Enflasyonda orta vadede riskler devam ediyor
Küresel piyasalarda varyantlar, ilaç gelişmeleri, arz kısıtları, enflasyon endişeleri ve merkez bankaları politikaları takip edilen ana konu başlıkları olmaya devam ediyor. ABD Merkez Bankası (FED) 3 Kasım’daki toplantıda beklendiği gibi, aylık 120 milyar dolar varlık alım programında her ay 15 milyar dolar azalışa gidileceğini açıkladı. FED Başkanı Jerome Powell da beklediğimiz gibi faiz artırımları konusunda sabırlı davranabileceklerini vurguladı. Powell, varlık alım azaltımının yakın zamanda faiz artırılacağı anlamına gelmediğine, istihdam piyasasında daha fazla iyileşme görmek istediklerine işaret ediyor: “Azami istihdama ulaşmak için hala almamız gereken bir yol var. Gördüğümüz enflasyon, sıkı istihdam piyasası kaynaklı değil.” Nitekim Cuma günü açıklanan ve ılımlı toparlanma sinyalleri üreten Ekim ayı tarım dışı istihdam verisi de Powell’ın işaret ettiği yavaş “tapering” sürecini destekler nitelikteydi. FED ile birlikte diğer merkez bankalarından da sıkılaşmada aceleci olunmayacağına dair mesajlar eşliğinde, küresel tahvil faizlerinin geri çekildiğini takip ettik.
Beklenenden iyi yönde gelen üçüncü çeyrek bilançoları, Pfizer’ın Koronavirüs (Covid-19) ilacının olumlu deney sonuçları, ABD Başkanı Joe Biden’ın 550 milyar dolarlık altyapı harcamaları planı ve merkez bankalarının para politikası ayarlamalarında aceleci olmayacağına dair beklentiler eşliğinde riskli varlık sınıfında yer alan hisse senetleri, yeni rekor seviyeleri test etti. Kısa vadede bir düzeltme potansiyelinin olduğunu düşünmeye devam ediyoruz. Küresel risk barometresi olarak da izlenen S&P 500 endeksi yılbaşından bu yana yüzde 25, teknoloji endeksi Nasdaq yüzde 23, Dow Jones sınai endeksi yüzde 19, Russell 2000 endeksi ise yüzde 23 oranında yükselmiş durumda.
Ancak önümüzdeki döneme baktığımızda enflasyonda orta vadede riskler yukarı yönlü olmaya devam ediyor. Arz ve talep dengesizlikleri eşliğinde enflasyon riskleri yukarı yönlü olmayı sürdürüyor. Enerji fiyatları, düşük stoklar ve konut maliyetlerinin enflasyonu daha uzun süre yüksek tutabileceğine dair öngörüler göz ardı edilmemeli diye düşünüyoruz. Örneğin ABD’de çekirdek TÜFE endeksinin üçte birinden fazlasını oluşturan ve hızlanmaya başlaması beklenen barınma grubunun orta vadede enflasyon üzerinde yukarı baskı yaratacak ana kalemlerden biri olması bekleniyor. Ayrıca artan enerji fiyatlarıyla birlikte ücret enflasyonunun da önümüzdeki dönemde yeni bir yükseliş dalgasına yol açabileceğini ve ikinci el otomobil fiyatlarının tekrar yükselmeye başladığını da vurgulamak istiyoruz.
Talep güçlenirken istihdamdaki arz sıkıntıları, işgücü maliyetlerinin de artmasına destek oluyor. Ücretlerdeki artış, merkez bankalarının para politikasında normalleştirme sürecini hızlandırması için daha fazla baskı unsurlarından biri olarak öne çıkabilir. İstihdam maliyet endeksi üçüncü çeyrekte yüzde 1.3 artarak, serinin başladığı 1996 yılından bu yana en yüksek oranda artışı gösterdi. Ayrıca JOLTS raporunda da görülen oldukça yüksek açık pozisyon rakamı da dikkat çekici. Enflasyon beklentileri de yükselmeye devam ediyor. New York FED’in son yayınladığı tüketici enflasyonu beklentilerindeki yükseliş eğilimi dikkat çekiyor. Gelecek 1 yıllık enflasyon beklentisi yüzde 5.3’e, 3 yıllık beklentiler ise tüm zamanların en yüksek seviyesi olan yüzde 4.2'ye yükseldi.
Kısacası finansal şartların sıkılaşacağı ve maliye politikalarının daha az genişlemeci olacağı bir döneme giriyoruz. Önümüzdeki dönemde tedarik sıkıntıları, enerji fiyatları ve kısa vadeli faizlerdeki eğilim ön planda kalmaya devam edebilir. Son açıklanan küresel PMI endekslerinde arz problemlerinin devam ettiği, benzeri görülmemiş fiyat artışları ve durgun ticaret nedeniyle küresel büyümenin hız kaybettiğine dair sinyaller vardı. Ancak verideki Asya'nın bazı bölgelerinde canlanan üretime ilişkin işaretlerin, küresel arz durumunun iyileşmeye başlayabileceği konusunda cesaret verici olduğu da unutulmamalı.
Dolayısıyla küresel merkez bankalarından gelen son adımlar sonrasında makro verilerden gelecek sinyaller daha önemli hale gelmiş gözüküyor. Özellikle ABD’de istihdam verilerindeki gidişat, merkez bankası politikaları açısından en önemli konulardan biri olmaya devam edecek. Son açıklanan istihdam verisinde ılımlı toparlanma sinyalleri FED’in öne çıkardığı yavaş “tapering” temasına destek olsa da enflasyondaki orta vadeli yukarı risklerle birlikte istihdam verilerinde görebileceğimiz güçlü verilerin piyasalarda tapering’de hızlanma ve daha erken faiz artışı beklentilerini gündeme taşıyabileceğini ve risk iştahı üzerinde baskı yaratma potansiyelini not ediyoruz.