Enflasyonu düşürmek için yarın iyi bir fırsat, hadi kullanın!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Enflasyonla mücadele için KDV indirimi, yeni yeni paketler açmak, enflasyon timleri kurmak... Bütün bunlar yerine Merkez Bankası faizi biraz daha aşağı çekse çok daha kestirme bir yol izlenmiş olmaz mı?

Her ne kadar ocak ayındaki toplantıda “enflasyonla mücadele azmimiz” biraz zayıflamış görünse de şimdi önümüzde yeni bir fırsat var.               

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu yarın şubat ayı toplantısını gerçekleştirecek. Faiz sebep, enflasyon da sonuç olduğuna göre, hazır önümüze şahane bir pas gelmiş, herhalde bu fırsatı kullanırız.                

Merkez Bankası’ndan yarınki toplantıda bir faiz indirimi beklemek hakkımız! En başta hükümetin hakkı!              

Her ne kadar Maliye Bakanı Nureddin Nebati aralık ayındaki indirimden sonra “Önümüzdeki üç ayı görmemiz lazım” diyerek faizin ilk çeyrekte değişmeyeceğinin işaretini verdi ama bu görüş dile getirileli çok oldu. Şimdi daha farklı koşullar var, dört koldan enflasyonla mücadeleye girişildi. Bu mücadeleye Merkez Bankası'nın da destek vermesi şart. Bu destek gelmezse, yani Merkez Bankası faiz indirimine karşı çıkarsa sonra bir bakarsınız “Laf dinlemiyor adam” sözünü yeniden duymuşuz. Gerçi o koltukta hep laf dinleyenler oturuyor artık ya...

NEBATİ-KAVCIOĞLU GERGİNLİĞİ

Ankara’da Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı’nın arasının limoniden öte çok açık olduğunu duymayan kalmadı.                 

Bakan Nebati’nin politika faizinin önemini yitirdiğine ilişkin sözleri, üstelik bunu “başarmış olmak gibi” lanse eden yaklaşımı acaba Merkez Bankası’nda bir rahatsızlık yaratmış mıdır? Politika faizi önemsiz hale getirilince ve bu açık açık söylenince Merkez Bankası bundan rahatsızlık duymuş mudur? Nebati ile Kavcıoğlu’nun arası, bu yüzden mi pek sıcak değildir? Nebati’nin Londra seyahatinde Merkez Bankası Başkanı’nın bulunmaması da zaten bu sorunun büyüklüğüne ilişkin tipik işaretlerden biridir.       

Yoksa iki isim arasında, hani pek ihtimal vermiyoruz ama, faizle ilgili yaklaşımlarının farklılığı yüzünden mi anlaşmazlık doğmuştur?            

Ne bilelim; acaba yarınki toplantıda Nebati faizi indirmek istemekte ama Kavcıoğlu buna karşı mı çıkmaktadır? Ya da tersi midir? Veya Merkez Bankası faiz artışı istemekte, bu yüzden mi sorun yaşanmaktadır?        

Tüm varsayımlar anlamsız. Faiz konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ne derse o olur, bu kadar!

GEL DE ESKİ TÜRKİYE’Yİ ÖZLEME!       

Yıl 1993... Tansu Çiller ekonomiden sorumlu Devlet Bakanıdır. Merkez Bankası Başkanlığı görevini ise Rüşdü Saracoğlu yürütmektedir. Merkez Bankası o dönem doğrudan Başbakana bağlıdır, Başbakanlığa bile değil. Başbakan da, rahmetli Demirel’dir. Saracoğlu bankanın bağımsızlığını çok önemseyen bir isimdir ve bu yüzden Merkez Bankası üstünde tahakküm kurmaya çalışan Tansu Çiller ile köprüler tümüyle atılmış durumdadır.          

Ama gün gelir, Rüşdü Saracoğlu Merkez Bankası Başkanlığı görevinden istifa eder. Ne zaman mı, Tansu Çiller Başbakan olunca. Çünkü artık Başbakana bağlı çalışmak durumundadır ve bunu yürütemeyeceğini görmektedir.      

Peki yeni Türkiye'deki “Bakan-Başkan” ilişkisine bakar mısınız? Merkez Bankası Maliye Bakanlığı’nın adeta sıradan bir birimi haline gelmiş...

FAİZE DOKUNMAK CESARET İSTER!

Merkez Bankası’ndan yarın nasıl bir karar çıkacağı hemen hemen belli. Politika faizi ocakta olduğu gibi yarınki toplantıda da çok büyük olasılıkla yüzde 14’te sabit tutulacak.             

Yeni bir indirim şöyle dursun, biz hala faizi yüzde 19’dan yüzde 14’e düşürmüş olmanın ceremesini çekiyoruz.              

Üç temel göstergenin; politika faizi, TÜFE ve doların 2021 başından bu yana olan gidişatını aynı baza getirdik. 2020'nin aralık ayını 100 kabul ederek oluşturduğumuz seri, faiz indirimiyle birlikte gidişatın nasıl değiştiğini öylesine yalın bir şekilde ortaya koyuyor ki...            

Geçen yılın ilk sekiz ayında bu üç gösterge birbirinden fazla kopmadan adeta paralel seyretmiş ve ne olduysa eylüldeki faiz indiriminden sonra ekimle birlikte olmuş.           

2020’nin aralık ayında 100 olan politika faizi bu yıl ocakta 82 düzeyinde...          

Yine 2020’nin aralık ayında 100 olan TÜFE ocakta 151’e çıkmış.    

Aynı şekilde 2020 yılının aralık ayında 100 düzeyinde varsaydığımız dolar ise bu yıl ocak ayını 175’e çıkarak kapatmış.   

Üç göstergenin başlangıcı da 100; şimdi ise faiz 82, TÜFE 151, dolar 175.          

Yani ne yapmış olduk; enflasyonun sebebi olarak gördüğümüz faizi aşağı çekince dolar ve TÜFE fırladı gitti. Üstelik fiyat artışı döviz artışının hala altında, dikkat edelim. Bu fark da yavaş yavaş kapanacak. Fiyatların nasıl seyredeceğini merak edenlere duyurmuş olalım.          

Şimdi eğer diyorsak ki “Faizi düşürmeseyedik, enflasyon çok daha yukarı giderdi”, buyurun fırsat, yarın faizi yine düşürün.          

Ya da madem faiz düşünce enflasyon da düşüyor, ocak ayında niye faiz niye indirmediniz?       

BU KADAR ÇABAYA NE GEREK VAR?          

Hep söylüyoruz; madem enflasyonu düşürmenin yolu faiz indiriminden geçiyor, şu an bunu engelleyen kim ya da ne olabilir ki? Merkez Bankası yarın faizi daha da düşürsün!          

Düşürsün de enflasyonla mücadele etmek için vergi gelirinden olmak pahasına KDV indirimiyle uğraşmayalım...         

Üç beş ayda bir enflasyonla mücadele paketleri açmak zorunda kalmayalım.          

“Faiz indiği halde artan” elektrik fiyatlarıyla ilgili yeni düzenleme yapmaya çalışmayalım.       

İndirelim şu faizi biraz daha, en kestirme yoldan gitmiş olalım...    

Niye bu kadar uğraşıyoruz ki...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar