Enflasyon ile mücadeleyi kazanmak için ne yapmalıyız?

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Bu satırları yazmaya başladığımızda henüz enflasyon rakamları açıklanmamıştı. Öncü göstergeler beklentilere paralel %2 civarında bir enflasyonun gelme olasılığını yüksek göstermekle birlikte, gıda sektörü kaynaklı her iki yönde de sürprizlere hazırlıklı olmalıyız. 

Gıda enflasyonu belirleyici olacak

Geçtiğimiz ay Türk-İş anketinde % 7 üzerinde olan gıda enflasyonu TÜİK verilerinde %1’lere gerilemişti. Haziran ayında neredeyse yatay seyreden, hemen hemen hiç artış göstermeyen Türk-İş gıda enflasyon verisi ile karşılaştık. Normal koşullarda gıda enflasyonun düşük gelme olasılığını gösteren bu veri TÜİK anketinde manşet enflasyon rakamında aşağı yönlü sürprizlere de açık olmamız gerektiğini söylüyor. Bununla birlikte, geçtiğimiz ayın tam tersi bir tablo ortaya çıkması ve görece yüksek bir gıda enflasyonu gelmesi durumunda manşet TÜFE enflasyonu mevcut tahminleri aşabilir. 

İTO’nun yayınladığı aylık enflasyon rakamı gıdada %2,66 artışa işaret ediyor. Konut ve ulaştırma gruplarında artışlar yüksek görünüyor. Normal koşullarda Haziran-Ağustos dönemi gıda enflasyonun etkisiyle yılın en düşük aylık enflasyon verilerini görmemiz gereken bir döneme işaret eder. Bununla birlikte, son birkaç yıldır bu tablonun değiştiğini gerek gıda gerek diğer birçok sektöre bağlı nedenlerle tarihsel ortalamalarının oldukça üzerinde Haziran ayı rakamları geldiğini görüyoruz. Para politikasının maksimum sıkılaşma düzeyine geldiği ve artık indirimleri konuşmaya başladığımız bir süreçte, yani talebin düşük olması gereken bir ortamda ve kurların uzun süredir yatay gittiği bir yapıda aylık % 2-3 arası enflasyon çok ciddi bir rakam anlamına da geliyor.

İç talep ve enflasyon beklentileri istenildiği gibi değil

Merkez Bankası enflasyon düşüşünü, iç talebi bastırmaya, Türk Lirası’ndaki reel değerlendirmeye ve enflasyon beklentilerini iyileştirmeye çıpalamış durumda. Geçtiğimiz hafta para kurulu raporundan sonra yayınlanan duyuruda da belirtildiği gibi, iç talep yavaşlasa bile henüz enflasyon düşüşünü destekleyecek bir boyutta bulunmuyor. Burada daha fazla sıkılaşmaya ve para politikasının aktarım mekanizmasının etkinliğini arttıracak adımlara ihtiyaç var demektir.

Döviz kurlarının çok uzun süredir yatay seyrettiğini düşünecek olursak buradan bir enflasyonist baskı şimdilik gelmemesi gerekiyor. Bununla birlikte, kurun uzun süre yatay seyretmesi kura ilişkin yukarı yönlü beklentileri arttırarak dolaylı yoldan bir enflasyonist kanal açma riski barındırıyor. 

Enflasyon beklentileri yüksek ve farklılaşıyor

Beklenti tarafına baktığımızda ise, Merkez Bankası’nın son yayınladığı reel sektör, hane halkı enflasyon beklentileri ile piyasa katılımcıları anketinde 12 aylık enflasyon beklentilerin çok farklılaşması henüz güçlü bir çapalamanın olmadığına işaret ediyor. 12 aylık enflasyon beklentisi reel sektörde %’ye yakınken,  hanehalkında %72’ler civarında seyrediyor. Profesyonel ekonomistlerin tahminlerini yansıtan piyasa katılımcıları anketinde beklenti ise %30‘ların biraz üzerinde.

Geçtiğimiz yıl aynı dönemde piyasa katılımcıları, reel kesim ve hanehalkı enflasyon beklentilerine baktığımızda en yakın tahminin hanehalkı tarafından yapıldığını, en büyük yanılgının profesyonel iktisatçıların tahminlerinde olduğunu görüyoruz. Geçen yıl Haziran’da hane halkının 12 aylık enflasyon beklentisi 72,65 seviyesinde bulunuyormuş. Reel sektörün tahmini %51,40 profesyonel iktisatçıların tahmini %30,65 seviyesinde ilan edilmiş. Bugün enflasyon muhtemelen %72 civarında olacak. Enflasyonu en iyi hatta mükemmel tahmin eden hane halkları görünüyor. Hane halkının gelecek 12 aylık enflasyon beklentisi bugün %71,49. Reel sektörün tahmini de %56,2. TCMB’nin 2025 sonu enflasyon tahmini %14. Bu veriler enflasyon beklentilerinin çapalanması anlamında ciddi risklerin olduğunu gösteriyor.

Yönetilen, yönlendirilen fiyatlar sorunu

İçinde bulunduğumuz günlerde, elektrik zammı, ÖTV zamları, dolaylı vergi artışları gibi aslında enflasyonu son derece olumsuz etkileyecek haber akışının yoğunlaşması, asgari ücret artmasa bile özel sektörde az ya da çok ücret artışlarının gündemde olması, önümüzdeki süreçte enflasyona ilişkin risklerin pek de azalmadığına dair işaretler veriyor.

Kamunun yönettiği ve yönlendirdiği fiyat artışlarının enflasyon hedef ve tahminleri ile uyumlu olmasının ne kadar önemli olduğunu yıllardır konuşuyoruz. Fakat bir türlü bununla uyumlu bir politika oluşturamıyoruz. En oluşturmamız gereken dönemlerde olmamıza rağmen bunun tersi yönde adımlar atılmaya devam ediliyor.

Toplumsal mutabakat şart

Şu anda yaşadığımız ölçüde yüksek enflasyonun olduğu ülkelerde toplumun farklı kesimleri, özel sektör, kamu, haneler, sendikaların bir araya gelerek ücret ve fiyat artışları konusunda birbirinden haberdar olması ve hedeflerle uyumlu artışları kabul etmesi gerekiyor. İstişare son derece büyük bir önem taşıyor. Son dönemde gördüğümüz gibi birçok ekonomi politikası adımı, başta vergi taslağı olmak üzere önce ortaya çıkıyor, sonra gelen tepkilere bakılarak nihai halini alıyor. Bunun yerine atılacak adımların istişarelerle belirlenmesi ve sonra politika oluşturulması daha verimli ve amaca uygun sonuçlar getirilecektir. Enflasyonla mücadele son derece zor bir süreç. Toplumsal mutabakat olmadan beklentileri çıpalamak çok zor bir iş. 

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G-7’den Jackson Hole’a 21 Ağustos 2024