Enflasyon komedisi Türkiye’yi aşağı çekiyor
Türkiye gibi ‘Yükselen Pazar’ ülkelerinin çoğunda merkez bankaları faiz artırdıktan sonra ABD ve Avrupa merkez bankaları da enflasyonu kontrol altına almak için faizleri yükseltmeye hazırlanırken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) gösterge faizini yükseltmesi, Türkiye’de her konuda son sözü söyleyen makam olan Cumhurbaşkanlığı tarafından yasaklanmış durumda. İzlediğim kadarıyla bu parlak fikri uygulama lüksüne sahip olan tek merkez bankası da TCMB.
ABD ve Avrupa’daki enflasyon korkusu Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması sonrasında daha da arttı. ABD ve Avrupa’da yıllık enflasyonun %5’in üzerine çıkması bile panik yaratırken Türkiye’de yıllık enflasyonun %60’ın üzerine tırmanması ve yükselmeye devam etmesi adeta sıradan bir olay gibi algılanabiliyor. Hemen herkes sattığı mala buna göre zam yapıyor ve her gün yeni bir şok yaşamamak için hemen her malda ya da hizmette %50’lik zammı normal karşılamaya alışmamız gerekiyor.
Halkımızın büyük bölümü başını alıp giden enflasyonun altında ezilirken ve ayın sonunu getiremezken faizlerin baskılandığı ortamda ucuz kredi kullanma olanağını bulanlar ise şimdilik hayatından memnun, bu fırsatı değerlendirmeye çalışıyor.
Nebati Bey’in hayal dünyası
Bugüne kadar yaptığı hiç bir tahmin tutmayan ekonomiden sorumlu bakanımız Sayın Nebati de göreve geldiği günden beri endişeye hiç gerek olmadığını, enflasyonun 2021’in Aralık ayından itibaren inişe geçeceğini müjdeledi bize. Sayın bakan geçen yıl aralık ayında yaptığı açıklamada “enflasyon ocak ayında pik yapar, mayısta düşer, seçimlere kadar da tek haneye iner” müjdesini vermişti. Elif Çakır’ın Karar gazetesindeki yazısında hatırlattığı gibi, Sayın Nebati bu yılın şubat ayı başında yaptığı açıklamada da “enflasyonda zirveyi nisan ayında göreceğiz, %50 seviyelerini göreceğimizi düşünmüyorum”, demişti. Şubat ayı sonunda TUİK’in TÜFE endeksine göre yıllık enflasyonun %54,4 olduğu açıklandı. Mart sonunda da %60’ın da üzerine çıktı yıllık enflasyon. Sayın Bakan’ın üstün tahmin yeteneği de böylece kanıtlanmış oldu.
Sayın Nebati’nin göreve gelmesinden sonra büyük bir keşif gibi duyurulan ve “iktisatçı” sayılan bazı kişilerce de ciddiye alınan yeni kalkınma modeli masallarının ne kadar uydurmasyon olduğu da çok geçmeden ortaya çıktı. Bu modellere göre Türkiye’nin cari açığı cari fazlaya çevirerek ekonomisini ayağa kaldırması beklenirken cari açığımızın da son gelişmelerin de etkisiyle yeni bir rekora doğru tırmandığı görülüyor.
Göreve geldiği günlerde, “Bu görevde başarılı olamazsam çocuklarımın yüzüne nasıl bakarım” diyen Sayın Nebati’nin kendine özgü neşesi ne zamana kadar sürebilecek bakalım.
ABD ve Avrupa’da stagflasyon korkusu
Türkiye’de bu enflasyon komedisi sürerken, kontrol edilemeyen enflasyonun aslında ekonominin kanseri olduğunu çok iyi bilen gelişmiş ülkelerdeki enflasyon paniği ise Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte yeni boyutlar kazandı. Başta ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülkede, pandemi etkisinin azaldığı ortamda ekonomideki belirgin canlanmanın yaratmış olduğu iyimserlik yerini yeni kaygılara bıraktı.
ABD Merkez Bankası’nın (Fed), faizleri artırmada geç bile kaldığını ve enflasyonun yolunu açtığını iddia edenlerin de etkisiyle, kararlı bir şekilde faizleri artırmaya ve bilançosunu daraltmaya başlaması beklenirken bu adımların ABD ekonomisindeki canlanmayı durdurmasından ve resesyona yol açmasından kaygı duyanlar da var. Kimilerine göre ABD ekonomisinin enflasyon içinde durgunluğa, yani stagflasyona sürüklenmesi bile söz konusu.
Rusya-Ukrayna savaşından doğrudan etkilenen ve enerji faturaları tırmanan Avrupa ülkelerinin bir resesyona sürüklenmesi ise daha da güçlü bir olasılık olarak görünüyor.
ABD ve Avrupa’da böyle bir sürecin yaşanması halinde bunun pandemi koşullarında bile yükselişini sürdüren hisse senedi borsalarını nasıl etkileyeceği de şu anda yoğun biçimde tartışılıyor.
Türkiye nasıl etkilenir?
Avrupa’nın bir resesyona yani durgunluğa sürüklenmesi halinde bu gelişmenin Türkiye’nin ihracatını olumsuz etkilemesi kaçınılmaz görünüyor. Öte yandan Türkiye’nin enerji faturasındaki tırmanışın etkilerini yaşamaya başladık bile. Savaşın Türkiye’nin büyük umut bağladığı turizm gelirlerini olumsuz etkileyeceği de belli.
Dünya kritik bir dönemece gelmiş görünüyor. Önümüzdeki dönemde şu anda hesaba katılmayan gelişmelerin de yaşanabileceği göz önüne alındığında, savaş bölgesine çok yakın bir noktada bulunan Türkiye’nin de çok dikkatli ve dirayetli davranması bize çok şey kazandırabilir.
Ancak unutmayalım ki enflasyon komedisi Türkiye’yi aşağı çekiyor. Türkiye’nin bu zor dönemi en az zararla atlatabilmesi için ekonomimizi derin bir çıkmaza sürükleyen anlayışın yerini akılcı bir anlayışa bırakması zorunlu görünüyor.