Eskişehir'in kaybedecek zamanı kalmadı
Çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımın Eskişehir’ini anlatmak için bir tek cümle kullanılırdı.
-Kışın çamurdan yazın tozdan kurtulamadık!
Kentsel Dönüşüm denilince genelde insanların aklına, binaların “yıkılıp” yerine “yenisinin” yapılması gerekiyor. Oysa Eskişehir, geriye dönüp baktığımızda son 25 yılda farklı bir dönüşüm geçirdi…
Eskişehir yıllarca emek yoğunluklu bir şehir olarak bilindi. Sanayi şehri sıfatını uzun yıllar sürdürdü. Üç üniversitesi ve Açık Öğretim Fakültesi ile birlikte şehir “öğrenci kenti” kimliğini de bünyesinde barındırma başladı. Son yıllarda ise kentin bir “Turizm kenti” olduğu sıklıkla dillendiriliyor.
Son 20 yılda Eskişehir, ilerleyen teknolojiyle birlikte adeta bir tanıtım atağına geçti. İnternetin ve sosyal medyanın nimetlerinden en fazla yararlanan kentlerin başında Eskişehir geldi. Kentte yapılan yenilik ve çalışmalar televizyon ekranları, gazeteler ve internet aracılığı ile hızlı bir şekilde Eskişehir dışındaki en geniş kitleye duyuruldu…
Özellikle şehir merkezinde “Kent mobilyaları” “Heykeller” dört bir yanı süsledi. Porsuk Çayı ıslah edildi, üzerindeki köprüler depreme dayanıklı ve estetik hale getirildi. Tarihi Odunpazarı Bölgesi’nde bulunan evler restore edildi ve sayıları 100’ü geçen müze, galeri, kütüphane, atölyeler yapıldı.
İlkbahar ve sonbahar aylarında Eskişehir’in adı Safranbolu, Kapadokya, Amasra ve Beypazarı ile birlikte anılmaya başlandı. Kimi zaman önüne de geçti diyebiliriz. Günü birlik turlar, iki günlük turlar denilince ilk akla gelen kentlerden biri Eskişehir oldu.
Son 20 yılda Eskişehir’de halkın büyük bölümünü ilgilendiren yatırımların başında hafif raylı sistem projesi yer aldı. Bu proje ile Eskişehir’in çehresi değişti. Tramvay projesi birçok Anadolu kentine de örnek oldu. Toplu ulaşım, kent merkezinde trafik yoğunluğuna neden olsa ve bu uygulama eleştirilse de halkın büyük çoğunluğu tramvay projesinden memnun ve genişleyerek devam etmesinden yana…
Şehrin içinden geçen anahat demiryolu, şehrin belli bir kısmında yer altına alınması Eskişehir’in uzun yıllar hayalini kurduğu bir projeydi. Şehir merkezinde bulunan Stadyum, Şehir Hastanesi, Emniyet Müdürlüğü, Vergi Dairesi, kamu binaları şehir dışına alındı.
Yapay plaj, porsuk çayındaki gezinti tekneleri, aşk adası, birbirinden harika parklar, masal şatosu, diğer tüm güzellikler Eskişehir’i bir cazibe merkezi haline getirirken, kent dışına çıkan Eskişehirlilerin göğsünün de kabarmasına neden oluyor…
Sadece binalar değil, şehirde yaşayan insanlar da değişti.
Eskişehir’deki bu değişimden “şehirdeki çöküntü alanları” ve “deprem riski bulunan” binalar nasibini alamadı. Eskişehir, son 10 yılını “kentsel dönüşümü” nasıl yapacağını tartışmakla geçirdi.
Belediyeler ve Çevre Şehircilik Bakanlığı, “ortak akılla” hareket edemediler. Bu nedenle şehrin bir an önce dönüşmesi gereken bölgeleri tıkandı!
Eskişehir'in “Kentsel dönüşüm” konusunda “kaybedecek zamanı kalmadı”
Riskli binalar ve bölgeler belli.
Elinizde bulunan “Kentsel Dönüşüm” dergisinde Belediye başkanları, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, sivil toplum örgütleri ve sektör temsilcilerinin görüşleri yer alıyor. Eskişehir’in ihtiyacı olan Ortak akıl konusunda bir başlangıç olabilir.
1930'lu yıllarda günümüz Kızılcıklı Mahmut Pehlivan caddesi girişi. Sağda görülen bina o günlerin Gümülcine Un Fabrikası
ESKİ ÇOK DAHA GÜZELDİ!
Eskişehir’in yüzyılın başında çekilen fotoğrafları şehrin yapılaşmasının nasıl olması gerektiği yönünde de ipuçları veriyor. 1800’lü yılların ortalarında Eskişehir “Yukarı mahalle” ve “Aşağı mahalle” olarak ikiye ayrılıyordu. Yukarı Mahalle olarak adlandırılan tarihi Odunpazarı Bölgesi’nde Eskişehir’in yerlileri oturuyordu.
Porsuk kıyısı boyunca oluşan “Aşağı mahalleyi” ise Balkanlar, Kırım ve Kafkasya’dan gelen göçmenler oluşturmuştu.
Yukarı ve Aşağı mahallelerde evler en fazla iki katlıydı ve çoğunluğu ayrık nizamdı. Ve gerçek şu ki Eski Eskişehir Evleri estetik yönden de çok daha güzeldi…