim odaklı politika doğru uygulanırsa Türkiye, kırmızı et ve canlı hayvan ithalatçısı olmaktan kurtulup ihracatçı olabilir. Bu potansiyel var.
Üretenin para kazanacağı bir sistem
Tarımın her alanında olduğu gibi hayvancılıkta da üreticinin para kazanacağı bir sistemin olması gerektiğini anlatan Erdurmuş: “Besilik hayvan ithalatında da zorunlu olmadıkça izin vermiyoruz. Üretici açısından bakıldığında karkas etin anlık maliyeti kiloda 34 lira civarında. Bölgeye göre, işletmeye göre, beslenme biçimine göre değişen bir maliyet var. Maliyet 34 lira iken karkas etin kilosu 37 liranın altına düşmedi. Üretici kilo başına 3 lira kazandı. Üretici para kazanamazsa bu işi sürdüremezsiniz. Ayrıca üretici işletmesindeki damızlığı satamıyordu. İthalata getirdiğimiz kısıtlamalarla üretici artık damızlık satabiliyor ve damızlıktan para kazanabiliyor" dedi.