Enflasyon ve kur makul bir düzeyde kaldı kaldı...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Hükümet bu yılın enflasyonunu yüzde 8.50 olarak tahmin ediyor. Yeni ekonomi programında yazan oran bu. Merkez Bankası’nın tahmini ise yüzde 8.20. Bu oran da Merkez Bankası’nın enflasyon raporunda yer alıyor.

Ha yüzde 8.50, ha yüzde 8.20; çok fark yok, yüzde 8.50’ye de çoktan razıyız.

Yeni ekonomi programındaki varsayıma göre de bu yılın ortalama dolar kuru da 6 lira olacak. Dikkat edelim, yıl sonu değil, ortalama.

Ama ya enflasyon yüzde 8’lere indirilemez, kurda ortalama da 6 liranın çok çok üstüne çıkma eğilimi gösterirse...

★ ★ ★

Ne olacak, enflasyonda tahminin tutmaması ilk kez yaşanacak değil, genellikle böyle oluyor zaten. Geçen yıl tahminin bile altında kalındı ama ekonominin büyümediği bir yılı yine de yüzde 12’ye yakın bir enflasyonla kapattık, unutmayalım.

Yeni yıla girilmesiyle birlikte doğaldır ki yıl sonu tahmini bir anda değişmiş oldu. Artık 2019’un yüzde 12’lik son tahmini yerine yüzde 8.20’lik (ya da yüzde 8.50’lik) 2020 tahminine odaklanmış durumdayız.

Oysa şimdi yıllık enflasyon aralık sonu itibarıyla yüzde 11.84 düzeyinde. Ocak sonunda da buna çok yakın bir oran görülmesi olasılığı güçlü. Yukarı ya da aşağı yönlü küçük bir oynama olabilir belki. Yüzde 11.50- 12.00 aralığı bile çok geniş bir marj sayılır.

2020’ye yüzde 11.84 dolayında bir yıllık oranla gireceğiz ama Merkez Bankası faizi yüzde 11.25 ile çoktan enflasyonun altına indirdi. Cuma günü de yazdık; politika faizi uzun bir aradan sonra mevcut yıllık enflasyonun altına düşürülmüş oldu.

Eğer 2020’yi Merkez Bankası’nın tahmini olan yüzde 8.20 düzeyinde kapatma şansımız olursa yüzde 11.25’lik politika faizi makul sayılır. Ne var ki Merkez Bankası’nın faizi bu düzeyde bırakma niyetinde olmadığı da açık. Hesaplar faizi daha da aşağı çekme üstüne kuruluyor.

Enflasyon yüzde 8.20’ye inerse Merkez Bankası da faizi pekala bir miktar daha aşağı çekebilir.

Peki ne kadar? Merkez Bankası faizi ne kadar daha indirebilir ya da ne kadar daha indirmeli?

Yanıt vermesi pek kolay olmayan bir soru.

Ama Merkez Bankası’nın faizi daha da düşürebilmesinin olmazsa olmaz koşulu bu aylarda yüzde 11.50-12.00 aralığında oluşması beklenen yıllık enflasyonun yönünü kalıcı biçimde aşağı çevirmesi ve öngörülen yüzde 8’li düzeylere doğru yol almasıdır. Bu olmazsa, bunun olmayacağı anlaşılırsa Merkez Bankası’nın eli kolu bağlanır.

Bağlanır mı, yoksa “emir demiri keser” der faizi düşürmeye devam mı ederiz?

Enflasyon yüzde 8’lere doğru inerse Merkez Bankası’nın faizi daha da aşağı çekmesi yurt içi için mümkün, ama ya yabancı yatırımcılar açısından? Bu sorunun yanıtı “Yabancı yatırımcı ne düşünür, ne yapar” başlığı altında...

Yabancı yatırımcı ne düşünür, ne yapar?

Faizin düzeyini belirleyecek tek etken enflasyon değil. Kurun seyri de önemli.

