Enerjide evrensel dönüşüm kapsayıcı bakış açısıyla sağlanabilir
Kıvanç Zaimler
Sabancı Holding Enerji Grubu Başkanı ve Enerjisa Enerji Yönetim Kurulu Başkanı
“Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Yıllık Toplantısı, pandemi nedeniyle verilen 2 yıllık aradan sonra, 22 Mayıs’taki resepsiyonun ardından 23- 26 Mayıs 2022’de Davos’ta gerçekleşti. Zirve 450'den fazla oturumda yaklaşık 2 bin 500 küresel lideri bir araya getirdi. Kongre merkezinde 3,5 gün boyunca devam eden oturumlar dışında, birçok devletin ve şirket arasında yoğun bir etkileşim söz konusuydu.
Türkiye’den kamuyu temsilen katılımın olmaması dikkat çekiciydi. Diğer taraftan gözlemlerime göre ülkemizde enerji sektöründe faaliyet gösteren beş farklı özel şirketten de ondan az sayıda katılımcı zirveyi takip etti. Dünya Ekonomik Forumu’nun bu yılki zirvesi, hafifleyen pandemi koşullarının gölgesinde çalkantılı jeopolitik ve jeoekonomik süreçlerin göz önünde bulundurulduğu bir dönemeçte gerçekleşti. Davos'ta kısa ve uzun vadede küresel anlamda geleceği etkileyecek teknolojik, ekonomik ve politik değişimler dahil olmak üzere sıcak konular tartışıldı. Ukrayna'daki savaş, ekonomi, küreselleşmenin geleceği, gıda ve enerji krizleri, iklim değişikliği ve çevre ile iş ve girişimcilerin rolü özellikle öne çıkan konu başlıkları oldu. İklim değişikliği ve enerjinin rolü zirvenin en kritik başlıklarından biriydi. Aslında Paris İklim Anlaşması, gelecekte iklim değişikliği ve çevre konusunda daha fazla aksiyonun yolunu açmıştı. Ancak, geçtiğimiz sonbahar Glasgow’da yapılan COP26 toplantısında (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı), 2030 hedeflerinin küresel ısınmayı 1,5 derecede tutmak için ortaya koyulan hedeflerin yeterli olmayacağı teyit edildi. Paris İklim Anlaşması’ndan bu yana gelişmiş ülkeler ülke kaynaklarından istifade ederek refah seviyesini korumak için hidrokarbon kaynaklarını kullanmaya devam ettiler. Doğrusu bu durum Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) da saptadığı gibi karbon emisyonlarının da artmaya devam etmesine neden oldu.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Ocak 2022 tarihli Elektrik Piyasası Raporu’na göre, geçen yıl 1,500 terawatt saatle (TWh) bugüne kadarki en büyük talep artışı görüldü. Pandemi sonrası hızlı toparlanma, aşırı sıcak ve soğuk hava koşulları 2021’de küresel elektrik talebinin yüzde 6 büyümesine yol açtı. Geçen yıl yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimi yüzde 6, nükleerden yüzde 3,5 ve doğal gazdan üretim yüzde 2 artarken, kömürden elektrik üretimi ise fiyat rekabetinin de sağladığı avantajla yüzde 9 artarak tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Bu, 2011’den beri kömürden elektrik üretiminde görülen en hızlı artış olarak kayıtlara geçti. Böylece elektrik sektörü kaynaklı karbon emisyonları da yüzde 7 arttı ve rekor seviyeye yükseldi.
Gelişmiş ülkeler kullandıkları hidrokarbon kaynaklar sayesinde elde ettikleri kazanımları yenilenebilir enerji, daha doğrusu enerji dönüşümü yatırımları için kullanabilirler. Ancak yenilenebilir enerji yatırımları enerji arz güvenliklerini henüz tam anlamda sağlayamayan gelişmekte olan ülkelerden de bekleniyor. Bu noktada, enerjide net-sıfır hedefine ulaşmak için gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç ve bakış açılarını da yansıtan kapsayıcı ve uygun adımları atmak hayati önem taşıyor. Küresel iş birliği içinde, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelere karşılıklı yarar sağlayan destek mekanizmalarının oluşturulması gerekiyor.
Enerji arz güvenliği Davos'ta en çok tartışılan bir diğer konu diyebiliriz. Tüm katılımcılar, Rusya-Ukrayna krizinin dünya çapındaki etkilerini test ediyor. İş dünyası da benzer şekilde bu riskin operasyonel faaliyetlerine olası etkilerini hesaplamaya çalışıyor. Arz güvenliği her ülkenin birincil kaygısıdır; ne gelişmekte olan ne de gelişmiş ülkelerin göz ardı edebileceği bir önceliktir. Enerji arz güvenliğini sağlamak için her ülkenin değişen derecelerde de olsa fosil yakıtlara bağımlı olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Arz güvenliği doğrultusunda, pandemi nedeniyle küresel ekonomik görünümdeki bozulmanın ardından tedarik zincirinin iyileşmesi beklenirken maalesef durum umulduğu gibi gelişmedi. Küresel emtia fiyatları hâlâ çok yüksek ve değişken, tahmin edilebilir olmaktan çok uzak. Davos’ta, Uluslararası Enerji Ajansı Direktörü Fatih Birol’un, bunun ilk gerçek küresel enerji krizi olduğu, ancak yine de bu kriz ile iklim krizi arasında bir tercih yapılmaması gerektiği yönündeki uyarısı önemliydi. Bu durumdan tüm ülkelerin etkilendiği düşünüldüğünde, birlikte hareket etmek ve ortak akılla çözüm aramak kritik önem taşıyor. Dünya Ekonomik Forumu gibi zirveler bu noktada önemli fırsatlar yaratıyor.
