Enflasyonla mücadelede ücret etkisi bahanesi ortadan kalktı
Salı akşamı saat 08:30 civarında 2025 yılı için uygulanacak asgari ücret açıklandı. Açıklandı ama daha uzun zaman tartışılacak bir sürecin içine de girildi.
Öncelikle belirtmek lazım ki, yangından mal kaçırır gibi, işçi temsilcilerinin olmadığı bir ortamda, zarafetten uzak bir şekilde açıklanması şık olmadı. Ülkede sürekli vasatlıktan şikâyet ederken, asgari ücret açıklamasının da vasata dönüşmüş olması, işin olağan akışının artık bu şekilde olduğunun göstergesi gibi.
En başından beri tahminim yüzde 30 civarında bir asgari ücret artışı olacağı yönünde idi. Bunu çokça yazdım burada. Yabancı raporlar yüzde 30 civarında bir artışın Merkez Bankasının hedefini bozmayacağını yazdılar. Merkez Bankası Başkanı Karahan da benzer şekilde yüzde 30 civarındaki artışın 2025 yılı enflasyon tahmininde büyük bir tutarsızlık yaratmayacağını belirtmişti. Hükümet de anladığım kadarıyla Merkez Bankası’nın yüzde 21’lik 2025 yılı enflasyon tahminin tutacağını düşünüyor. Yanılma payını da hesaba katarsak 2025 yılında yüzde 25 civarı bir enflasyonun üzerine kendilerince yüzde 5 bir refah payı da koymuşlar. Böylece ‘Çalışanımızı Enflasyona Ezdirmedik’ diyecekler.
Merkez Bankası’nın 2025 yılı tahmini tutar mı beraberce göreceğiz. Ancak 2024 yılının son enflasyon raporunda 2025 yılı enflasyonunu yüzde 14’ten yüzde 21’e revize eden Merkez Bankası’nın yanılma yapının yüzde 50 olduğunu da dikkate alalım. Sanırım meşhur modellemede bu kadar büyük bir yanılma payı ihtimali hiç dikkate alınmamıştır.
Anlaşılan o ki 2025 yılı hedefinin tutması için görev Merkez Bankasından çok TÜİK’e düşüyor.
Salı akşamı geç saatte yapılan açıklama ile meğerse zaten çok önceden belli olan ücret artışı için sanki tarafların görüşü alınıyormuş gibi yapılıyormuş. Meğerse Merkez Bankası’nın yıl bitmeden bir faiz indirimi yapması için yol açılmaya çalışılıyormuş. İzlenim tamamen bu yönde. Bizler de Truman Show filmindeki karakter Truman Burbank gibi ‘gerçek sandığımız bir stüdyo içerisinde’ yaşıyor gibiyiz.
O zaman Asgari Ücret Komisyonu’na da gerek yok ülkede. Hükümet ne takdir ediyorsa (ki zaten işin olağan akışı o yönde) onu versin. Boşuna toplantılarla falan da uğraşılmasın. En azından bütün bir Aralık ayı ücret artışının ne olacağına ilişkin atıp tutmalar son bulur. Daha istikrarlı bir duruma dönülür.
Aşağıdaki hususların bir kere daha altını çizmekte fayda var.
Ücret artışlarının görece yüksek olması nedeniyle enflasyon olmuyor. Yüksek enflasyon nedeniyle yüksek ücret artışı gerekiyor. Yani enflasyon sebep yüksek ücret artışı sonucu.
Zaten başımıza ne geldiyse bu sebep sonucu karıştırmaktan ya da aslında sebep sandığımızın sonuç olduğunu bir türlü kabul edememekten geliyor.
Öte yandan enflasyonun sorumlusu olarak ücret artışlarını görmek ve fedakârlığı sürekli ücretli çalışan kesimden bekleyerek gerek düşük ücret artışı gerekse de salınan vergiler yoluyla adeta ücretli kesimi cezalandırmak enflasyonla mücadeleye yetmiyor ve yetmeyecek.
Mesela emek yoğun ihracatçı sektörlerde ücret artışının maliyetleri olumsuz etkilediği gerçeği yanında kurun sürekli aynı seviyede tutulmasının asıl bu maliyet artışına sebebiyet verdiğini konuşmamak işin kolayına kaçmak gibi geliyor bana.
İşveren kesimine yönelik ‘verimlilik artışı yapsınlar’ söylemi kolay gerçekleştirilecek bir dönüşüm değil. İstikrarlı bir ekonomi, birbiriyle çelişmeyen ekonomik kararlar, düşük enflasyon ve sürdürülebilir büyüme olduğunda ancak bunları tartışırız.
Asıl tartışılması gereken Kamunun harcama alışkanlığı ve yüksek kayıtdışılık.
Normal şartlarda ülkede eğer gerçekten bir enflasyonla mücadele varsa ve ücretler hedef enflasyona göre artırılıyorsa kamu da peşinen yönetilen ve yönlendirilen fiyat artışlarının hedef enflasyona göre yapılacağının taahhüdünü vermeli. Böyle bir taahhüt gördük mü? HAYIR
Normal şartlarda ülkede eğer gerçekten bir enflasyonla mücadele varsa ve ücretler hedef enflasyona göre artırılıyorsa ülkede belirlenmiş yeniden değerleme oranı yüzde 43,93 olmaz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu oranı yarıya kadar indirme yetkisi var. Bunun kullanılması gerekir.
Yine aynı şekilde ülkede gerçekten enflasyonla mücadele varsa fiyat koyma gücünde olanlar fiyat artışlarının hedef enflasyon ölçüsünde olacağının taahhüdünü verirler. Ticaret Odaları bu taahhüdün öncülüğünü yapar. Şimdiye kadar böyle bir öncülük gördük mü? HAYIR
Bunlar yoksa eğer Ticaret Bakanlığı X Platformu üzerinden sopa göstererek ‘Asgari Ücretin Artış Oranını Büyük Bir Tamahkârlıkla Fiyatların Arış Oranına Çevirmeye Çalışmak İsteyenleri Uyarıyoruz’ diyerek denetim çalışmaları yapacağı söyler ve cezaların yeniden değerleme oranı kadar yani yüzde 43,93 artığını söyleyerek korkutmaya çalışır. Ticaret Bakanlığının nereye ulaşıp nereye ulaşamayacağını çok iyi bilen ve geçmişte bunu tecrübe etmiş ticaret erbabı ise bu uyarıya güler ve bildiğini okur.
Her şer de bir hayır var
Asgari ücret artış oranının yabancı kuruluşların istediği ve beklediği gibi açıklanmasının tek iyi tarafı, enflasyonla mücadelede hükümetin elinde artık ‘Ücret Artışlarının Enflasyona Sebep Olduğu’ bahanesinin kalmamasıdır.
Kamu harcamaları son sürat giderken, servet etkisi enflasyon üzerinde temel belirleyici iken, para politikasına destek bir maliye politikası yokken, enflasyonun hedef enflasyona oturup oturmadığını beraberce sabırla bekleyip göreceğiz.