Enflasyonun görünen ve görünmeyen yüzü

Prof.Dr. Burak ARZOVA
Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

2024 yılının ikinci ‘Enflasyon Rapor’ 09.05.2024 tarihinde başkan ve başkan yardımcılarının katılımı ile kamuoyu ile paylaşıldı.

Merkez Bankası’nın bizimle doğrudan iletişime geçtiği ender anlardan biri olduğu için ben Enflasyon Raporu sunumlarını ve arkasından gerçekleşen soru cevap kısmını çok önemserim.

09.05.2024 tarihli Enflasyon Raporu toplantısında en göze çarpan, geçtiğimiz toplantı döneminde soruların üçer üçer toplanıp tek cevap verilmesi uygulamasına son verilmiş olması. Eleştirimiz dikkate alınmış, bence çok da iyi olmuş. Başkan Karahan son derece samimi bir şekilde tüm sorulara cevap verdi.

Raporun içeriğinde en önemli değişik Merkez Bankası’nın yılsonu enflasyon tahminini orta nokta yüzde 36’dan yüzde 38’e güncellemesi olmuş. Bu güncellemenin temel nedeninin ilk dört ayda gerçekleşen fazladan 4 puanlık enflasyon artışı olduğunu öğrendik. Bu dört puanlık artışın yıl içerisinde telafisinin çok da mümkün olamayacağını yine bizzat Başkan Karahan ifade etti.

Başkan yardımcılarının Başkanı ön plana çıkaran dengeli duruşu yine bence bu toplantı adına olumlu hususlardan biriydi.

Enflasyon Raporu bize enflasyona ve enflasyonla mücadeleye ilişkin görünen kısımları anlattı. Bunlara zaten az önce yukarıda kısaca değindim. Görünen yerine eskiden ‘zahiri’ kelimesi kullanılırdı. Zahiri aynı zamanda mecazi anlamda ‘yapmacık’ demektir. Yani içten olmayan, yapay anlamında.

Enflasyon Raporu öncesinde Merkez Bankası’ndan iki önemli metini de görme fırsatımız oldu.

Bunlardan ilki 03.05.2024’te yayınlanan ‘Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti’ iken diğeri 06.05. 2024’te yayınlanan ‘Nisan Ayı Fiyat Gelişmeleri Raporu’.

Öncelikle ‘Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti’ne baktığımızda; finansal koşullara ilişkin olarak Merkez Bankası Mart ayında atılan adımların etkisiyle finansal koşulların önemli ölçüde sıkılaştığını, söz konusu adımların, politika faizinin mevduat ve kredi faizlerine aktarımını güçlendirdiğini söylüyor ki bu doğru. Ancak bu önemli sıkılaşmaya karşılık, tüketim malı ve altın ithalatındaki seyrin cari dengedeki iyileşmeye katkı verirken, yakın döneme ilişkin diğer göstergelerin yurt içi talepte direncin sürdüğüne işaret ediyor diyerek de yurtiçi talepteki direnci vurguluyor. Talebin mevcut seviyesini enflasyon üzerinde bir risk unsuru olarak görmeye devam ettiğini toplantı özetinde açıkça belirtiyor Merkez Bankası.

Kartla yapılan harcamaların Nisan ayının ilk yarısında reelleştirilmiş olarak aylık bazda düşüşe işaret ettiğini de tespitler arasında saymış.

Mart ayında, aylık manşet enflasyon ve enflasyonun ana eğilimi gerilemekle birlikte Enflasyon Raporu tahmin patikasında Merkez Bankası’nın öngörüsü üzerinde bir seyir olmuş. Hizmet enflasyonun yüksek seyrettiği de vurgulanmış.

Toplantı özeti epey uzun. Merak edenler Merkez Bankası’nın sayfasından bakabilirler. Ben kendimce önemli gördüklerimi buraya almayı tercih ettim.

Şimdi bunlar bir köşede dursun.

Nisan Ayı Fiyat Gelişmeleri Raporu’na geldiğimizde; Hizmet fiyatlarında aylık bazda fiyat artışları alt gruplar geneline yayılırken ulaştırma hizmetleri belirgin fiyat artışı ile öne çıkan alt grup olmuş. Yıllık enflasyon haberleşme alt grubunda gerilerken diğer hizmetlerde görece yatay seyretmiş, ulaştırma başta olmak üzere diğer alt gruplarda ise yükselmiş.

Temel mal gruplarında kısmen iyileşme görülürken, mobilya ve beyaz eşyada fiyat artışları gücünü korumuş. Lokanta ve otel grubunda başta et fiyatlarının yüksekliği ile gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle fiyatlar yükselmiş.

Özetlersek Merkez Bankası sıkılaşıyor fakat bu sıkılaşma hizmetler sektörüne ve mobilya ve beyaz eşya gibi alım gücü gerektiren mal gruplarına çok da yansımıyor, gıda fiyatlarındaki artış ise hala devam ediyor.

Gıda fiyatlarına ilişkin Merkez Bankası’nın yapabileceği bir şey yok. Bu tamamen ülkenin bir tarım politikası olmamasının sonucu

O zaman bir yerlerde bir yanlış var.

Acaba Merkez Bankası’nın TÜİK enflasyonunu esas alarak belirlediği politika faizi ve buna bağlı olarak gerçekleşen sıkılaşma denge noktası olma özelliğini taşımıyor mu?

Normal şartlarda bu kadar sıkılaşınca harcama eğiliminden vazgeçilip tasarruf eğilimine geçilmesi beklenir.

Bu kez imdadımıza TÜİK tarafından açıklanan Nisan 2024 Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları verileri yetişiyor.

Mevduat Faizleri epey yükseldi. Hatta bazı piyasa profesyonelleri Türk Lirası’na geçmek için tam zamanı olduğunu, artık bu faiz oranlarının cazip olduğunu söylemelerine karşılık verilere baktığımızda; Mevduat faizinin Nisan 2024 esas alınarak Yurt İçi ÜFE ile arındırılmış reel getirisi yüzde -0,56 iken TÜFE ile arındırılmış reel getirisi yüzde -0,16 olmuş.

Bu sadece Nisan ayına mı mahsus diye verileri biraz geriye götürdüğümüzde ise TÜFE ile arındırılmış reel getirinin Mart 2024’de -0,36, Şubat 2024’de -1,76, Ocak 2024’de ise -3,87 olduğunu görüyoruz.

Nisan 2024’de TÜFE ile arındırılmış reel getiri en yüksek BIST 100’de gerçekleşmiş (yüzde 3,59), ikinci sırada külçe altın var (yüzde 1,78).

Mevduat faizlerinin geldiği nokta reel getiri sunmaktan uzak. O nedenle tasarrufların mevduata yönelmemesi de normal. O halde sıkılaşma elbette var ancak tüketimi kesecek bir sıkılaşma yok.

Merkez Bankası’nın sıkılaştığı alan daha çok orta ve alt gelir grubuna yönelik. Onlar da zaten hayatlarını devam ettirip hayatta kalmaya çalışıyorlar.

Geçtiğimiz toplantıda eldeki modelin çalıştığından bahsedilmişti. Model ne kadar doğru da olsa modelin verisi doğru olmadığı sürece doğru sonuç alabilmek de mümkün değil. Doğru ölçemediğinizi yönetemezsiniz.

Bence işin zımni (gizli kalan, görünmeyen, asıl içerik) kısmı da burası.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar