Enflasyon psikolojisi

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Zafer Özcivan

Ekonomist-Yazar

[email protected]

Son iki yıldan bu yana toplumun ortak problemi enflasyon, faiz, döviz kurları gibi ekonomik gelişmeler oldu. Bunun temel nedeni özellikle başta emekliler olmak üzere dar ve sabit gelirlilerin alım güçlerinin düşmesi, hayat pahalılığının artması kısaca yaşam mücadelesinin ekonomik olarak en zor duruma gelmesidir.

Ekonomide döviz kurları, faiz, enflasyon üçlüsü dengesinin sağlanması esastır. Çünkü bu üçlü sistem entegre çalışmaktadır. Yani bunlardan birine dokunduğunuz zaman diğeri tepki verecektir. Düşük faiz politikasına geçtiğimiz Eylül 2021^’de de bunu yaşadık ve hala bu dengenin bozulmasının sıkıntılarını yaşamaktayız. Faizlerin yükselmesini hiçbir vatandaşımız istemez ve hatta sıfır olmasını bekler. Ancak bunun ekonomi kuralları gereği mümkün olmadığı bir gerçektir.

Bugüne kadar enflasyonun düşürülmesi, milletin refah düzeyinin artması, alım gücünün yükselmesi, hayat pahalılığının durması için ekonomide çeşitli adımlar atılmasına rağmen yüksek enflasyonu önleyemedik ve önümüzdeki süreçte de zor gözüküyor. Çünkü ülkemizde döviz kurları ile enflasyon oranı paralel yürümektedir. İster yerli ister ithal ürün olsun fiyatlar döviz kurlarına göre belirlenmektedir. Bugün için swap hariç merkez bankası döviz rezervimiz yaklaşıl -60 milyar dolar civarındadır. Rezervimiz yeterli seviyede olmadığı sürece enflasyonun düşmesi oldukça zordur. Paranın yönetimi merkez bankasının tasarrufundadır ve döviz rezervleri yeterli olduğu süre zarfında diğer bankalar aracılığıyla piyasaya döviz sürerek kurları kontrol altına alabilir ve fiyat yükselişleri durağan bir seyir izler. Ama yeterli döviz rezervimiz olmazsa bunu nasıl yapacağız ve enflasyon nasıl düşecek? Bu sorunun cevabı maalesef olumsuzdur.

Birkaç ay önce açıklanan orta vadeli planda 2024 Mayıs ayında enflasyon pik noktasına ulaşacak ama ondan sonraki aylarda inişe geçerek yılı %36-42 arasında sonlandıracağı öngörülmektedir. Bu konuyu açmak gerekirse mayısta neden pik yapacak sorusu akla geliyor. Geçen yıl seçim yatırımı olarak ülkemizde doğalgaz bulunduğu gerekçesiyle doğalgazda taahhüt edilen bir yıllık indirimin sona ereceği mayıs ayında doğalgaz fiyatının normale dönmesi sonucu enflasyon pik yapacak. Ondan sonraki aylarda ise baz etkisiyle düşme eğilimine girecek. Düşme eğilimine nasıl girecek? Çünkü geçen yıl yaşadığımız (Allah tekrarını göstermesin) dünyada yüzyılın felaketi olarak adlandırılan deprem felaketinin doğal olarak bütçemizde oluşturduğu açığı kapatmak için başta akaryakıt ürünleri olmak üzere temmuz ve ağustos aylarında art arda yapılan zamlar, bazı vergi oranlarında yapılan düzenleme nedeniyle 2023 yılı temmuz ağustos aylarında aylık TÜFE oranı %%9-9,5 olarak gerçekleşmişti. İşte bu yılın ikinci yarısında enflasyonun düşeceğinin öngörülmesi baz etkisi ile olacaktır. Yani fiyat artışları devam edecek ancak zam oranları eskisi kadar yüksek olmayacaktır. Halk arasında enflasyonun düşmesi, maalesef fiyatların geri geleceği anlamında algılanmaktadır. Hâlbuki enflasyonun düşmesi ile fiyat artışlarının eskiye göre azalması şeklinde anlaşılmalıdır. (Dezenflasyon)

Yerine koyamayacağım korkusu fiyatları artırıyor

Yukarıda bahsettiğim enflasyonu önlemek için alınan tedbirlerin bir tanesi ise sıkı para politikasının devam edeceği, enflasyon için olumlu gelişmeler oluncaya kadar uygulamaya ara verilmemesi kararının alınmasıdır ve son derece doğru bir karardır. Sıkı para politikası, tedavüldeki para miktarının kontrol altına alınarak iç talebin yavaşlatılmasıdır. Çünkü enflasyonun yükselmesinin bir nedeni de talep enflasyonudur. Yani alıcıların fiyat yükseleceği algısıyla ihtiyacı olmayan bir veya birkaç malı; ya da ihtiyacından fazla satın almaya yönelmesidir. Örneğin bir tüketici lakem almak için gittiği satıcıya kalem fiyatını öğrenmesi kadar doğal bir konu olamaz. Kırtasiyeci 8 TL ye alıp 10 TL ye satmakta iken nasıl olsa alıp yerine koyamayacağı endişesiyle 15 TL ye satmaya çalışacaktır. Alıcı ise sürekli kullandığı gerekçesiyle bir dahaki geldiğinde 15 TL ye alamayacağı endişesiyle 3 tane ihtiyacı varken 15 TL ye 5 tane satın almaktadır. İşte bu durumda enflasyon psikolojisi oluşmakta ve iç talep yükselmekte olduğu için arz ve talep kanununa göre talep enflasyonu oluşmaktadır.15 TL ye satan satıcı da artık zam gelse de gelmese de aynı fiyattan satmaya devam etmektedir.

