Erken fiyatlama
Geçtiğimiz hafta bu köşede paylaştığım 2021’in ilk yazısında ‘Mavi Dalga’ hikayesine yer vermiştim. Bir nevi Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi. Tamamladığımız haftanın ana gündemi de yine bu eksenden yansıyan başlıklar üzerinden şekillendi. Ben açıkçası hikayeyi farklı okumaya çalışan, sınırlı üyesi olan kamp içerisinde yer almaya çalışıyorum. Faizler yükseldi, volatilite artmasına arttı ama bir de bardağın dolu kısmı var. Gelin birlikte üzerine kafa yormaya çalışalım.
Eylül 2020’den 3 Kasım seçimlerine dek sık sık Demokrat Parti zaferi gerçekleşmesi durumunda hangi varlık gruplarına ne tür yansımaları olabileceğini tartıştık durduk. Ortak nokta ‘reflasyon’ teması üzerinden fiyatlamaların gerçekleşmesi konusunda birleşimdi. Esasen şu ana dek olan bitenlere baktığımızda çok da farklı bir şey konuştuğumuzu düşünmüyorum.
Beklenenin ötesinde işlem hacmi ve iyimserlikle Aralık ayı işlemleri gerçekleşti. Bizde de globalde de böyle bir eğilim oldu. Aynı şekilde 2021 başlangıcı mı olur diye sorgularken genel pozitif yaklaşımın korunduğu ve fakat bir miktar oynaklık artışının yaşandığını gözlemledik. Burada karşımıza çıkan ana faktör global faiz hadlerindeki yükseliş oldu. Elbette ABD çıkışlı ve herkesin kafasını çevirdiği ilk nokta orası olduğundan.
Enflasyon beklentilerinin kısa zaman içerisinde hızlı bir yükseliş trendi içerisine girdiğini gördük. Toparlanan beklentiler özellikle 10 ay vadede yüzde 2 seviyesi üzerine taşındığında fiyatlamaların karşılaşması muhtemel sorunları az çok kestirmek mümkündü. Öyle de oldu. Bir noktadan sonra Amerikan dolarında açılan kısa yönlü pozisyonlar sıkıştı, kapatılanların yerini bir de “enflasyon geliyor, Fed varlık alımlarını durdurabilir, bir de bakmışsınız federal fonlama faizi artıvermiş” kanadındaki seslerin yükselişi doldurdu ve kısa süreli bir türbülans yaşayarak 2021’in ilk ‘Siyah Kuğu’ temasını tecrübe etmiş olduk. Peki, şimdi buradan sonra ne olur?
Bilmemiz gereken ilk kısım tüm bu olanların zamanlama açısından önden yüklemeli ve bir miktar abartılı düzeyde gerçekleştiği. Ancak, yine öğrendik ki piyasa pozisyonlanmalarının özellikle hisse senetleri cephesinde öyle korkulduğu kadar hızlı bir çözülme isteği bulunmuyor. Genele yayılan seans içerisindeki kar realizasyonu yaklaşımlarının çok fazla genişlemediğini de yine geride kalan 2 hafta içerisinde görmüş olduk. Elbette bu durum hepimizin beklediği ve olmasının da gayet sağlıklı dinamiklere işaret edeceğini düşündüğümüz “düzeltme” ihtimalini masadan tamamen kaldırmış değil. Şimdilerde etrafımıza baktığımızda 2021 yılında faiz hadlerinin tüm dünyada 2020’ye kıyasla bir miktar daha yukarıda oluşacağı fikrinin daha fazla kabul görmeye başladığını görüyoruz. İyi midir? İyidir. Neden? Sadece belirli bir kesimin telaffuz ettiği bu ihtimal artık daha sıkı bir frekans ile dile getiriliyor, tartışılıyor. Zamanlamasının erken olması da kısmen şok etkisi yaratmasına rağmen iyidir. Dün, düşünmekten kaçındığımız gerçeklerle bugün yüzleşmek zorunda kalmak yarının tahribatını da azaltır.
Fiyatlamaları tam da bu çerçevede okumak bana göre doğru olanı. Yatırımcılar artık biliyor ki faizlerdeki yükseliş 2021’in ana gerçeklerinden birisi. Yine Mayıs 2013 sonrası dönemdeki tecrübelerimizden biliyoruz ki iletişimin sağlanamadığı noktada çapraz paritelerdeki zorlanma ülkelerdeki fon çıkışlarını ve bozulan algıyı farklı bir noktaya taşıyabiliyor. Ve yine biliyoruz ki faizlerin yükseldiği ortamda da hisse senedi endeksleri primlenebiliyor.
Net/net: 1 yıl önce devreye alınan para ve maliye politikalarının ilelebet hayatımızda olma imkanı elbette yok ancak çıkış için yakın vadeyi gözlemlemek de rasyonel değil. Gelişmiş ekonomilerin Çin hariç çoğunluğu her şeyin yolunda gitmesi durumunda en iyimser senaryo ile kriz öncesindeki GSYH büyüklüklerine 2021 ortasından sonra ulaşacaklar. En iyimser senaryoda, kriz öncesindeki GSYH büyüklüklerine….