Enflasyon tırmanırken...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Doktor muayeneye gelen hastaya anlatıyor da anlatıyor: "Ülserin var, karaciğerin yağlı, damarların kötü..." Hastanın sabrı taşıyor: "Doktor ben hasta olduğumu zaten biliyorum, sen beni tedavi et!" İşte muhalefet, bu doktora benziyor.

✔ Artık gün, zamları yusyuvarlak laflarla eleştirmek değil, her bir zam için "Niye yapıldı, nasıl yapılmazdı" ya da "Nasıl daha düşük oran olabilirdi", buna eğilme günüdür.

Bu satırları okuduğunuzda aralık ayının, dolayısıyla da 2021 yılının enfl asyon oranı muhtemelen belli olmuştur. TÜFE için aralık ayıyla ilgili tahminimizi birkaç kez yazdık. İlk tahminimiz yüzde 10’du, daha sonra yaşanan gelişmeleri dikkate alarak tahminimizi yüzde 15’e çıkardık. Aylık bu düzeyde bir gerçekleşme de bizi yıllık bazda yüzde 38’e götürecekti. Kurda yaşanan gerileme fiyatları hemen hemen hiç etkilemedi ve biz hala yüzde 15 dolayında bir artış bekliyoruz. Bu oran en fazla artı-eksi 1-2 puan oynar.

Türkiye’nin ekonomide iyi yönetilmediği açık. Aksi olsa, yani iyi bir ekonomi yönetimi olsa bir ayda bu düzeyde bir enfl asyon yaşar mıydık?

Ama yılbaşında öyle zamlar geldi ki aralık ayının oranı adeta gölgede kaldı ve daha şimdiden “Acaba ocakta nasıl bir TÜFE oranı ortaya çıkar” hesabına girişildi.

“Ama diğer ülkelerde de var!”

Bir aylık enfl asyonumuz bazı ülkelerin neredeyse iki yılda, üç yılda yaşadığı enfl asyon kadar ama kimileri tutup yüzleri kızarmadan “Filanca ülkede şu kadar yılın enfl asyon rekoru kırıldı; enfl asyon bir kat, üç kat arttı” demeye devam ediyor.

Bakıyorsunuz ne olmuş diye; örneğin 2020’de yüzde 2 olan yıllık enfl asyon yüzde 6’ya çıkmış. Yıllık yüzde 6’ya! Ama neymiş; 2’den 6’ya çıkmışmış, ne büyük artışmış!

Doğru ya, bizde örneğin 15’ten 30’a çıkarsa daha az artış yaşandı demek!

Muhalefet ne diyecek, ne demeli?

Sözümüz özellikle iktidara gelmek için güç birliği yapan CHP ve İyi Parti’ye...

Şapkayı önlerine koyup çok iyi düşünmeliler...

Muhalefet partileri, iktidar partisi ekonomiyi bunca yıldır kötü yönetmesine rağmen hala her üç seçmenin birinin oyunu alabiliyorsa kabahati biraz olsun kendilerinde aramak durumundalar.

Şimdi bugün aralık ayının oranı da açıklandıktan sonra yılbaşı zamları da dikkate alınarak yapılacak açıklamaları duyar gibiyiz:

“Dünyanın hangi ülkesinde böyle enfl asyon var...”

“Türkiye’yi bu konuda dünyaya rezil ettiniz, rezil...”

“Yahu Allah’tan korkun, böyle zam yapılır mı?”

“Vatandaş şu kış günü bu zamlarla doğalgaz yakamaz hale geldi, bakın soba kuruluyor artık yeniden, soba...”

“Yahu böyle zam olur mu...”

“Mutfak yanıyor, mutfak; tencere kaynamaz oldu...”

“Bu zamlar kabul edilemez...”

Bunları ya da benzerlerini duyacağız.

Hele hele “Bu kabul edilemez, bu zamlar kabul edilemez” türü sözler yok mu! Ne yani, vatandaş elektrik faturasını ödemeyip “Ben bu zammı kabul etmiyorum” mu diyecek ya da benzin alıp akaryakıt istasyonuna ödeme mi yapmayacak! Ne kadar anlamsız bir söz bu!

Ne duymalıyız?

Peki aslında duymamız gereken ne?

Bir kere aralık ayı geride kaldı; tutup aralık oranını öyle fazla irdelemeye gerek yok. Vatandaş o zamları zaten yaşadı, olan oldu!

Şimdi yapılması gereken yılbaşında açıklanan zamları irdelemek ve bunlarla ilgili “Niye yapıldı, nasıl yapılmazdı” ya da “Oran nasıl düşük tutulabilirdi” yaklaşımı sergilemektir.

“Böyle zam mı olur” gibi yusyuvarlak yaklaşımlarla ortaya çıkmak yerine nokta atış yapmak gerekir:

“Elektrik zammı niye yapıldı, nasıl yapılmazdı?”

“Doğalgaz zammı niye yapıldı, nasıl yapılmazdı?”

“Akaryakıt zammı niye yapıldı, nasıl yapılmazdı?”

“Köprü geçiş ücretleri niye artırıldı, nasıl artırılmazdı?”

“Yeniden değerleme oranı niye yüzde 36.2 olarak uygulandı, Cumhurbaşkanı bu oranı aşağı çekme yetkisini niye yalnızca motorlu taşıtlar vergisinde ve üstelik sınırlı bir şekilde kullandı? Cumhurbaşkanı’nın MTV oranını yüzde 7.24'e kadar indirme yetkisi vardı ama oran neden yalnızca yüzde 25’e çekildi?”

“Allah’tan korkun” demekle olmuyor!

Vatandaşın zaten bildiği, daha da ötesi yaşadığı sorunları tutup tekrar vatandaşa anlatmanın bir yarar sağlamadığının hala görülememiş olması büyük eksikliktir.

Vatandaş doktora gidiyor; doktor başlıyor sıralamaya:

“Senin midende ülser var, bak karaciğerin de yağlanmış, damarlarının durumu da kötü, aman ha kalp krizi geçirebilirsin...”

Gariban vatandaş önce dinliyor dinliyor, başlıyor sinirlenmeye:

“Doktor bey, doktor hanım, ben zaten sıkıntı yaşadığım için sana geldim, tamam güzel sen de neyim var neyim yok söyledin, iyi de beni tedavi et!”

Muhalefet buradaki doktor gibi.

Vatandaş hasta olduğunu zaten biliyor, sizin göreviniz ona hastalıklarını sıralamak değil ki, çare bulmak!

Gelin bir de ilaç yazın ve hastayı iyileşeceğine ikna edip biraz olsun rahatlatın. Bundan sonra sıkıntı yaşarsa yine size gelsin, sizin kapınızı çalsın!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar