Enflasyon tahmini değişir mi, değişmeli mi?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Merkez Bankası yılın ikinci enflasyon raporunu 9 Mayıs Perşembe günü açıklayacak. Tabii ki en çok merak edilen 2024 yılının enflasyon tahmininin değişip değişmeyeceği...     

Merkez Bankası geçen yılın son enflasyon raporunda bu yılın tahminini yüzde 36 olarak belirlemiş ve bu tahmini şubat ayında açıklanan 2024’ün ilk enflasyon raporunda sabit tutmuştu.      

Şubattan bu yana yıllık enflasyon eğilimi bir anlamda öngörüldüğü gibi gitti. Her ne kadar şubat raporu açıklandığında yıllık oran yüzde 65’in altındaysa da bu oranın mayısa kadar yükselip zirve yapacağı, gerilemenin ise daha sonra başlayacağı hem söyleniyordu, hem de bu matematiksel olarak ortadaydı.       

Zaman zaman dile getirilen “Enflasyon yaz aylarında düşecek, hem de şu kadar düşecek” türü söylemlerin hiçbir öneminin olmadığını bu konularla ilgili herkes iyi kötü biliyor zaten. Bu tür açıklamaların siyaseten yapılması anlaşılır da, ekonomi yönetiminin de, üstelik hitap ettikleri kitleyi pek dikkate almadan bu tür görüşleri ifade etmeleri doğrusu bazen komik kaçıyor.    

Birileri tereciye tere satıyor adeta! Karşınızda akademisyenler, bankacılar; siz tutup onlara bir anlamda baz etkisinin nimetlerini anlatıyorsunuz... 

 Perşembe günü ne olur? 

İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlara esir düşen iki askerin “İki ihtimal var” fıkrası gibi bir durum...     

Perşembe günü iki ihtimal var; enflasyon tahmini ya artırılır ya sabit tutulur.   

Peki hangisi daha ağır basıyor dersiniz? 

Tahmin değiştirilmez, çünkü...      

Merkez Bankası ikinci enflasyon raporu açıklanırken de dile getirildiği gibi iddialı hedef peşinden gitmek niyetinde. Dolayısıyla yüzde 36’yı revize etmek, bir açıdan bugüne kadar yapılanların yeterli olmadığının itirafı anlamına gelir. O yüzden de enflasyon tahmini değiştirilmez.       

Hem tek başına enflasyon tahminini değiştirmek de yetmez ki... Tahmin yüzde 36’nın birkaç puan üstüne çıkarılsa bile bunun gereği olarak yeni yeni adımlar atmak, gidişatın daha da bozulmasını önlemek adına belki yeni faiz artırımlarına gitmek gerekebilir. Ama bu söylediğim, faiz artırmak için mutlaka tahminin yukarı çekilmesi gerektiği anlamına tabii ki gelmez; faiz tahmin aynı düzeyde tutulsa da artırılabilir.  

Dolayısıyla Merkez Bankası tahminini değiştirmemeyi tercih eder. 

Tahmin yukarı çekilir, çünkü... 

Merkez Bankası’nın yüzde 36’lık tahminine güvenen, bu oranın gerçekleştirilebileceğini düşünen neredeyse kimse yok. Merkez Bankası iddialı olmak, iddialı bir hedefi zorlamak istiyor ama gerçekçi olmak da gerekir. Bu da tahmini yukarı çekmeyi gerekli kılar.     

Merkez Bankası enflasyon tahminini yukarı çekmek zorunda kalırsa, bunun gerekçesini açıklarken bir önceki enflasyon raporunda yer alan şu cümleye de atıfta bulunabilir:       

2024-2026 döneminde mali disiplinin korunacağı ve mali politikaların para politikası ile eşgüdüm içinde dezenfl asyonist süreci destekleyeceği varsayılmaktadır.”       

Merkez Bankası çok doğrudan olmasa da, dolaylı olarak mali politikaların para politikasını desteklemediğini söylese başı ağrımaz.   

Dolayısıyla başka etkenlerin yanına bu eşgüdümün sağlanamadığı gerekçesi de eklenerek tahmin revize edebilir. 

Yüzde 36 niye zora girdi? 

Merkez Bankası’nın perşembe günü enflasyon tahminini sabit tutması da, yukarı çekmesi de şaşırtıcı olmaz. Bu aslında üstünde çok fazla durmayı gerektirecek bir detay da sayılmaz. Ne yazık ki biz enflasyon başta olmak üzere tahminlerin tutmamasına ve bunları normal bulmaya alışmış bir toplumuz.         

Ancak yılı yüzde 36’da kapatmanın pek kolay olmadığı da ortada. Bundan sonraki sekiz ay boyunca aylık ortalama artışı yüzde 1.7’de tutarsak yüzde 36’da kalmak mümkün. Ama bu kolay değil.       

Tamam Türk parası reel olarak değer kazanıyor, bu politika sürdürülecek. Kur artışı gerekçe gösterilerek pek zam yapılamayacak ama bizde yapışkan bir enflasyon var ve artık hemen hemen tüm kesimler arsızca zam yapmaya alıştı. 

Parasal sıkılaştırma gıdada işe yarar mı? 

Hem ekonomideki sıkılaştırma adımları ancak zorunlu olmayan belli harcamaları kısmakta işe yarayacak. TÜFE’nin dörtte birini oluşturan, dar gelirli kesimlerde ise harcamada doğal olarak çok daha fazla yer tutan gıda harcamalarının azalmasında bu sıkılaştırmaların ne kadar etkisi olacak ki?      

İlk dört ayda gıda maddelerinin fiyatında yüzde 21 artış yaşandı. Merkez Bankası’nın yılın tümüne ilişkin gıda enflasyonu tahmini yüzde 35. Buna göre kalan sekiz aydaki gıda enflasyonunun yüzde 11’de kalması gerekiyor.        

Bu yıl yüzde 11 artış olacağını umduğumuz son sekiz aydaki artış geçen yıl yüzde 32, 2022’de yüzde 25, 2021’de ise yüzde 39’du. Bu yıl fiyatlama davranışları daha da bozulmuşken yüzde 11’e nasıl ineceğiz?      

Benzer bir durum genel endeks açısından da geçerli. Yüzde 36’lık tahmin için son sekiz aydaki marj yüzde 14.55. İyi de geçen yılın son sekiz ayında yüzde 43, 2022’nin son sekiz ayında yüzde 25, 2021’in son sekiz ayında ise yüzde 29 artış olmuştu. Gıda için sorduğum soru yine geçerli. Fiyatlama davranışları böylesine bozulmuşken, arsızca zam yapma furyası giderek artıyorken nasıl olacak da geçen yıllardakinin çok altında bir fiyat artışı yakalayabileceğiz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ALAATTİN AKTAŞ YAZDI 13 Kasım 2024