Tamam, Merkez Bankası’nın görünürde bir kur hedefi yok, “Kuru şurada tutayım” deme durumunda değil, ama faizin düşük kalması geçen yıl neredeyse hiç gelmeyen yabancının bu yıl da aynı şekilde davranmasına yol açar ki burada gündeme gelecek soru şudur:

“Yabancı bu yıl da döviz getirmez, hatta mevcudu da götürmeye niyetlenirse bunu önleyecek araçlarımız var mı ya da bu durumun etkileri ne olabilir? Örneğin kur hızla yükselmeye başlarsa buna karşı önlem olarak faizi artırmak durumunda kalmaz mıyız?”

Son durumda politika faizi yüzde 11.25, dolardaki yıllık artış da yüzde 11 düzeyinde. Oranlar neredeyse eşit.

Yabancı yatırımcının Türkiye’de portföy yatırımı yaparken bakacağı iki temel oran var. Birincisi burada elde edeceği nominal getiri, ikincisi Türk parasının değer değişimi. Vatandaş faizle enfl asyonu kıyaslamak durumunda tabii ki ama yabancı için faizle kıyaslanacak olan TL’nin değerindeki değişim.

Daha önce de verdiğimiz bir örneği tekrarlayalım:

Bir yabancı yatırımcı 1 milyon dolar getirip 6 liradan TL’ye dönse ve 6 milyon lirayı yüzde 10 faizle bir kıymete bağlasa. Bir yıl sonra eline geçecek para 6.6 milyon lira. Bu aşamada yabancı için enflasyon isterse yüzde 1 olsun, isterse yüzde 50, hiç önemi yok, en azından doğrudan önemi yok. Yabancı bu bir yılda dolar TL’ye karşı ne kadar değer kazanmış, ona bakar. Dolar yüzde 10 değer kazanıp 6.6 liraya yükselmişse bu yabancının Türkiye’den çıkarken eline geçecek döviz yine 1 milyon dolardır ve kazanç sıfırdır. (Doların yurt dışı getirisini dikkate almıyoruz, aslında bu durumda yurt dışı getiriden mahrum kalındığı için zarar vardır.) Dolar 6.3 lirada kalmışsa reel olarak kar vardır, dolar 7 liraya çıkmışsa çok ciddi bir zarar söz konusudur.

Yabancı için enflasyonun doğrudan öneminin olmadığını söyledik. Ama enflasyon ulusal paranın değer kaybına yol açacağı için dolaylı olarak tabii ki önemlidir.

Şimdi içinde bulunduğumuz koşullara bakalım ve soralım. Bugün yüzde 11 dolayında getirisi olan bir kağıt alınsa ve dolar öngörülen enflasyon kadar, yani yüzde 8.20 artsa, yabancının karı yalnızca yüzde 2.5 olacaktır. Yabancı yatırımcı üç aşağı beş yukarı bu faizi ABD’de de alır, hiç olmazsa “Ya kur tırmanırsa” diye korkulu rüya görmez. Kendinizi yabancı yatırımcı yerine koyun, bu koşullarda Türkiye’ye döviz getirir misiniz?

Hele hele ağırlıkla baz etkisiyle de olsa ekonominin görece daha canlı seyredeceği beklenen bir yılda kurun geçen yılki gibi yatay gitmeyeceği tahmini ağır basıyorsa...

Doların 2019’daki yıllık değişimi yanıltmasın. Çok dalgalı olan bu oranlar baz değerin oluştuğu 2018’deki keskin iniş çıkışlardan kaynaklandı.

Bu yıl enflasyonu bırakın yüzde 8’lerde, yüzde 10 dolayında tutamazsak bu faiz ve bu kur artışıyla yabancının dövizini çekme şansımız zaten pek yok.

Dolayısıyla soru şudur: Ya bir de enflasyon yönünü yukarı çevirir, kur da daha hızlı artmaya başlar ama Merkez Bankası’nın faizi siyasi baskılarla daha da aşağı çekilmek istenirse ne olacak?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar