Esma Sultan Yalısı’nda yaratıcı sofralar

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK

İstanbul’un en sevdiğim noktalarından birisidir Ortaköy’deki iki yüz küsur yıllık Esma Sultan Yalısı. Adını 32. Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz’in kızı Esma Sultan’dan alan, mimar Sarkis Balyan’ın imzalı yalıya ne zaman gitsem, bahçeden denize bakarken içim huzurla dolar. İçeri girdiğimde ise bir yangın sonrası uzun yıllar metruk kalan binanın, dış görünüşe müdahale edilmeden cam ve çelik kullanımıyla yeniden yapılmış iç mekânı, başarılı bir restorasyon projesi olarak beni çok etkiler. Mimar Gökhan Avcıoğlu ve GAD Mimarlık projesiyle restore edilen yalı, sanıyorum 2000’lerin başında yeniden şehir yaşamına katılmıştı. The Marmara Group tarafından işletilen mekâna kimi etkinliklerin, daha çok yakıştığını düşünürüm. Böyle bir program nedeniyle hafta başında bir kez daha Esma Sultan’daydım: Reflections İstanbul’un Bereket temasıyla hazırladığı “Reflections İstanbul - Zamansız Sofralar” sergisi…

Gastronomi kültürü üzerine düşünmeye, yazmaya başladığım yıllarda sofralar üzerine bulduklarımı da okumaya başlamıştım. Kusursuz bir sofrada keyiflerin de kusursuz olduğunun farkındaydım, ama bu kusursuzluğu yakalamak, pek kolay değildi. Konu sofra olunca, çatal-bıçak düzeninden çiçeklere, bardak seçiminden oturma planına birçok şey büyük önem taşıyordu. Sofra düzenimiz, bizim kimliğimiz hakkında da ipuçları veriyordu. Yaşanmışlıklarımızın, geçmişimizin, bugünümüzün ve geleceğin izdüşümüydü sofralar. Bu birikim, ülkemize has sofra kültürümüzü oluşturmuştu. Ve bizim kültürümüz dünyada da çok özeldi.

Sofra başında toplanmanın bereket getirdiğine inanan bir ailenin evladı olarak hâlâ bu geleneği uygulamaya çalışırım. Dostlarla birlikte olduğumuz uzun süren sofralar her zaman beni mutlu eder. Ama bu sofraların nasıl olduğuna göz ucuyla da olsa bakmayı ihmal etmem. Bir sanat eseri gibi kurulan sofraların masaya gelenlerin lezzetlerini daha da artırdığına inanırım.

Ülkemizde sofra kültürünü en iyi bilen isimlerden birisi de Çiğdem Simavi’dir. Bulunduğum sofralarında buna tanık olmuşumdur. Reflections İstanbul Zamansız Sofralar sergisi de Çiğdem Simavi’nin danışmanlığında ve etkinlik komite başkanlığında hazırlanmıştı. Etkinlik komitesi üyeleri ise Merve Gürsel, Defne Gürsel, Selin Habbab Özkaynak ve The Marmara Group’tu. Çiğdem Hanım’ın danışmanlığında yıllar önce İstanbul’da Askeriye’de ve Yıldız Sarayı’nda benzer konseptlerle yapılan sergiler hep belleğimdedir.

Bu kez de dantel gibi ince ince dokunmuş bir sergi vardı Esma Sultan’ın tarihi ortamında. Bereket teması üzerine kuruluydu; yaratıcılık, ağırlama, sunum, lezzet ve teknolojinin bir araya getirilmesi hedefleniyordu. Gerçekten de mekâna girmemizle birlikte karşılaştığımız görsellik, sunulan lezzetler, ışık gösterileri, özel hazırlanan filmler, izleyicileri etkileyecek nitelikteydi. Sergi konsept ve tasarım ekibi Merve Gürsel, Yeşim Demir, Mert Onaran ve Bartuğ Sayılı’dan oluşuyor, catering’i The Marmara üstleniyordu.

Sergi, beş bölüm üzerine kurgulanmıştı: Mutfak Sanatları, Sofra Düzenleme, Çiçek Tasarımı,

Işık Tasarımı Sanatı ve Görsel Sanatlar: Suyun Zekâsı…

Burgan Bank anasponsorluğunda düzenlenen ve Esma Sultan Yalısı’nın iki katına yayılan etkinlik için 40’a yakın katılımcı özel sofra sunumları hazırlamış, 20’ye yakın katılımcı ise çiçek enstalasyonları ile yer almıştı.

Konsetp ve tasarım ekibinden Merve Gürsel şöyle diyordu:

“Yaratıcılık kavramı da diğer her şey gibi bir dönüşüm içinde. Bizler de bu sergiyi tasarlarken bu dönüşüme yakından tanıklık ettik. Bereket temasıyla sofraların birleştiriciliği üzerinden yola çıkarak farklı disiplinlerden teknoloji ve sanatı bir araya getirerek yaratıcı bir paylaşım alanı oluşturduk. Beklenmedik, ezber bozan, bambaşka bir deneyim hazırladık.”

Sofralara düşkün olup farklı deneyimler yaşamak isteyenlerin sergiyi gezmesi için bugün son gün. Reflections İstanbul – Zamansız Sofralar sergisi bu akşam sona eriyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hamburg izlenimleri 22 Kasım 2024
Benim Yalvaç’ım(*) 01 Kasım 2024