Esad “açılımı” ve seçmen listesi tartışması
Cin şişeden çıktı;
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tahran ve Soçi’de Rus Lider Putin’le buluşmalarının ardından, AK Parti hükümetinin “katil Esed” söyleminden “kardeşim Esad” söylemine geçişine ilişkin taşlar döşenmeye başlandı.
Ancak Ankara ile Şam arasındaki 11 yıllık “savaş öyküsü” unutulmamalı; AK Parti’nin Esad rejimi ile ilişkileri normalleşme yolu engellerle dolu.
TÜRKİYE’NİN MAAŞ BAĞLADIKLARI TÜRK BAYRAĞI YAKTI
İlk örnekler ortaya çıkmaya başladı bile;
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu hafta ağzından çıkan iki cümle Suriye’nin kuzeyinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolündeki bölgelerin karışmasına yol açtı.
Çavuşoğlu aslında son derece diplomatik ifadeler kullandı.
“Suriye’nin bölünmesini engellemek için Suriye’de güçlü bir yönetimin olması lazım” ve “Muhalefetle Suriye’deki rejimi bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde kalıcı bir barış olmaz” dedi.
Ama bu bile yetti. Maaşları AK Parti hükümetinin ödediği Suriye’nin kuzeyinde bölgede yaşayan unsurlar, Türkiye aleyhtarı gösteriler düzenlendi, iş Türk bayraklarının yakılmasına kadar vardı.
Türkiye ile Esad arasında olası bir normalleşmenin bu kadar tepki çekmesinin nedeni açık;
Suriye’nin kuzeyinde bir “vahşi Batı” atmosferi hâkim.
Eğer Ankara-Şam arasında diyalog başlarsa, Suriye’nin kuzeyindeki silahlı güruhun ilk başına gelecek de Türkiye’den aldıkları maaşın kesilmesi olacak. Ayrıca normalleşme adımlarıyla paralel olarak Suriye devlet otoritesinin bölgeye geri dönmesi, tapu kayıtlarının da, mahkemelerin de geri gelmesini sağlayacak. Bundan en olumsuz etkilenecek olan da bugüne kadar silahla her şeyi çözebilenler olacak.
EL NUSRA TERÖRİSTLERİ NE OLACAK?
Suriye’nin kuzeyinde, İdlib bölgesinde bir başka “çıbanbaşı” ise terörist gruplar; Türkiye-Rusya-İran’ın sürüklediği Astana süreçlerinin ana konusu, İdlib’deki El Nusra teröristlerinin etkisizleştirilmesiydi. Bu görevi de Türkiye üstlendi.
Ancak geçen yıllar içinde ortaya çıkan durum, BM’nin de terör örgütleri listesinde olan İdlib’de etkili örgütlerin “yok edilmesi” değil, bir şekilde “ehlileştirilmesi” oldu. İdlib’de hala El Nusra ve bağlantılı örgütler hâkim. Türkiye’nin Esad yönetimi ile barışması El Nusra’nın bu hâkimiyeti açısından da “sonun başlangıcı” olacak. Böyle bir durumda, şu anda Türk unsurlarına saldırmayan teröristlerin, bu politikayı tam tersine çevirmeleri kaçınılmaz görünüyor.
AK Parti hükümeti, tüm bu olası tehdit ve engellere rağmen eğer seçim öncesinde Esad’la normalleşme adımları atmaya gerçekten karar verirse, bundan iki sonuç çıkarmayı deneyecektir;
Türkiye’de seçmenin en büyük hoşnutsuzluk unsurlarından biri haline gelen Suriyeli sığınmacıları Esad’la anlaşarak geri göndermek;
Yine Şam rejimi ile işbirliği halinde Fırat’ın doğusundaki PKK terör örgütü uzantısı PYD-YPG yönetimini bitirmek.
Bunlar AK Parti’nin seçim propagandasında kendisine oy getirebilecek unsurlar. Ancak bir de işin Suriye kuzeyinde bu politikalar nedeniyle oluşabilecek “hoşnutsuz gruplar” boyutu var. Onlar nasıl “memnun edilecekler” ?
TÜRKİYE’DE SEÇMEN LİSTELERİ POLEMİĞİNİN ZAMANLAMASI KRİTİK
Tüm bunları alt alta toplayınca, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözleriyle, hükümet ile muhalefet arasında başlayan “seçmen listesi polemiğinin” zamanlamasının kritik önemi de ortaya çıkıyor.
Suriye’nin kuzeyinde TSK kontrolündeki bölgelerdeki karışıklığın bastırılabilmesi, bugüne kadar işbirliği yapılan unsurların -en azından bir bölümünün- “susturulmasının” çeşitli yöntemlerle denenmesi mümkün.
Bu çerçevede, paranın yetmediği yerlerde vatandaşlık konusunun gündeme gelmesi akla en yakın seçenek.
Seçmen listesi polemiğine bir de bu açıdan bakmak gerekir.
2023 Haziran’ı yaklaştıkça, seçmen polemiğinin sertleşmesi de kaçınılmaz görünüyor.