Enflasyon
Eskiden büyüklerimiz bir şeyin tartışılmaz derecede doğru olduğunu, ispata gerek olmadığını, bilinen bir şey olduğunu vurgulamak için bir deyimi sık kullanırlar idi. Rahmetli Annem Türk annelerinin uzmanlık alanlarından olan terlik atma yerine fırça atmayı yeğlerdi. Bunun için yaptıklarımın “alenen ve resmen” diye başlayan ve arkasına sabit bir listeden seçilen kelimelerin yerleştirildiği cümleler kullanırdı. Buna göre “Alenen ve resmen ayıp” veya “Alenen ve resmen yakışıksız” veya “Alenen ve resmen utandırıcı” tercihli fırçalardı. Alenen herkesin gözü önünde, hiç gizlemeden anlamına, resmen de devlet adına ve yöntemine uygun olarak anlamına geldiğine göre bir şey elenen ve resmense tartışacak bir şey yok demektir.
Ben birkaç aydır yurt dışındayım. Dolayısıyla ülke haberlerini İnternet ve TV üzerinden izlemeye çalışıyorum. Yanlış anlaşılmasın ‘dış güçlerle’ işbirliği yapmaya gelmedim. Torunlar liseden mezun oldular, biri üniversiteye girdi falan dede ve anneanne olarak görev ifasına geldik. Şimdi “Çok umurlarıydı sanki” diyerek benim neslimin torunlar hakkındaki genel değerlendirmesine katıldığınızı duyar gibiyim. Filmlerde duyarsınız “konuşmama hakkımı kullanmak istiyorum” diye işte öyle. Bakarsınız yazıyı kızım veya hanım okur başım belaya girer.
Enflasyon konusunda iki tane rakam var. Biri ‘resmen’. Bu rakam yüzde 78,62. Rakam, işi ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda, veri ve bilgilerin, derlenmesini, gerekli istatistiklerin üretilmesini, yayımlanmasını ve dağıtımını yapmak olan Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) ait. Bir de Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) var. Bağımsız akademisyenler ve eski bürokratlardan oluşan ENAG Harvard ve MIT (Massachusetts Institute of Technology) ve Dünyada bazı merkez bankaları tarafından uygulanan bir yöntemle enflasyon hesaplıyor. Kimlerin çalıştığı, nasıl çalıştığı bilinen aleni bir kurum. Türkiye’de haziranda yıllık enflasyon ENAG'a göre yüzde 175,55. Yani, Türkiye’de bir aleni bir de resmi enflasyon var. Aleni ve resmi rakamlar “alenen ve resmen” çelişkili. Öyle böyle değil. %78 nerede %175 nerede. Olur böyle vakalar demeyin. Olmaz! Nasıl Yap İşlet Devret modeliyle!? yapılan köprüler, yollar falan için verilen garanti geçiş rakamlarıyla gerçek rakamların inanılmaz uyuşmazlığı kabul edilebilir değilse bu uyuşmazlık da kabul edilebilir değildir. Bunu söylemem de maksat muhalefet yapmak değil. Onu yapan bir sürü iktisatçı ve siyasi var. Söylenmesi gereken şeyleri söylüyorlar. Ben işin işletmecilik tarafındayım. Enflasyon ortamında işletme yöneticiliği yapmak zorunda kalan işletmecilerin halini düşünüyorum da derdim o.
Enflasyonun işletmeler üzerindeki etkisi, ne yediğine dikkat etmeyen işin ucunu kaçırıp yat kalk ballı börek rejimine girenlerin başına gelen gibidir. Önce ve kısa sürede görünüm bozulur. Yaşa ve cinsiyete göre vücudun bazı bölgeleri büyür ve sarkar. Buna bağlı olarak kişinin hareket kabiliyeti azalır ve çevikliği düşer. Kişi hantallaşır. Ballı börek rejiminin devamı halinde organizmanın temel çalışması hasar görmeye başlar. Yani, görünümüne ilaveten içi de bozulur. Dolaşım sistemi, solunum sistemi, sinir sistemi, kas-iskelet sistemi falan şu veya bu şekilde çarpılır. Kolay kolay da düzelmez.
Enflasyon da öyle bir şey. TÜİK ve ENAG ne derlerse desinler işletme yöneticileri kendilerini ilgilendiren enflasyonun hesaplanmasında %78-%175 gibi hata yapmazlar. Kaynak maliyetlerini hem kısa dönemde, hem orta ve uzun dönemde beş aşağı beş yukarı doğrulukta hesaplayabilirler. Onun için bu %78’mi yoksa %175’mi işletmecileri o kadar da etkilemez. Gel gelelim resmi ve aleni rakamlar bu kadar farklı olunca başka şeylerin de düşünülmesi gerekiyor. Sorun sırf doğru rakam değil.
Bunlardan birincisi işletmelerin görünümüyle ilgili. İşletmelerin görünümleri deyince ilk akla gelen finansal tablolardır. Söz gelimi bilanço. malum, bilanço genel olarak 3’er aylık dönemlerde çıkarılır ve 3., 6. ve 9. aylarda çıkarılan bilançolara ara bilanço, 12. ayda çıkarılan bilançoya ise yıl sonu bilançosu adı verilir. Bilançonun aktif ve pasif olmak üzere iki bölümü vardır. İşletmenin varlıkları aktifi, bu varlıklara sahip olmak için katlanılan yükümlülükler de pasifi gösterir. Şimdi, yılbaşında 100 lira olan aktif değeri yılsonu %78 enflasyon sonrası hala 100 lira mı? Hele %175 enflasyon sonrası?
Enflasyonun finansal tablolarda sebep olduğu çarpıklığa çare olarak enflasyon muhasebesi diye bir şey icat olmuş. Enflasyon muhasebesi, parasal olmayan değerlerin, tutarlarının düzeltme katsayısı ile çarpılarak rakamların finansal tablonun ait olduğu tarihteki satın alma gücü cinsinden gösterilmesi olarak tanımlanıyor. Sizin anlayacağınız parasal olmayan değerler bir ‘düzeltme katsayısı’ ile çarpılarak reel değerleri ile ifade ediliyor. Bu nedenle pratikte, enflasyon muhasebesinin en önemli sonucu işletmelerin vergi yükümlülüklerindeki değişiklik.
Örneğin mobilya satan bir işletme yıl başında 10,000 liradan 100 adet yemek odası takımı aldınız. Yaz başına kadar %20 kâr marjı ekleyerek sattınız. Yılbaşından yaz-başına enflasyon %30 ise sattığınız malı yerine koymak için artık 10,000 yetmeyecek. Şimdi her takım 13,000 Lira oldu. Siz gene %20 marj ile yemek odası takımlarını 15 bin 600 liraya satmaya başladınız. Yani, giriş fiyatı defterlerde hala 10 bin olduğuna göre %56 kar ettiniz. Enflasyon muhasebesi yoksa ona göre vergi vereceksiniz.
Bu annemin deyimiyle “alenen ve resmen yakışıksız” bir durumdur. Yüksek enflasyon ortamlarında enflasyon muhasebesi yapılmaması nominal karların (karın piyasadaki gerçek değerini yansıtmadan alım gücünü belirtmeyen sadece sayı olarak gösteren kar) aşırı yükselmesi, gerçek olmayan kârlılık sonucu yüksek vergi ve yüksek temettü ödeme yükümlülükleri ile eriyen sermaye yapısına yol açar.
Ülkemizde vergi mevzuatı açısından geçerli olacak şekilde enflasyon muhasebesi veya enflasyon düzeltmesi uygulamasına ilişkin düzenlemeler Vergi Usul Kanununun (VUK) mükerrer 298’inci maddesinde yer almaktadır. Anılan madde hükmüne göre, kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde %10’dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutmaları gerekmektedir.
Bu şartlar daha 2021 yılı Aralık ayında gerçekleşti. Yİ-ÜFE artışı içinde bulunulan dönem dahil üç yıl için Aralık 2021 itibariyle %103’e ulaştı. Bir yıllık Yİ-ÜFE ise %35 oldu. Oldu ama enflasyon muhasebesi uygulanamadı. Neden mi? Çünkü “Vergi Usul Kanunu’na 20 Ocak 2022 tarih ve 7352 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile eklenen “Geçici Madde 33” ile; geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2021 ve 2022 hesap dönemleri ile 2023 hesap dönemi geçici vergi dönemlerinde mükerrer 298 inci madde kapsamındaki enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın mali tabloların enflasyon düzeltmesine tabi tutulmayacağı hükmü ihdas edildi. Daha basit anlatımla, VUK’ta yer alan enflasyon düzeltmesine ilişkin maddenin uygulaması iki yıl süreyle imkansız hale getirildi.
Yani enflasyonun işletmelerin görünümdeki bozulmalarının düzeltilmesi mümkünsüz kılındı! Bir daha sefere içerdeki bozulmalara bakarız. Allah kolaylık versin.
Sağlıcakla kalın.
NOT: Enflasyon muhasebesi konusunda epey yayın var. Gerçi 2023 sonuna daha yıl var ama olur a!