Enflasyon çağında kuryeler
Bugünlerde markete gidenlerin tepkisi şu: “Ne pahalı ne değil anlayamıyorum!”. İşte enflasyonun, özellikle de öngörülmeyen enflasyonun ekonomiye en büyük zararı da burada. Fiyatların genel seviyesi yükseliyor ama elma fiyatı ile armut fiyatı aynı oranda yükselmiyor. Birinin üreticisi piyasadaki dengeyi yanlış öngörüyor. Sonuçta ekonomideki göreli arz ve talep dengeleri bozuluyor. Piyasa ekonomisinde kaynak dağılımı fiyat mekanizmasıyla belirlendiği için verimlilik azalıyor.
Göreli fiyatlardaki bozulmayı hemen hissedebileceğiniz alan işgücü fiyatları, yani ücretler. Gıda fiyatları, benzin, elektrik artıyor; bakıyorsunuz maaşlar o kadar artmıyor. Bunun birçok nedeni var. Birincisi ürün fiyatları belki her hafta artıyor ama maaşlar çoğu işyerinde yılda bir güncelleniyor. İkincisi, işveren maaş artışını enflasyonun genel seviyesi üzerinden yapıyor ama herkesin enflasyonu kendine. Yoksullar; gıda, elektrik gibi fiyatlardaki aşırı artıştan daha çok etkileniyor. Zenginler; yurtdışı seyahatleri, puro, çanta gibi ürünlerin fiyat artışlarından mağdur. Sonuçta göreli fiyat dengesinin bozulması herkesi mağdur ediyor.
Görünen o ki enflasyon çağına girdik. Sadece Türkiye’de değil dünyada da. ABD’de son 40 yılın enflasyon rekoru kırıldı. Diğer piyasalarda da durum benzer. 21 Mayıs 2021’de “kıtlık çağına girdik” diye yazmıştım. Enflasyonun bu seferki nedeni aşırı talepten ziyade arz kısıtları. O nedenle de merkez bankalarının faiz yükseltmesiyle enflasyonun önüne geçilebilecek mi muamma. Kaldı ki rekor seviyedeki global borç yükünü reel olarak eritme ihtiyacı nedeniyle faizlerin yeteri kadar artırılacağına da inanmıyorum. COVID-19 arz darboğazları karantinalar nedeniyle duran fabrikalarla başlamıştı. Bugünkü temel kısıt ise COVID-19 sürecinde evinin huzuruna alışan birçok kişinin artık çalışmak istememesi. Gelişmiş ülkelerde kamyon sürücüsünden garsona kadar birçok işe eleman bulunamıyor. Göçmenlerine hukuki belirlilik sağlamayan İngiltere gibi ülkelerde sıkıntı daha da büyük. Geçen hafta Domino’s Pizza İngiltere’de pizzasını gelip restorandan alan müşterilere 3 pound bahşiş vereceğini açıkladı. Eskiden müşteri kuryeye bahşiş verirdi, bugün restoran müşteriye kuryelik yapsın diye bahşiş veriyor.
Daha önce benzer bir arz şoku 1974’te Araplar İsrail’i destekledikleri düşündükleri Batı ülkelerine petrol ambargosu koyunca yaşanmıştı. Enflasyon 1974’te %18’den 1977’de %47’ye yükseldi. Türkiye’de sendikacılığın altın yılları da o zamanlardı. Ana sebebin öngörülemeyen enflasyon nedeniyle göreli fiyatların bozulması olduğunu unutmayalım. 1986’da %30 olan enflasyon 1989’da %68’e çıkınca da Zonguldak’taki madencilerin Ankara yürüyüşüyle hatırlanan büyük işçi hareketi yaşanmıştı. Turgut Özal o zaman maden işçilerine büyük zamlar vermişti. Aradan otuz yıl geçti. Şimdi yeşil dönüşüm nedeniyle dünyanın her yerinde kömür madenlerinin kapanması gündemde. Trendler değişiyor, herkesin yeniliklere ayak uydurması zor.
Kuryelere geri dönelim. Türkiye’de de kayıtlı çalışan kuryelerin ücretleri, geçen sene sektörü yurtdışından giren milyarlarca dolar yabancı sermayenin etkisiyle piyasanın üzerine çıkmıştı. Yani bu sefer de başka bir dış etmenle göreli fiyatların dengesi bozulmuştu. Özellikle çevrimiçi süpermarket işinde aslında pek para yok. Düşünün normalde bakkaldan kendi aldığınız ürünü birisi motorla ayağınıza getiriyor. Bu her siparişte zarar edilmesi demek. Bu sektördeki oyuncuların kısa vadeli derdi daha çok kullanıcı kazanıp şirketin değerini artırmak. Ancak bu durumun ilelebet sürmesi mümkün değil. Bu sene tüm dünyada beklenen parasal daralmaya paralel olarak sektördeki oyuncular biraz maliyetlerime dikkat edeyim diye ücretleri enflasyon kadar artırınca kıyamet koptu. Belli ki kuryelerin enflasyon oranı da ortalama enflasyondan farklı.
Orhan Gencebay’ın dediği gibi “Herkes ben haklıyım diyor / Haksız olan kimdir? / Haklısın haklı / Bence sen de haklısın.” Kuryelerin tepkileri gösteriyor ki enflasyon öngörülemez şekilde devam ederse ve yaşanan ekonomik dönüşüme yönelik aktif işgücü politikaları uygulanmazsa önümüzdeki aylarda birçok sektörde çalışma barışının bozulmasına hazırlıklı olmalıyız.