Enflasyonda tek haneleri görebilecek miyiz?

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Türkiye’nin ilginç bir ekonomi olduğu muhakkak. Dünya ekonomi tarihinde 26 sene (1977-2003) kesintisiz olarak yüksek ama hiper yüksek olmayan (yüzde 20 ile 100 arası) enflasyon yaşayan tek ülke. Diğer yüksek enflasyon yaşayan ekonomilerin tamamı bir noktada hiper-enflasyona geçiş yapmış ve ancak o zaman dezenflasyonist politikalar devreye girmişti. Bu konuda Arjantin ve İsrail akla gelen ilk örnekler. İsrail enflasyon belasını bir kerede hallederken, bilindiği gibi Arjantin pek çok defalar dezenflasyonist program uygulamış, ve her defasında da enflasyon geri gelmişti. Son olarak da yeni cumhurbaşkanları Milei gene böyle bir dezenflasyonist program uygulamakta.

Biz de oldukça geç kalmış olsak bile 2001 yılındaki programla birlikte tıpkı İsrail gibi tek seferde enflasyon belasından kurtulduğumuza inanmıştık. Ta ki, bağımsızlıktan uzaklaşmış bir merkez bankasının irrasyonel bir şekilde reel faizleri anormal derecede eksi düzeylere indirerek bir finansal baskılama programı uygulamaya başlaması sayesinde yüksek enflasyonla tekrar tanışana kadar. Halbuki, Devletler maziden gelen tecrübeleriyle bir Devlet aklı oluşturur, ve bir daha aynı hatalara düşmemeye özen gösterirler. Örneğin, Almanya 1920’li yıllarda yaşadığı hiperenflasyon tecrübesini hiçbir zaman unutmamış, ve bu nedenle de her zaman ekonomi politikalarında enflasyonun kontrol altında kalmasına öncelik vermiştir. Bizim ise aynı bilinci gösterdiğimiz söylenemez doğrusu.

Bugün gene mecburiyetten dolayı bir dezenflasyonist politika uygulamaktayız. Hüküm süren şartların ise 2001’e göre artıları ve eksileri söz konusu. Artı tarafına finansal kesimin sağlamlığını koyabiliriz. Eksi tarafa ise GOP’lara ilginin o güne göre daha zayıf olmasını, ve (maalesef ki) büyük bir deprem faciasının kamu harcamaları üzerine getirdiği baskıyı yazabiliriz. (Unutmayalım ki, 2001 programının belki de en önemli ayağı bütçeye getirilen sınırlamalar ve yüzde 6,5 faiz-dışı fazla kuralıydı.) Hal böyle iken, mevcut iktidarın bu durumdan doğru dersleri çıkararak programın gidişatını bozacak söylem ve eylemlere girişmemesi beklenir. Bu nedenle Sn. Erdoğan’ın MB’nın faiz indiriminin akabinde yaptığı konuşmada tekrar düşük faiz – düşük enflasyon söylemini gündeme taşıması talihsiz olmuştur. Belki yerli yatırımcılar bunları Türk kamuoyuna yönelik popülist çıkışlar olarak algılayarak çok fazla önem vermeyebilirler. Ancak yabancı yatırımcılar bu tip söylemleri ciddiye almak durumundadırlar.

Açık konuşalım, bugünkü dezenflasyonist program yüksek reel faiz vererek yerli yatırımcıyı dövizden TL’na döndürmek üzerine kurulmuştur. Bu şekilde dövizdeki arz-talep dengelenerek TL’nın değerlenmesi ve dolayısıyla da enflasyonun sönümlenmesi sağlanmıştır. Ama, salt bu şekliyle devam etmesi durumunda, programın ne kadar sürdürülebilir olduğu konusunda şüpheler vardır. Her ne kadar 12 aylık cari açıkta büyük bir düzelme varsa da (2023’te 45 milyar dolar olan cari açık 2024’te 10 milyar dolar civarında kalacak), son aylarda dış ticaret açığında (özellikle tüketim malı ithalatından kaynaklanan) belirgin bir artış söz konusu. TL değerlenmeye devam ettikçe bu açığın daha da artması kaçınılmaz olacaktır. Bu noktada maliye politikasının 2001’de olduğu gibi programa yardımcı olduğu da söylenemez. Nitekim, ekonomik aktivite MB’nın projeksiyonlarının üzerinde seyretmektedir.

Yanlış anlaşılmasın, şahsen 2025’de Türkiye ekonomisi için önemli bir risk görmüyorum. MB aylık enflasyon gelişmelerine bakarak ve reel faizin belirli bir seviyenin üzerinde kalmasını gözeterek politika faizini düşürmeye devam edecektir. Sene sonu için yüzde 32 civarında bir faiz oranı ve yüzde 28 civarında bir enflasyon görme ihtimalimiz olasılık dahilinde. Kur artışı da yüzde 20’ler civarında oluşabilir. Ancak bu program sıkı bir maliye politikası ve yapısal reformlarla desteklenmez ise, sene sonunda altta yatan risklerin artmış olduğunu görebiliriz. Bir de erken seçim gibi konular gündeme gelirse enflasyon beklentileri ciddi anlamda bozulabilir. Bugüne kadar yüksek reel faiz oranlarına rağmen ilgisi oldukça kısıtlı kalan yabancı yatırımcılardan da faiz oranlarının indirildiği bir ortamda Türkiye’ye nette hacimli bir giriş beklemek doğru olmayacaktır. Kısacası, 2025 yılı sonunda enflasyonda 20’li rakamları görebiliriz, ama ev ödevlerini doğru yapmaz isek, bu seviyelerde takılma riskimiz oldukça yüksek. 2001 programında 3 sene içerisinde tek haneli rakamları görmüştük. Ama bu sefer?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar