Enflasyonla mücadelede asıl süreç şimdi başlıyor
2023 yılının son Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı ve faiz kararını 21 Aralık 2023 tarihinde karşıladık. Benim açımdan sürpriz olmayan bir kararla Merkez Bankası politika faizini yüzde 40 seviyesinden 250 bp’lık bir artışla yüzde 42,5 düzeyine çıkardı. Piyasa genelinde de zaten faizlerin yüzde 2,5 artırılacağı yönünde bir beklenti vardı ve bunun ötesinde bir artış ya da pas geçme sürpriz sayılabilirdi.
Bu beklentinin temelini Kasım 2023 toplantısı metninde yer alan ve Merkez Bankasının sağa sola çekilmeyecek ifadeleri olduğunu söylemek lazım. Uzun zamandır böyle net ifadelere ve kendi ifadesine sadık kalan bir Merkez Bankasına hasret kalmıştık.
Faiz oranlarına ilişkin duyurusunda ne demişti Merkez Bankası? ‘Kurul, dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine önemli ölçüde yaklaşıldığını değerlendirmiştir. Bu çerçevede, parasal sıkılaştırma hızı yavaşlatılacak ve sıkılaştırma adımları kısa bir zaman diliminde tamamlanacaktır. Fiyat istikrarının kalıcı tesisi için gerekli parasal sıkılığın ise gerektiği müddetçe sürdürüleceği değerlendirilmiştir.’
Benim buradan çıkarımım yavaşlamanın 500 bp’lık faiz artış hızından 250 bp’a düşürülmesi ve akabinde bahsedilen kısa zaman aralığının da Aralık 2023 ve Ocak 2024 aylarını kapsaması. Bu süreçten ilki gerçekleşti. Tahminim 2024 yılının ilk ayında da 250 bp lık bir faiz artışı yapılarak, faiz artış döngüsünün 45 bp ile tamamlanacağı yönünde.
Nitekim bunun temeli de 21.Aralık.2023 tarihli faiz oranlarına ilişkin basın duyurusundan geliyor. Şöyle diyor Merkez Bankası; ‘Kurul, dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine önemli ölçüde yaklaşıldığını değerlendirerek parasal sıkılaştırma hızını yavaşlatmıştır. Kurul, parasal sıkılaştırma adımlarını en kısa zamanda tamamlamayı öngörmektedir. Fiyat istikrarının kalıcı tesisi için gerekli parasal sıkılığın ise gerektiği müddetçe sürdürüleceği değerlendirilmiştir’
Böylece hızlı bir şekilde faiz artışına girişip şok etkisiyle enflasyonu düşürmek ama bunu büyüme pahasına yapmak yerine, belirli bir büyüme seviyesini koruyarak enflasyonu kalıcı bir şekilde tek haneli rakamlara indirmenin zaman yayılmasını tercih ettiğini görüyoruz. Bence yanlış değil.
Nitekim yine Merkez Bankası tarafından piyasa katılımcılarına yapılan anket sonuçlarından da açıkça gördüğümüz üzere (Aralık 2023 verisi), Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde (Kasım 2023) yüzde 67,23 iken, Aralık anket döneminde yüzde 65,39 olmuş. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde (Kasım 2023) yüzde 43,94 iken, Aralık anket döneminde yüzde 41,23 olarak gerçeklemiş. Merkez Bankasının sıkı para politikası devam ettikçe 2024 yılsonuna ilişkin piyasa beklentisinin Merkez Bankası öngörüsü ile örtüştüğünü göreceğiz.
Bundan sonraki süreçte Merkez Bankası’nın yapması gereken piyasa fonlamasını minimuma çekerek parasal sıkılaşmayı bu alanda da sağlaması. Böylece mevduat faizleri yükselirken piyasanın kendi sıkılaşmasını kendisinin yapmasına imkân tanıması.
Benzer hususa 19 Aralık 2023 tarihli TEPAV-Para Politikası Değerlendirme Notu IV’de yer verildiğini ve hatta daha ileri giderek bir hususa dikkat çekildiğini görüyoruz. TEPAV çok değerli çalışmalar yapıyor ancak ben kendi adıma Para Politikası Değerlendirme Notlarını iple çekiyorum.
Not IV ‘Ne Yapmalı?’ bölümünde madde 7 aynen şöyle diyor bize:
‘Merkez Bankası, son aylarda bankacılık sektörüne fon aktarımını repo işlemi yoluyla değil, döviz karşılığı Türk Lirası swap piyasası işlemleri ile yapmaktadır. Bu durumda, politika faizi açıklanan repo faizi değil de efektif olarak kamuoyunun bilmediği, daha düşük oranlı bir ağırlıklı ortalama swap faizi olmaktadır. Bu uygulama yalnızca para politikasının etkinliğini olumsuz yönde etkilememekte, aynı zamanda hem şeffaflık ilkesine zarar vermekte hem de mevduat faizlerinin yeteri kadar sıkılaşmamasına yol açarak liralaşma eğiliminin güçlenmesini sekteye uğratmaktadır.’
Merkez Bankası’nın piyasanın ritmini yine piyasaya bırakmasında fayda var.
Aslında enflasyonla mücadele kapsamından ben üç önemli konu daha var:
Bunlardan ilkini sürekli tekrarlıyorum. Hem içeride ve dışarıda para politikasının kararlılıkla uygulanacağına ilişkin vurgunun kuvvetlendirilmesi hem de önümüzdeki dönemlerde göreceli düşük enflasyonun (yüzde 25-30 aralığında) hükümet tarafından yeterli görünüp uygulanan politika setinden vazgeçilmeyeceğinin bir nevi garantisi, Merkez Bankası Başkanı ve Para Politikası Kurulu Üyelerinin görevden alınmalarını zorlaştıran bir yasal düzenlemenin acilen yapılması gerekli. Naci Ağbal’ın başına gelenlerin mevcut Başkan ve Para Politikası Kurulu Üyelerinin başına gelmeyeceğinin bir garantisi yok. O nedenle bence bu konu hassas ve travmayı bir şekilde belleklerimizden silmemiz gerekiyor.
İkincisi toplumun geneli enflasyonun düşeceğine henüz ikna olmuş değil. Bunun en önemli sebeplerinden biri TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarının halkın yaşadığı enflasyondan kopuk olması. 2023 yılı Haziran, Temmuz, Ağustos aylarından TUİK’te de bir rasyonelleşme olduğunu düşünmüştüm. Ancak sonra gelen rakamlarla bunun rasyonelleşme değil, yaratıcı muhasebe çalışması olduğu kanaati oluştu bende. Enflasyon rakamları hissedilene ve çarşı pazarda görülene yaklaşmadığı sürece enflasyonun düşeceğine ilişkin kanaati toplumun geneline yayma imkânı maalesef pek yok.
Bu ikisini Moody’s in raporunda bahsettiği ‘kurumsal ve yönetim gücünde erozyon’ olarak da kabul edebiliriz. Bu erozyonun telafisi elbette mümkün.
Benim en önemli gördüklerimde son husus ise kurlarla ilgili. Kurların kontrollü dalgalı kur sistemi ile izin verildiği ölçüde yukarı gitmesi enflasyonla mücadele anlamında Merkez Bankasının elini güçlendirirken, toplumun genelinde kurların bu seviyede olmaması, Türk Lirasının değerli kaldığı yönündeki algıyı da beraberinde artırıyor. Örneğin TL mevduata geçilmemesinin ya da geçilmekte zorlanılmasının en önemli sebebi, Dolardan TL’e dönüşte, TL mevduattan elde edilecek faiz getirisinin kurdaki ani ya da sert yükselişlerle eriyeceği ve hatta ana para kaybına uğranılacağı yönündeki temel inanış. Burada da normalleşmeye kısmi de olsa geçiş büyük önem arz ediyor.
Enflasyonla mücadele süreci uzun, zahmetli ve doğru yolda olduğumuz şüphe götürmez. Ancak esas süreç bundan sonra başlıyor.