Yüksek fiyat talep enflasyonunu düşürecek

Bu şekilde fiyatlar yükselirken enflasyon da psikolojik olarak artmaktadır. Hükümetin sıkı para politikası ile sonuç almaya yönelik kararı ise bu gibi yüksek enflasyon algısının değişmesi için iç talebi önlemeye yöneliktir ve doğru bir karardır. Çünkü parası olmayan tüketici alım miktarını düşürecek veya ihtiyaçlarını erteleyeceği için talep enflasyonu düşecektir. Ancak bunun bir de ekonomide olumsuz yönlerinin oluşabileceğini dikkate almalıyız. Çünkü üretilen mala talep olmayınca üretim miktarı düşecek, işçi çıkarmalar artacak, belki de işletmeler faaliyetlerine ara vermek durumunda kalacaktır. Bunu önlemek için ise Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in aylar önce sözünü ettiği ihracat miktarını yükseltmektir. Yani işletmeler yerli talep azalacağı için ihracat olanaklarını kullanmaları gerekir. Zaten Merkez Bankası döviz rezervlerimizin artması, enflasyonun önlenmesi, kurların kontrol altına alınması, devletin vergi gelirlerinin çoğalması, ülkede işsizliğin azalması gibi ekonomik gelişmeler ihracatın arttırılması ile mümkün olacaktır.

Diğer yandan enflasyonun önlenmesi, kur değerlerinin kontrol altına alınması için uygulamaya konulan Kur Korumalı Mevduat sisteminden çıkılmaya çalışılmaktadır ve bu yüzden Merkez Bankası 2023 yılında 818 milyar TL zarar etmiştir. Ayrıca dış borcumuz da döviz kurları arttıkça yükselmektedir. Durum böyle olunca enflasyonla mücadele de zora girmektedir. Bunlara bir de orta doğu da meydana gelen veya gelebilecek olumsuz gelişmelerin ülkemize etkisi eklenince ekonomik gelişmeler de olabilir. Örneğin brent petrol fiyatı 90,5 doları görmüştür. Önceki yıllarda geçirdiğimiz pandemi olayı, savaşları unutmamamız gerekir. Yukarıda bahsetmeye çalıştığım konular normal koşullar için geçerlidir.

Diğer yandan ihracatçı işletmelerin de birtakım beklentileri olduğunu belirtmemiz gerekir. Üretim işletmelerinde hammadde, işçilik, ambalaj malzemeleri gibi giderler her geçen gün artmasına rağmen döviz kurları yerinde saydığı süre zarfında ihracatçı firmalar kazanç sağlayamamakta hatta bazen zarar bile etmektedir. Bunu önlemek için ihracatçı işletmeler dolar kurunun 40 TL olmasını beklemektedir. Dolayısıyla kur artınca ihracatçı daha çok yurt dışı müşterisi arayacak ve ihracat hacmi artacaktır ama bir yandan da yurtiçi enflasyon yükselecektir.

Tarımsal girdi enflasyonu öncelikli olmalı

Bir diğer ve en önemli konu ise dünyada gıda fiyatlarının yükselmesinde lider ülke konumunda olmamızdır. Çünkü gıda enflasyonu halkın tamamını ilgilendirmektedir ama en çok etkilenen yoksul kesimdir. Yaşadığımız enflasyon ortamında halkın büyük çoğunluğunun beslenme alışkanlığı olumsuz yönde değişmiştir ve ilerleyen süreçte başta obezite olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarının gelişebilme ihtimali yüksektir. Gıda fiyatlarının yükselmesinde aracıların yani komisyoncuların fonksiyonunun yüksek olduğunu yazılı ve görsel basından izlemekteyiz. Hâlbuki gerçekle ilgisi yoktur. Hâller borsa gibidir ve olmazsa olmaz faktördür. Örneklemek gerekirse Antalya halinde 18 TL olan domates İstanbul’da 40 TL ye tüketicinin sofrasına gelmektedir. Bunun temel nedeni oluşan giderlerdir. Hal rüsumu, ambalaj, işçilik, nakliye, kira giderleri oldukça yüksek olduğundan maliyetleri olumsuz yönde etkilemektedir. Dolayısıyla tarım üreticilerine verilen desteklerin tekrar gözden geçirilmesi gerekir. İlk akla gelen tarım üreticilerinin olmazsa olmazı olan mazot, zirai ilaçlar, gübre, fide gibi gereksinimlerden KDV ve ÖTV alınmamasıdır.

Sonuç olarak sıkı ve sürdürülebilir tarım politikası ve üretim politikasının devreye alınması ve doğru uygulamanın sağlanmasıdır

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Yeni yılda yeni zamlar 23 Kasım 2024