Enerji neredeyse ayağımızın altında, 1200 noktada doğal akışlı jeotermal kaynak var

Vahap MUNYAR
Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

JEOTERMAL Enerji Derneği (JED) Başkanı Ali Kındap’ı Yatırımlardan Sorumlu Genel Müdürlük görevini yürüttüğü Zorlu Enerji’deki ofisinde ziyarete gittiğimde Diyadin’de çektiğim bir videoyu gösterdim:

-          Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesindeki Koza Altın’ın Ağrı’nın Diyadin ilçesindeki yatırımının temel atma törenine gittiğimizde boşa akan 90-95 derecelik sıcak suyu gördüm. Bu videoyu çektim.

Ali Kındap, bunun üzerine şu benzetmeyi yaptı:

-          Ayağımızın bastığı her noktada enerji var...

Almanya’ya uzandı:

-          Münih civarında jeotermal santrallar yapılıyor. Kaynağın potansiyeli düşük. 5 bin metrede sıcak su bulabiliyorlar.

Türkiye’ye döndü:

-          Ülkemizde jeotermal kaynakların olduğu bölgede 1000 metrede enerji üretimine uygun suyu bulabiliyoruz.

Türkiye’nin yenilenebilir enerjide atağa geçmesi gerektiği üzerinde durdu:

-          70 bin MW’ı aşan lisanslama söz konusu. Projelerin hayata geçmesi zaman alabiliyor. Söz konusu lisansların yarısının projeleri devreye girse, 35 bin MW ek yenilenebilir enerji anlamına geliyor.

Yatırımcıların bir bölümünün rüzgar enerjisine (RES) daha hevesli yaklaştığını belirtti:

-          RES’te direk başına elektrik üretimi 6.5 MW’a kadar çıktı. Off-shore’larda 25 MW’ı da bulabilmesi söz konusu. Çünkü, denizde rüzgar kalitesi daha iyi.

Güneş enerjisi (GES) yatırımları için de başvuruların arttığını kaydetti:

-          Trafo kapasitesi yaratılabilirse GES projeleri daha da hızlanabilir.

RES ve GES’te yatırımın jeotermale göre daha kolay olduğunu irdeledi:

-          RES ve GES’te kesintili üretim söz konusu. Ayrıca, depolama ihtiyacı doğuyor. Jeotermalde yatırım daha zor ve maliyeti yüksek ama kesintisiz üretim söz konusu. Jeotermalde kaynağı bulmak, çıkarmak ve sürdürülebilir kullanmak önemli.

Jeotermal Enerji Derneği’nin (JED) sektörün önemini ortaya koymaya katkı verdiğinin altını çizdi:

-          Saha çalışmaları 2005 yılında başladı. 2015’e kadar kamu pek aktif değildi. Derken 2015’ten sonra özel sektör jeotermalde de önemli çalışmalar yaptı. Dünyada kaynağa ulaşma oranı ortalama yüzde 50’nin altındayken Türkiye’de bu oran yüzde 90’ı buldu.

Türkiye’de devreye giren jeotermal enerji santrallarının 1300 MW’u bulduğuna işaret etti:

-          1300 MW’lık yatırım daha yapılabilecek durum söz konusu. Yani, 2030’a kadar jeotermalde 3 bin MW’lık kurulu güce ulaşabiliriz.

Jeotermal yatırımının RES ve GES’e göre uzun zaman aldığına dikkat çekti:

-          Jeotermale girmek isteyen yerli ve yabancı şirketlerin sayısında artış gözlemliyoruz. Ancak, YEKDEM süresinin jeotermalde 20 yıldan az olmaması gerekiyor. Ayrıca, kredi kullanımı dikkate alınarak döviz bazında fiyat belirlenmesi gereği ortaya çıkıyor.

Ardından ekledi:

-          Ülkemizdeki bütün enerji şirketleri jeotermale girmek istiyor ama süre kısa geliyor… Jeotermal yatırımlarının gelişmesinin önündeki en önemli engel sürenin kısa olması gibi görünüyor.

Jeotermal Enerji Derneği’nin (JED) ortaya koyduğu görüşler, öneriler ilgili otoriteler tarafından daha dikkatli değerlendirilerek “ayak bastığımız her yerdeki” enerjiyi kullanmada hızlanamaz mıyız?

Jeotermalde kullanım kapasitesi yüzde 80’lerde 

JEOTERMAL Enerji Derneği (JED) Başkanı Ali Kındap, güneş (GES), rüzgar (RES) ve jeotermal enerji santrallarının oluşturduğu kullanım kapasitelerine dikkat çekti:

  • GES’te yaratılabilen ortalama kapasite yüzde 20’lerde.

  • RES’te kapasite yüzde 35 dolayında seyrediyor.

