Enflasyon tahmini yapmaya niye son verdim?
✔ Enflasyon tahmini yapmama kararımın altında bir şeyler aranmasın...
✔ Bu tümüyle sağlıklı tahmin yapma olanağının giderek daralmasına bağlı bir karar ve tabii ki benim kararım...
Mayıs ayı enflasyonunu artı-eksi yarım puanlık marj içinde yüzde 7.5 olarak tahmin ettim ve bunu dün yazdım, ayrıca enflasyon tahmini yapmaya son verdiğimi belittim.
Çok sayıda okur tahmin yapmaya devam etmemi istedi, onlara ilgileri ve destekleri için teşekkür ederim. Ancak kararım değişmeyecek.
Bazı okurlarımın ise tahmin yapmaktan vazgeçmemin altında değişik gerekçeler aradıklarını ve bu yönde tahminlerde bulunduklarını görüyorum.
Öncelikle şunu vurgulayayım. Bu kararı almamda kimsenin etkisi söz konusu değil, olamaz da zaten.
HAPİS CEZASI KORKUSU MU?
Bir süre önce enflasyon tahmini yapanlara hapis cezası öngören bir düzenleme gündeme getirilmişti. Ölü doğan bir düzenlemeydi bu. Kimse sahiplenemedi. Bırakın sahiplenmeyi, böyle bir düzenlemeye sahip çıkmaya kimsenin yüzü bile tutmadı.
Görüyorum ki bazı okurlar bu düşüncenin beni rahatsız etmiş olabileceğini, hatta bundan çekinip enflasyon tahmini yapmaktan vazgeçtiğimi düşünmüş.
Bir kere söz konusu düzenleme lafta kaldı, kalması gerekirdi zaten ve rafa kaldırıldı ya da tümüyle çöpe atıldı. Yani artık öyle bir düzenleme gündemde değil. Dolayısıyla benim bu tür bir yasak dolayısıyla hesaplama yapmaktan vazgeçmem de söz konusu değil.
Kaldı ki böyle bir yasak getirilmiş olsa bile ben bu hesaplamayı yine yapar ve bir şekilde kamuoyuna ulaşmasını sağlardım.
Yan yollar, farklı çareler her zaman bulunur.
TEMEL SORUN HESAPLAMA ZORLUĞU
Enflasyon tahmini yapmak öyle üç beş fiyatı alarak toplamaktan ibaret olacak kadar basit bir çalışma değil.
Her ay onlarca fiyatın takibini yapacaksınız; zam ve indirim oranlarını bulacaksınız, sonra bunu TÜFE’deki ağırlıklara uygulayarak bir oran tahmin edeceksiniz.
Fiyatının izlenmesi çok kolay olan kalemler var. Akaryakıt gibi, sigara gibi...
Ancak endeksi, ağırlıkları yüksek olduğu için çok fazla etkileyen otomobil, kira gibi kalemlerde fiyat derlemek hiç kolay değil.
Otomobil fiyatları da görünürde kolay izlenebiliyor tabii ki ama endekse hangi markanın hangi modelini almak gerektiğini, daha doğrusu TÜİK’in buradaki seçimini bilmek gerekiyor. Her ne kadar benim yaptığım çalışma TÜİK’in oranını tahmin çalışması değil ama madem Türkiye’deki fiyat hareketi anlamında temel olarak TÜFE’yi esas alıyoruz, o madde sepetini kullanıyoruz, dolayısıyla bu tür detaylarda da olabildiğince TÜİK’le uyum gitmek gerek.
Bir başka sorun, aynı marka, aynı gramajdaki bir ürünün marketlere göre farklı farklı fiyatlarla satılmaya başlanması. Eskiden de farklı fiyatlar vardı ama makas son dönemde oranları etkileyecek ölçüde açıldı.
