Eşeğin büyüğü ahırda
Reis ve karısı ayırımı
Kızılderili kabile reisinin karısı eşine serzenişte bulunmuş: “Ben hasta olduğumda para vermemek için tasarruf deyip büyücüyü çağırıyorsun. Tamam da, neden sen hastalandığında çadıra dışardan doktor geliyor?”
Ne zaman kamuda tasarruf haberi duysam bu fıkra aklıma gelir. Çünkü tasarruf giyotini adaletli inmez. Ayrıcalıklı makamlar ve sınıflar hunharca israflarına devam ederler. Eğer son “Tasarruf tedbirleri genelgesi”ni incelerseniz hangi makamların, kimlerin bu genelgenin kapsamı dışında kaldığını görür, ne demek istediğimi anlarsınız.
Tasarruf ne demektir?
Tasarruf, tutum demektir. Başka bir deyişle, para veya herhangi bir şeyi dikkatli kullanma, idareli tüketme anlamına gelir. Kamuda tasarruf deyince devletin kaynaklarının tutumlu kullanımı söz konusudur.
Yeryüzündeki tüm kaynaklar kısıtlıdır. Kamunun kaynakları ise daha da kısıtlıdır. Ve “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” sözü doğru bir söz değildir, Bu sözü düzeltmek gerekirse şöyle denebilir: Devletin malı deniz değildir; ama onu “yiyen” domuzdur.
Kamuda tasarruf deyimi nasıl devreye girer?Hükümetler, bu kaynakları kullanılarak devletin amaçlarını gerçekleştirirler. Yönetim sanatı, bu kaynakların etkin ve verimli kullanımını sağlar. Bir kere tasarruf genelgesi olsun olmasın, kaynakların israf edilmemesi, etkin ve verimli kullanılması gerekir.
Tasarrufun iki aşaması
Kaynakların idareli kullanımında iki aşama vardır. Birinci aşama kaynakların tahsisi, ikinci aşama tahsis edilen kaynağın harcanması aşaması. Genelde tasarruf etmek denince gündeme gelen ikinci aşama olsa da daha önemli bölüm birinci aşamadır.
Ülkenin kaynakları kısıtlı olduğundan tahsislerin yerinde yapılması gerekir. Bir projeye ayrılan her kuruş, yapılamayan bir projeden alınıyor demektir. Onun için ülkenin ihtiyaç önceliklerinin doğru konulması gerekir. “Farzdan evvel, farz vardır” sözü bunu ifade eder. Bir projeye tahsis yapılırken sorulması gereken sorulardan bazıları: Bu harcanan para ile ortaya çıkan eser ülkenin hangi ihtiyacını karşılayacaktır? Ne faydası olacaktır?Acaba bu projeyi yapmasak ne değişirdi? Projenin alternatif maliyeti nedir? Bu projeyi yapmamanın ülkeye maliyeti ne olurdu? Eğer bu tür sorular sorularak karar verse idik, örneğin, bugün bir çok camiyi yapmayacaktık. O kadar parayı oralara yatırmayacaktık. Örneğin, bu camilere harcanan kaynağı eğitime yatırsa idik, okullardaki sınıfların daha az kalabalık olmasını, çocuklarımızın biraz daha iyi eğitilmesini sağlayacaktık. Ya da, gençlik yıllarımızdan hatırladığım, her kasabaya“Kızılay Düğün Salonu” açmak gibi, fizibilitesini doğru dürüst yapmadan her ile havalimanı açmaya kalkmanın alternatif maliyeti çok yüksektir. Kaynak tahsisinde amaçların iyi konulması gerekir. Örneğin, devlet itibarının binadan, şatafattan geldiği olmasa idi, o kıt kaynaklarımızı saraylara gömmeyecektik,
Tasarrufta ikinci aşama, ayrılan kaynağın doğru harcanmasıdır. Sorulması gereken bazı sorular: Seçtiğimiz model doğru mudur? Rekabetin tüm imkanlarından yararlanılmış mıdır? Kamunun çıkarı korunmuş mudur? İhalelerde hiç bir dedikoduya fırsat vermeyecek bir şeffaflık sağlanmış mıdır? Bu harcama ile yapılacak projeyi veya alınacak malı daha ucuza mal etmek mümkün müdür? Örneğin, “Babalar gibi satarız” kabadayılığı ile yapılan özelleştirmelerin çoğunun, bu mercekle bakıldığında sınıfı geçebileceğinden şüphem vardır. Öte yandan, kamu-özel işbirliği ile yapılan köprü ve otoyol projelerinin de bu soruların ışığı altında değerlendirilmesinde çok yüksek not alacağını sanmıyorum. Diğer taraftan “Şehir hastaneleri” modelinin de verimli bir model olmadığı görüşündeyim.
Sonuç
Kamuda tasarruf, sadece ekonomik kriz zamanları gündeme gelen bir konu olmamalıdır. Kamu kaynağının her kör kuruşu her zaman etkin ve verimli kullanılmalıdır.
“Kamu kurum ve kuruluşlarınca hiçbir şekilde günlük gazete alımı yapılmayacak”tedbiri her dönemin tasarruf tedbirleri genelgesinde bulunan demirbaşlardan birisidir. Bu tür tedbirler(!) göze hitabeden kozmetik unsurlardır. Asıl tasarruf, kaynakların idareli kullanımı konusu , yukarda sözünü ettiğim, iki aşamada ele aldığımız hususlardır. Tabiri caizse, “Eşeğin büyüğü, ahırdadır”
Kamuda tasarruf, kaynakların etkin ve verimli kullanımı denilince yine konu insana, insan kaynağına dayanmaktadır. Kaynak kullanımı kararlarını verenlerin bulundukları koltuğu dolduracak yetkinliğe sahip olması gerekir. Ancak bu da yeterli değildir. Kamu kaynaklarının kullanımına karar verenlerin dürüst ve vicdanlı olması da gerekir.