  • Jeotermalde kapasite yüzde 80’lerde seyrediyor.

GES ve RES’te depolama şartının gündeme geldiğine işaret etti:

  • RES yatırımı MW başına 1-1.2 milyon Euro dolayında.

  • GES’te MW başına yatırım 600 bin dolar. Depolama yatırımı da 300-400 bin Euro. 

Türkiye’deki konutların tamamını jeotermal ile ısıtmak mümkün

JED Başkanı Ali Kındap’la sohbet ederken Haziran 2021’de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) davetiyle gittiğimiz Diyadin’deki Koza Altın temel atma törenini anımsadım.

Dönemin Ağrı Valisi Osman Varol ve Diyadin Kaymakamı Alper Balcı, dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’a Mollakara Köyü’ndeki kendiliğinden yüzeye çıkan 91 derece sıcaklıktaki su kaynağını göstermişti:

-          Sayın Bakanlarım, böyle 4 açık kaynak var. Diyadin’de jeotermal potansiyeli oldukça yüksek. İlçemizde sera yatırımları yapılabilir. Ayrıca, sıcak suyu ilçemizde ısıtma için de kullanmak mümkün. Tabi, bunun için tesis ve boru hattı gerekiyor.

Mustafa Varank, Mollakara’da altın madeni ve işletme tesislerinin temel atma töreni sırasında butona basmadan önce dönemin TMSF Başkanı Muhiddin Gülal’a dönmüştü:

-          Konuşmanızda sosyal sorumluluk projelerinden söz ettiniz. Diyadin’deki sıcak su kaynağının ilçede konutları, binaları ısıtma için kullanılmasına dönük yatırımı Koza Altın olarak üstlenirseniz önemli sosyal katkı yapmış olursunuz.

Gülal, şu yanıtı vermişti:

-          Elimizden geleni yaparız.

Kındap’a Diyadin konusunu anlatınca şu bilgileri verdi:

-          160 bin konut jeotermal kaynaklarla ısınıyor. Ayrıca 4 bin 500 dönüm serada da termal tesisle ısıtma yapılıyor.

Seraların ısıtılması konusunda Zorlu Enerji’den örnek verdi:

-          Bizi Sarayköy’deki tesisimizden seralara sıcak su verilmesi konusunda taahhüdümüz var. Elektrik enerjisi elde ettikten sonra suyu yeraltına reenjekte etmeden önce seralara yönlendiriyoruz. Seralardan onun karşılığında ücret de almıyoruz.

Ardından konut ve binaların ısıtılması konusuna işaret etti:

-          Aslında Türkiye’deki tüm konutları jeotermal kaynakları kullanarak ısıtmak mümkün.

Rahmetli babam Ali Munyar, Keban Barajı’nın inşasında görevli yabancı mühendislerin o dönemde sıkça, “Su akar, Türk bakar” dediğini anlatırdı. Bu söz, nehirlerin üzerine yeterince baraj kurulmadığına dönük eleştiriydi aslında.

Son 20-30 yılda neredeyse derelerde bile küçük nehir tipi hidroelektrik santralları kuruldu. “Su akar, Türk bakar” sözü bu anlamda çok gerilerde kaldı.

Günümüzde de, “Sıcak su akar, Türk bakar” durumu yaşanıyor değil mi?

Hesap Uzmanları Kurulu’nun yeniden kurulmasını istiyoruz

HESAP Uzmanları Vakfı (HUV) Başkanı Ahmet Eren, önceki gün düzenledikleri toplantının açılışında Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e Hesap Uzmanları Kurulu’nu anımsattı:

-          Hesap Uzmanları Kurulu, 66 yıl boyunca ülkemize başarıyla hizmet verdi. Kuruldan bakanlar, bürokratlar, holding ve şirket üst düzey yöneticileri çıktı.

2011 yılına döndü:

-          2011 yılında çıkarılan yasayla Hesap Uzmanları Kurulu, Maliye Teftiş Kurulu, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) gibi ülkemize önemli hizmetler veren köklü kuruluşlar ortadan kaldırıldı.

Eren Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı olan Ahmet Eren, HUV Başkanı şapkasıyla Şimşek’e vakfın beklentisini iletti:

-          Hesap Uzmanları Kurulu’nun yeniden kurulması en büyük dileğimiz.

Şimşek, konuşmasında “Dezenflasyon Programı”nı sunmakla yetindi. Programın şimdiye kadar başarıyla uygulandığını belirtip, şu mesajı verdi:

-          Yaşlanmadan zenginleşeceğiz…

Hesap Uzmanları Kurulu konusuna hiç girmedi…

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bile Hesap Uzmanları Kurulu konusunda renk vermezken, yeniden kurulması gündeme gelebilir mi?

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar