“Enflasyon verisini budamak!..”
Geçen hafta açıklanan enflasyon oranları açıkçası şaşırtmaktan çok beni üzdü. Göreve geldiğinde rasyonel konuşmalar yaparak herkese ümit veren, iş dünyasının desteğini alan ve piyasa aktörlerinin alkış tufanıyla karşıladığı ve "sakın gitmesinler" diye kol kanat gerdiği ekonomi yönetimi, TÜFE rakamlarını eğip bükmeye başladı.
"Haklı çıktım" diyebilmek için gerçeği çarpıtmaya çalışmak oldukça tehlikeli sonuçlar yaratır. Ulaştırma kalemindeki fiyatların yüksek seyretmesine rağmen bir önceki aya göre eksi çıkartılmasından başlayarak açıklanan rakam üzerine söylenecek o kadar söz var ki. Kendi itibarını korumak adına ekonomi yönetiminin attığı adımlar bana Naci Ağbal ve Lütfi Elvan dönemi haricindeki ekonomi yönetimlerini hatırlattı. Onlar da uyguladıkları reçetelerin yan etkilerini örterek yola devam ederken ekonomiye ciddi zarar verdiler. Enflasyon ve hayat pahalılığı en büyük derdimiz oldu, TL sürekli değer kaybetti.
Şu anki ekonomi kurmayları göreve geldiği günden beri ben her zaman kuşkucu tavrımı muhafaza ettim. Doğu yapılana doğru, yanlışa da yanlış dedim. Para ve kur politikasının dezenflasyon süreci için uygun olmadığını, maliye politikasının destek vermediğini söylerken, beklenen nimet karşısında çekeceğimiz külfetin çok büyük olduğunun sürekli altını çizdim.
"Program çalışıyor" iddiasını sürdürmeye çalışıyorlar
Geldiğimiz noktada ekonomi yönetimi elinde baz etkisiyle düşecek enflasyon haricinde bir kazanımı olmadığını anlayınca, bu sefer İTO rakamlarının yarısından bile daha az TÜFE rakamı üreterek "program çalışıyor" iddiasını sürdürmeye çalışıyor. Nasıl ki 1 yıl önce göreve geldiklerinde karşılaştıkları %38'lik enflasyon gerçek değilse, son açıklanan TÜFE oranı da gerçek değil. Bu yolun sonu politika faizlerinde düşüş olacak, zaten dün itibarıyla zemin hazırlandı.
Bilim yoksa çare de yoktur, giderek çaresiz hale geliyoruz
Beni üzen başka bir neden de şu: Hepimiz bilimsel çalışmalarımızı kabul edilmiş standartlarla hazırlanan resmi istatistikler ile yapıyoruz. Rapor ya da Survey şeklinde yazılmış sivil çalışmalardaki rakamları kabul edemiyoruz. Türkiye'de resmi istatistikler şu kurumlardan elde ediliyor: TÜİK, Merkez Bankası, Hazine ve Maliye. Eskiden DPT de vardı ama şimdi ne teşkilat kaldı ne de bakanlık. Dolayısıyla bu üç birimden gelen bilgilerin doğruluğu hakkında şüphe artmaya başlarsa o zaman bilim insanları araştırmalarından türettikleri reçetelerden kuşku duymaya başlar. Bilim yoksa çare de yoktur. Giderek çaresiz hale geliyoruz. Yanlış veri açıklamasıyla adeta bilim ile pratik hayat arasındaki bağ koparılmaya çalışılıyor diyebilirim.
Geçen hafta salı günü 55 yaşıma bastım. Babam da ekonomist olduğu için neredeyse yarım asırdır ülkede ve dünyada olan biten gelişmelerin sebep ve sonuçlarına aşinayım. Gayet net görüyorum ki, bu hikâyenin de sonu iyi bitmeyecek, bize düşen artık bize güvenenleri ve bizimle çalışanları doğru yönlendirmek ve korumak.
Not: TÜİK açıklamalarını okudum. Bazı maddelerden haberimiz vardı zaten, bu açıklamayı yapmak yerine hiç açıklama yapmasalar daha iyiydi. Mahfi Eğilmez Hoca’nın dediği gibi “TÜİK’in kapısına ‘söz gümüşse sükut altındır’ diye tabela asmak lazım”. Bütün gece çalışıp ortaya konan metin kes-yapıştır ve çalakalem yazılmış gibiydi.