Enflasyon, faizler ve sıcak para
Politika faizi hüküm süren enflasyon karşısında hâlâ rekor düşük seviyelerde. Bugün enflasyon yüzde 61.5, politika faizi yüzde 30, aradaki negatif fark yüzde 31.5’e çıkmış!
Eylül ayı enflasyonu yüzde 4.75 ile beklentilerin az buçuk altında geldi. Böylece yıllık enflasyon da yeniden 60’ların yukarısına taşınmış oldu. Hatırlanırsa temmuz Enflasyon Raporu’nda sene sonu için orta tahmin yüzde 58, eylülde yayınlanan OVP’de ise yüzde 65 idi. Son rakamlar ikinci tahmininin gerçekleşmeye daha yakın olacağını göstermekte. Kalan aylarda sırasıyla enflasyon 4.0, 3.0 ve 2.0 gibi makul oranlarda gelse bile, tüm sene enflasyonu yüzde 64.5 olacak. Son günlerde yabancı finans kuruluşlarından Türkiye ile ilgili raporlar gelmeye devam ediyor. Geçen hafta Goldman Sachs’in yayınladığı raporda Türkiye’de “carry trade”in (düşük faizli bir para birimi üzerinden borçlanıp yüksek faizli bir para birimine yatırım yapma) veya daha amiyane bir tabirle “sıcak para” akışının yeniden başlatılabileceği iddiası var. Açıkçası ben bunun fazlasıyla erken olduğunu düşünüyorum. Politika faizi (ve hatta piyasa faizleri de) hüküm süren enflasyon karşısında hâlâ rekor düşük seviyelerde. Hatta, manşet enflasyon üzerinden bakarsak, son faiz artırımları öncesinde enflasyon yüzde 38 iken politika faizi yüzde 8.5, yani aradaki negatif fark 29.5 puandı. Bugün enflasyon yüzde 61.5, politika faizi yüzde 30, aradaki negatif fark yüzde 31.5’e çıkmış!
Yukarıda yazdıklarım “faiz sebep, enflasyon sonuç” gibi bir görüşü ispatlıyor zannedilmesin. Hepimizin bildiği gibi, enflasyondaki bu artışın sebebi sene başından beri gerek döviz satışlarıyla, gerek KKM gibi enstrümanlarla sabitlenmeye çalışılan kurun serbest bırakılınca yüzde 35 artarak denge seviyesine gelmesiydi. Ancak hüküm süren enflasyon karşısında MB’nın biraz daha “şahin” olması gerekeceği de muhakkak. GS analistleri enflasyon beklentilerinin yeteri kadar sönümlenmesi için politika faizinin sene sonuna kadar en az yüzde 40 seviyesine çekilmesinin gerektiğinin de altını çizmişler. Bu esasen benim uzun süredir savunduğum politika faizinin 12 aylık enflasyon beklentilerine çıkarılması gerektiği görüşüme de yakın. (23 Eylül tarihli ankete göre 12 ay sonrası enflasyon beklentisi yüzde 45. Son gelen rakam bu beklentiyi değiştirmeyecektir.)
Öte yandan önümüzdeki dönemde Türk Lirası’nın az değerli – çok değerli olduğu tartışmalarını çokça duyacağız. Bu durumu ölçme iddiasında olan Reel Efektif Döviz Kuru endeksi son 2 senedir yaşanan enflasyonun doğru hesaplanması ile ilgili problemler nedeniyle bence bu konuda bir gösterge olma konumunu kaybetmiş durumda. Ayrıca bu hesaplama ile bile Eylül sonu itibariyle TL yeniden 2017 senesi kadar değerli olacak (ÜFE bazlı endekse göre). TL’nin değeri konusunda ise anekdotal olarak şöyle de bir şey söyleyebiliriz: Komşumuzdaki fiyatların göreceli ucuzluğu nedeniyle imkânı olanlar (ie. pasaport sahibi olan, vize alabilen ve ulaşım imkanları kolay olanlar) tatillerini Ege’nin diğer tarafında yapmayı tercih ediyorlar! Buradan hemen Eylül enflasyon rakamları üzerinden özellikle restoran-otel alt sektörlerinin de dâhil olduğu “hizmetler” sektöründe görülen fiyat artışlarını gündeme getirebiliriz.
Gerçekten de GSYH’nin yüzde 62’sini oluşturan “hizmetler” sektörü senelik yüzde 86.5 fiyat artışları ile diğer sektörlerden adeta “kopmuş” gözüküyor. Böyle olmasının sebepleri arasında bu sektörün ihracata ve kur seviyesine bağlı olmayan non-tradeable’lardan oluşması, iç tüketim üzerinden sağlanmaya çalışılan büyümenin yurtdışı rekabete açık olmayan bu sektörlerdeki fiyat artışlarını körüklemesi ve belki de “mallar” sektöründe geçmişte doğru hesaplanmamış fiyat hareketlerinin gecikmeli olarak bu sektöre yansıması sayılabilir. Bu ay çekirdek enflasyon verileri de çok iyimserlik vaat etmiyor. Yüzde 67.2 ve 68.9 ile en çok takip edilen B ve C endeksleri TÜFE’nin oldukça üzerinde seyretmekte. Bu da klişe bir söylem ile “enflasyon üzerindeki yukarı yönlü risklerin devam ettiğini” göstermekte.
Kim ne derse desin, enflasyonda oluşan bu fasit daireyi kırmanın tek yolu ekonomiyi soğutmaktan ve (maalesef ki) reel ücretleri bir süreliğine baskılamaktan geçiyor.