Esad'la normalleşme hevesinin ardında ne var?

Zeynep GÜRCANLI
Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Moskova'da geçen hafta yapılan Türkiye, Suriye, İran ve Rusya Dışişleri Bakanları toplantısından somut sonuç çıkmadı. 

Ancak toplantının bir yönü var ki, üzerinde düşünmeye değer;

Moskova'daki toplantı Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine sadece 4 gün kala gerçekleşti. Seçimleri hangi Cumhurbaşkanı adayının önde bitireceği belli olmadan, TBMM'de çoğunluğun hangi tarafa gideceği muamma iken böylesine kritik bir toplantı yapılması manidar. 

Demokratik ülkelerde  seçimlere bu kadar az zaman kala herhangi bir iktidarın, 12 yıldır "düşman" addettiği bir ülkenin rejimi ile masaya oturmak konusunda bu kadar hevesli olması uygun görülmez. "Düşmanlığın son bulması" gibi kritik bir dış politika davasında karar seçim sonrasına, oluşacak yeni hükümete bırakılır. Eğer mevcut hükümet seçimlerden başarılı çıkarsa, politikasını uygular. Eğer başarılı olmazsa, yeni gelecek olanlara "manevra alanı" sağlamış olur. 

Ancak Türkiye'de işler böyle yürümüyor elbette. Ülke 21 yıldır -içerde ya da dışarda- attığı her adımı oya ya da parti/kişi/grup çıkarına tahvil etmeyi önceleyen bir anlayışla yönetiliyor. 

Bu açıdan bakınca da, "Esad'la barışma hevesi ardında ne var" sorusu da meşruiyet kazanıyor. 

Esad masaya eli güçlü oturdu

Zamanlama açısından Türkiye'yi böylesine kritik bir adımda zora sokan tek unsur 14 Mayıs seçimlerinin çok yakın olması değil üstelik; Beşar Esad Moskova'daki masaya "Arap kardeşleri" ile barıştıktan sonra oturdu. Kahire'de 7 Mayıs'ta gerçekleşen Arap Birliği Dışişleri Bakanları toplantısında, Suriye'deki iç savaşın başında Birlik'ten atılan Esad yönetimine, eski koltuğunun geri verilmesi kararlaştırıldı. Suriye iç savaşının başında Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Suudi Arabistan ile birlikte hareket eden AK Parti hükümeti, iş Şam rejimi ile barışmaya gelince, Arapların gerisinde kaldı. 

Suriye iç savaşının maliyeti kimin üzerine yıkılacak? 

Böyle bir ortamda gerçekleşen Moskova toplantısında, Ankara'daki hükümet beklentilerini de alamadı. Esad yönetimi "önce Türkiye Suriye'de askeri olarak kontrol ettiği bölgelerden çekilsin" ısrarından milim oynamadı. AK parti hükümetinin 14 Mayıs seçimleri öncesinde Esad ile Erdoğan'ın el sıkıştığını gösteren bir fotoğraf isteği de karşılanmadı.

12 yıllık iç savaştan, yaralı ama "muzaffer" çıkan Esad yönetimi, uluslararası alanda tam meşruiyet sağladığı andan itibaren, ülkede yaşanan insani ve ekonomik yıkımın yükünü birilerinin üstüne atmayı, Suriye'yi yeniden yapılandırmak için maliyeti birilerine yıkmayı deneyecek; Bu şimdiden belli.

Acaba Ankara'daki 12 yıldır adı hiç hoş olmayan sıfatlarla anılan Esad'la barışma konusundaki bu acele, işi "seçim öncesinde kotarma" yönündeki bu telaş, Suriye iç savaşının maliyetinden kişisel/partisel/zümresel olarak kurtulma çabası mı?

Onu da zaman gösterecek...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İki kritik tarih 21 Ekim 2024