Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak mümkün mü?
Elbette mümkün… Eğer ardına akıl ve gayret koyarsak, neden olmasın… Aslında buna da mecburuz. Zira ülkenin dinamiğini dayandırmamız gereken; enerjidir ve bu konuda yığınca eksiğimiz var. Dünya 2’nci büyük enerji krizini yaşarken, bu krizden yeni ve farklı çözümlerle çıkmak, pekâlâ mümkün…
Enerji bakanlarının dilinden düşmeyen cümleler genelde şöyledir; “önümüzdeki 5 yılda enerjide dışa bağımlılığı, %50’nin altına çekeceğiz…” Eğer bunu güvenilir bir bakan söylüyorsa, güvenmek gerek. Ama o 5 yıl gelmez mi? Yine de “nasıl? Ne zaman? Hangi maliyetle?” gibi sorulardan geri durmam.
TAHMİN VE TEMENNİ FARKI
Cari açığın omurgasındaki enerji dışa bağımlılığını düşürmek; hepimizin ortak arzusu… Siyaset söyleminin tahmin mi temenni mi olduğunu; bu hedefin ardına konulmuş eylemler belirleyecektir. Eylemsiz söylem; temenniden ibarettir. Eylem planınız varsa ancak o zaman hedeften söz ederiz.
Nitekim enerji güvenliği konusunda katıldığım yığınca toplantıda yeni nesil termik santrallerden nükleere dek yığınca çözüm arayışının var olduğunun tanığıyım. Sorun şu ki kayadan hallice kalitesiyle kömürümüzü teknolojiyle zenginleştirmedikçe ekonomiye katkısı sınırlı kalacaktır.
İKİ SORU İKİ CEVAP / Enerjiye dair…
Petrolü olmayan Türkiye, bunu başarabilir mi?
Rahmetli Özal; “iyi ki petrolümüz yok, olsaydı biz de ürün rehavetine kapılırdık” demişti. Tamam, petrolümüz yok ama güneşimiz var, rüzgârımız var, kömürümüz var. Üstelik tüm bu varlıklar, yerli… Yeter ki bu potansiyeli gerçekleştirecek aklımız ve gayretimiz olsun. Sorarım size; gayret var mı?
En büyük engel nedir?
1-Sorunu, kendi sorumluluk alanının dışına öteleyen bürokrasi, 2-Ülke kazancı yerine kendi çıkarını düşünen siyasetçi, 3-Vizyonsuz özel sektör firmalarının kısa vadeli bakışı, 4-Gayretlerimizin sürgit olmaması… 5- Kurnazca tutumumuz. Ancak en büyük engelimiz; enflasyonun çürüttüğü ahlakımız…
not/KÖMÜRE KARA ÇALANLAR VE ENERJİDE ARZ GÜVENLİĞİ
YK Enerji Genel Müdürü Serhat Dinç’in çarpıcı tespitini hatırlıyorum; “AB, lanetlediği kömürü şimdi yeşil enerji diye aklıyor. Sadece bu yıl kapattığı 144 kömür santralini yeniden üretime açtılar. Oysa bize yeşil dönüşüm yaptırımlarıyla tehdit savuruyorlar.” Çifte standart, ikiyüzlü bir tutum değil mi?
Doğrudur; AB’nin dili yeşil ama eli karbon siyahı yaklaşımındaki kurumları, kendilerine yeşil mutabakat üzerinden rekabet avantajı oluşturma gayretinde… Bu haliyle “dışlayıcı iklim kulübü” haline dönüşüyorlar. Samimiyetsizler ve kendi kömürlerini aklarken bizimkini karalıyorlar.
Serhat Dinç’in dikkat çektiği nokta şuydu: teknolojinin de yardımıyla doğayı, çevreyi kirletmeden kömürden elektrik üretmeyi başarmışken, vatandaşı; “çevreyi koruma” söylemiyle tahrik edenlere prim veriyoruz. Hâlbuki yerli ve milli servetimiz kömür, enerjide arz güvenliğinde, gezegeni kirletmeden, doğayı bozmadan ekonomiye katkı sunabilir ve sunmaya da devam edecek.
Geçenlerde Gabar’a gittim. Hani sözü edilen yerli ve milli petrole… Evet, petrol çıkarıyoruz. Ama yetmiyor. İhtiyacımızın %12’sini karşılasak da Türkiye, fosil yakıtlarda dışa bağımlı bir ülke… Fakat güneş tepemizde ve onu sağmamızı bekliyor. Enerjide arz güvenliği kadar, bu enerjiyi verimli kullanmak, eşanlı düşünülmeli. Aksi halde her yerden enerji fışkırsa da daima dışa bağımlı kalırsın.