İklim değişikliği, arz güvenliği ve fiyat endişeleri altında hem enerji sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin hem de yerli ve yabancı yatırımcıların gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerjiye yatırım yapma iştahı önemli ölçüde arttı. Bu yatırım iştahı yenilenebilir enerji teknolojileri ve yenilenebilir enerji üretimi alanlarında yoğunluk gösteriyor. Gelişmekte olan ülkelerde talep ve ihtiyacın hızla artması, fotovoltaik paneller ve rüzgâr türbinleri gibi yenilenebilir enerji teknolojilerinin yerli olarak üretilmesi gerekliliğini de beraberinde getiriyor. Yerli üretime bağlı olarak tedarik zincirlerinin kısalması konunun Türkiye açısından önemini gösteriyor. Portföyünün neredeyse yarısı yenilenebilir enerjiden oluşan ve bundan sonraki tüm yatırımlarını yenilenebilir enerji alanında yapmayı hedefleyen Enerjisa’nın yöneticisi olarak, gelişmekte olan ülkelere ilginin beklenenin üzerinde olduğunu söyleyebilirim. Yatırım çevrelerinde finansal sistemler, teşvikler ve uygun mevzuat düzenlemeleri öncelikli beklentiler olarak öne çıkıyor.
Yenilenebilir enerjiye ek olarak, sağlam altyapı ve şebeke, gelişmekte olan ekonomilerin büyümesinin ve dönüşüm sürecine olan adaptasyon için gerekli çevikliğin temellerini oluşturan faktörler arasında yer alıyor. Son kullanıcılara yüksek kaliteli, kesintisiz ve sürekli enerji sağlamanın çarpan etkisi çok büyük. Buna bağlı olarak, ülkelerin sanayi ve ticari olarak da büyümesinin temelinde elektrifikasyon yatırımları büyük katkı sunuyor. Öte yandan, finansal kaynak temini, gelişmekte olan ülkelerde özel sektörün karşı karşıya olduğu önemli bir zorluk. Zirve’de, BM İklim Eylemi ve Finans Özel Elçisi ve İngiltere Başbakanı Johnson'ın COP26 için Finans Danışmanı olan Mark Carney’in dijital dönüşüm hızında ve sanayi devrimi ölçeğinde bir enerji dönüşümünün gerekli olduğu, bundan dolayı finansta bir devrime ihtiyaç duyulduğu yönündeki tespiti dikkat çekiciydi. Destekleyici finansal mekanizmalar, küresel iş birliği ve düşünce paylaşımının önemi artarak devam ediyor. İklim değişikliği, arz güvenliği, maliyetler ve fiyatlandırma birbirinden bağımsız düşünülemez. Mali kurumlar ve hükümetler tarafından sağlanan kaynakların adil ve eşit bir şekilde dağıtılması önemli. Gelişmekte olan ülkelerin mevcut ekonomik, politik ve teknolojik durumlarını göz önünde bulundurulması ve küresel politikaların gelişmekte olan ülkeleri kapsayıcı bir yaklaşımla oluşturulması gerekiyor. Enerjide evrensel bir dönüşüm, yerel ihtiyaç ve zorlukları gözeten bir bakış açısıyla sağlanabilir.
Özetle enerji dönüşümlerine özel önem verilen Dünya Ekonomik Forumu, gündemini 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi'nde belirtilen on yedi hedefi dikkate alarak şekillendirdi. Bu vesileyle, Türkiye'nin lider enerji şirketinin yönetim kurulu başkanı olarak, şirketimizin attığı adımların dünya gündeminde bir karşılığı olduğunu bir kez daha gördüm; doğru yoldayız.
RAKAMLARLA DAVOS
3
(Gıda-Enerji-Çevre İklim)
Davos’ta konuşulan ana başlıklar
280
Toplantı sayısı
2.500
Katılımcı sayısı
%80
Ukrayna-Rusya Savaşı sonrası global emtia fiyatları ortalama artış oranı
%90
Ukrayna-Rusya Savaşı sonrası boğazlardan geçen gemi sayısındaki azalma oranı
4.000
Ukrayna-Rusya Savaşı sonrası yasaklanan Rus vatandaşı sayısı
- 2
Avrupa’nın ısınma derecesini 2 derece düşürmesi Rusya’nın Avrupa’ya giden bir boru hattını boşa çıkartır.
300 milyar Euro
Repower EU’nun yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım için açıkladığı kredi /yatırım tutarı