Aynı market zincirindeki fiyat değişimini izlemek de çare olmuyor; çünkü zaten farklı fiyat uygulayan marketlerin biri fiyatı diyelim hiç artırmazken, diğeri çok büyük zam uygulayabiliyor. Zam yapmayan belki eski ürünü satıyor, yüksek fiyata satan belki daha çok kar etmek istiyor.
Şu durumda tek bir marketi izlemek doğru değil, iki ya da daha fazla marketi izlemek durumunda da basit ortalama mı alınacak, marketin pazar payına göre ağırlıklandırmaya mı gidilecek, hesaplama iyice karışıyor.
KİRA EN BÜYÜK SORUN
TÜFE’de kiranın ağırlığı yüzde 4.44. Kira, bu ağırlığıyla ikinci sırada.
Ama gerçek kira artışlarını ölçmek neredeyse olanaksız. Bir yıl önce kiradaki değişim bu kadar yakıcı bir sorun değildi ama şimdi öyle mi?
Kağıt üstünde yazan yöntem belli. Kira en fazla bir önceki ayın yıllık ortalama fiyat artışı kadar artıyor. Ama buna uyuluyor mu?
Hele hele ilk kez kiraya verilecek konutların bedeli? Bu herhangi bir hesaplamaya girmiyor. Bunlarla ilgili hesaplama nasıl yapılır, çünkü baz yok ortada, dolayısıyla o da çok zor.
Bu yüzden dün de vurguladığım gibi tüm Türkiye ortalamasında benim gerçek kira artışını belirlemem tabii ki mümkün değil. Bunu belirleyebilen var mı, o da ayrı ya...
YA YAPACAKSIN YA VAZGEÇECEKSİN!
Bir işi ya hakkını vererek iyi yapacaksın ya da yapmayacaksın. Ortası, bulamaç olur! Benim hayat felsefem bu.
Doğru yaptığını zannedip yanılabilir insan, o ayrı. Ama hani gerektiği ölçüde iyi yapamadığını hissetmeye başlarsın ya, vardır ya öyle bir aşama. İşte oraya varmadan bırakmak gerekir. Benim yaptığım da bu...
Olabildiğince gerçek oranı yakalamak uğruna gösterdiğim çabanın sonuçsuz kalmakta olduğunu anladığım için bu çalışmaya son verdim.
Dolayısıyla hiç kimse başka başka nedenler aramasın, yok çünkü!
Ama bu çalışmayı yapmam, sanıyorum çoğu kişiyi enflasyon tahmini yapmaya yöneltti, böyle bir katkım oldu.
“EVİME SAYENİZDE BİR EKMEK FAZLA GÖTÜRÜYORUM”
Beni sürekli izleyen okurlarım biliyordur zaten, yıllardan beri haftada beş gün yazı yazıyorum.
Enflasyon tahmini geçen yıl kasım ayında otomobil fiyatlarındaki yüksek artışın endekse tam yansımadığını fark ederek başlattığım bir çalışmaydı. Bu konuda TÜİK’i uyaran yazılar yazdım ve TÜİK’in bayilerden derlemekte zorlandığı otomobil satışlarını izleme yöntemini değiştirmesine katkı vermiş oldum. TÜİK 2022’de öngördüğü düzenlemeyi öne çekerek 2021’in aralık ayından itibaren otomobilde satış adedini Gelir İdaresi Başkanlığı kayıtlarından izlemeye başladı. Böylece TÜFE daha doğru hesaplanır oldu.
Bu sayede özellikle aralık ve ocak aylarındaki oranların çok yüksek açıklanmasına bir ölçüde de olsa katkıda bulunduğumu sanıyorum. Özellikle aralık ayı oranının yüksek açıklanması milyonlarca işçi, memur ve emeklinin yüksek oranda zam almasını sağladı. Hiç tanımadığım insanlardan, “Sayenizde enflasyon farkı yüksek oldu, evime bir ekmek fazla götürüyorum” diye özetleyebileceğim mesajlar aldım. Bunun mutluluğunu, hazzını hiçbir şeyle değişmem ve bu mesajlar karşısında hissettiklerimi tarif bile edemem.