Erdoğan’ın mesajı kimlere?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Yıllık enflasyonun ağustos sonunda daha düşük gerçekleşmesi, bu yılın ağustosundaki TÜFE artışının yüzde 0.86'dan düşük kalmasına bağlı. Yüzde 0.86, ağustos ortalamalarından zaten çok yüksek olduğu için daha düşük oran mümkün.

✔ Ne var ki üretici fiyatlarından gelen ciddi bir yük var ve bu yük tüketici fiyatlarını hala zorluyor. Hele hele her faiz indirimine gidileceği yönündeki açıklamadan sonra kur ve bağlı olarak üretici fiyatlarında yaşanan artış, tüketici fiyatlarını frenlemeyi daha da zorlaştırıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz konusundaki yaklaşımı belli. Erdoğan yüksek faize hep karşı. Yüksek faizin en önemli maliyet unsuru olduğu görüşünü savunan Erdoğan, enflasyonun da bu yüzden yükseldiğini ifade ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün katıldığı bir televizyon programında faiz-fiyat bağlantısını yeniden gündeme getirdi ve bu kez kesin tarih verecek kadar iddialı konuştu. Erdoğan, haziran ayı başında bir başka televizyon programında Merkez Bankası’nın faizi temmuz ya da ağustos ayında indirebileceğine vurgu yapmıştı. Erdoğan, bu kez de enflasyonda ağustos ayında düşüş görüleceğini, faizin de gerileyeceğini dile getirdi.

Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuda söylediklerini aynen aktarıp sonra olabileceklere bir göz atalım:

“Enflasyona gelince... Enflasyon noktasında da ben özellikle şu anda tabii ağustos ayını inşallah geride bıraktığımızda biz ağustosla birlikte enflasyonda da düşüşü göreceğiz. Ama bunun oranı ne olur. Şu anda bulunduğumuzun bir defa çok çok altında olur. Bunu da özellikle buradan bir yerde ben de sinyalimi belli yerlere herhalde vermiş oluyorum. Çünkü bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil. Zira faiz oranlarında da bir defa düşüşe geçiyoruz. Ve yüksek faiz yok. Çünkü yüksek faiz bize yüksek enflasyonu getirecektir. Ama düşük faiz de bize düşük enflasyonu getirecektir. Ağustos ayı kırılma noktasıdır. Ve ağustos ayıyla beraber de artık biz düşük enflasyona inşallah geçeceğiz.”

Sinyal kimlere?

Konuşmadaki bir cümle çok dikkat çekici. Enflasyonun daha düşük geleceğini belirten Erdoğan, “Sinyalimi belli yerlere herhalde vermiş oluyorum” diyor.

Sahi o yerler neresi ki?

Enflasyon oranını hesaplayan TÜİK mi?

Faizi düşürme, böylece enflasyonun gerilemesine katkıda bulunma yetkisine sahip Merkez Bankası mı?

Yoksa mal ve hizmetlerine zam yapmayarak ya da az zam yaparak enflasyon düşüşüne katkıda bulunabilecek olan iş alemi mi?

AĞUSTOS AYLARININ EĞİLİMİ NE?

Ağustos ayında yıllık bazda daha düşük enflasyon görmenin olmazsa olmaz koşulu belli.

Bu yılın ağustos ayında tüketici fiyatlarının yüzde 0.86'dan düşük artması.

Geçen yıl ağustosta fiyatlar yüzde 0.86 artmıştı. Bu yıl bu oranın altında kalınabilirse temmuz sonunda yüzde 18.95 olan yıllık oran aşağı gidecek, yok eğer yüzde 0.86'dan daha yüksek bir oran gelirse Erdoğan'ın "Enflasyonu daha düşük göreceğiz” sözü gerçekleşmeyecek.

Ama eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllık oranın gerileyeceğini değil de, bu yılın geride kalan aylarındaki yüksek oranlardan daha düşük aylık oranlar göreceğimizi kastediyorsa, onu bilemeyiz.

2003’ten 2020’ye kadar olan dönemin, yani 18 yılın ağustos ayı artış ortalaması yüzde 0.40. Ağustos ortalaması, 2018'in ağustosunda kur şokundan kaynaklanan yüzde 2.30'luk olağandışı oran ayrı tutularak hesaplanırsa çok daha düşük, yalnızca yüzde 0.29. Dolayısıyla geçen yılın yüzde 0.86’sı zaten ortalamanın çok üstünde. Bu yüzden bu yıl normale daha yakın bir artışta kalınması ve yıllık oranın yönünü aşağı çevirmesi hiç de şaşırtıcı olmaz.

Ne var ki biz bu yıl henüz normali yakalayabilmiş değiliz ki...

Üretici fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 45 düzeyinde. Merkez Bankası’na göre üretici fiyatlarından tüketici fiyatlarına yüzde 40-45 arasında bir geçiş yaşanıyor. Bu oranlar son bir yıldaki yüzde 45’lik Yİ-ÜFE artışına uygulanırsa zaten tüketiciye üreticiden gelen yansıma yüzde 18-20 aralığında. Yani mevcut TÜFE artışı sanki tümüyle üreticiden yansıyan orandan oluşuyor.

Eğer üretici fiyatlarındaki artışı aşağı çekemezsek, tüketicide bir yavaşlama, hele hele bir geri çekilme ancak kısa bir süre için gerçekleşebilir ve bu durum hiç uzun soluklu olmaz. Belki birkaç aylık bir iyileşme görürüz ama bu kalıcı hale getirilemez.

Kur devreye girince...

Üretici fiyatlarındaki aylık artışı eğer temmuzdaki gibi yüzde 2.5 dolayında tutabilirsek, ağustos ve eylülde geçen yıla göre fark oluşmayacak ve yıllık oran da yüzde 45 dolayında kalacak demektir. Bu da TÜFE’ye en azından artı bir yük binmeyeceği anlamına gelir.

Ancak faizin düşürüleceğinin her dile getirildiği dönemde yaşadığımız bir gerçek var; kur artışı. Bir başka gerçek de kurun arttığı her dönemde ithal maliyetlerde ortaya çıkan artıştan dolayı üretici fiyatlarda bir tırmanış yaşanıyor olması.

Tam anlamıyla bir kısır döngü içindeyiz...

Faiz indirimi söylemi kuru artırıyor.

Kur artışı üretici fiyatları yukarı çekiyor.

Üretici fiyatları tüketici fiyatlarında artışa yol açıyor.

Tüketici fiyatlarındaki artışı aşağı çekeceğiz, enflasyonu düşüreceğiz diye faiz indirimini gündeme getiriyor ve böylece başa dönüyoruz. Aslında bir daire çiziyoruz.

PEKİ FAİZ ARTIRIMLARININ GEREKÇESİ NEYDİ?

Önce söylenenlere kulak verelim:

- Yüksek faiz yüksek enflasyona sebep oluyor; kabul.

- Dolayısıyla faizi düşürmek gerekir; tamam.

- Geçmişte faizi nasıl da düşürmüştük; doğru.

Sonra basit bir sorumuz var, onu soralım:

“Yüksek faiz yüksek enflasyonun sebebi ise niye bazı dönemlerde faizi artırdık, bunu zorunlu kılan ne gibi etkenler vardı ve bunlar neydi?”

Örneğin 17 Mayıs 2013'te yüzde 4.50'ye indirilen faizi sekiz ay sonra 29 Ocak 2014'te neden yüzde 10'a çıkardık?

Örneğin daha sonra aşama aşama 25 Şubat 2015’te yüzde 7.50’ye kadar indirdiğimiz faizi 25 Kasım 2016’da yüzde 8’e, 1 Haziran 2018’de yüzde 16.50’ye, bir hafta sonra 8 Haziran’da yüzde 17.75’e, yaklaşık üç ay sonra 14 Eylül’de yüzde 24’e yükseltirken herhalde amacımız enflasyonu yukarı çekmek değildi.

Sonra faizi aşamalı olarak yine düşürdük, geçen yıl 22 Mayıs’ta yüzde 8.25’e kadar çektik. Peki faizi daha sonra 25 Eylül 2020’de yüzde 10.25’e, 20 Kasım’da yüzde 15’e, 25 Aralık’ta yüzde 17’ye, 19 Mart 2021’de yüzde 19’a çıkarırken amacımız neydi?

Son üç faiz artışı kararının altında Merkez Bankası Başkanı olarak Naci Ağbal’ın imzası var. Faizi yüzde 19’da sabit bırakan son dört kararın altında da bu kez Başkan olarak Şahap Kavcıoğlu’nun imzası. Sahi faizi dört aydır, yüksek bulduğumuz yüzde 19 düzeyinde niye tuttuk?

Ayrıca, bütün bu söylenenlerden, açıklamalardan sonra Merkez Bankası’nın ağustos ayı Para Politikası Kurulu toplantısından faiz indirimi kararı çıkacağını mı beklemeliyiz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Gerçek enflasyon kaç? 12 Eylül 2024