Enerji işi Putin’i üzer

Emrah LAFÇI
Emrah LAFÇI Ekonominin Doğası

Dış politika biraz da iç politika için yapılır derler. Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Avrupa’nın iki büyük ülkesi Almanya ve Fransa, uluslararası bir krizle, kendileri için çok farklı dönemlerde karşılaştılar. Bir tarafta seçimden yeni çıkmış bir Almanya ve çiçeği burnunda bir Şansölye var. Diğer tarafta seçime bir ay kalmış bir Fransa ve ikinci kez seçilmeye çok yakın bir Macron var. Her ne kadar savaşın insani yönü, Avrupa’nın yeni dünya sistemindeki yeri önemseniyor olsa da, Avrupa için ana meselelerin başında enerji geliyor. Kuzey Akım-2 projesinde bu kadar yol kat edilmişken, projenin şimdilik çöp olması, bunda da Almanya’nın duruşunun etkisinin büyük olması bir vakıa. Peki Scholz seçimden yeni çıkmış muzaffer bir lider olmasaydı bu kadar net duruş sergileyebilir miydi? Diğer taraftan Macron’a ilişkin, Zemmour gibi, Le Pen gibi adayların eleştirdiği noktalardan biri de enerji politikası ve enerji fiyatlarındaki artış. Ki Fransa nispeten Rus gazına bağımlılığını azaltmışken bu eleştiriler geliyor. Macron’un bu krizde bu kadar aktif rol alması; he AB’nin yeni hamisi olmaya soyunmasından hem de yaklaşan seçimlerde lehine kullanma amacı gütmesinden kaynaklanıyor. Diğer taraftan geçen yazımda da belirttiğim gibi Rusya’da halk savaştan çok daha kötü etkilenmişken, muhalif sesler cılız çıkıyor. Demokrasisi gelişmiş ülkelerde savaş ya da yaptırım kararları almak, otokratik ülkelere göre çok daha zor. Kamuoyunu ikna etmek gibi ekstra bir işle daha uğraşmanız gerekiyor.

Fakat bu kez uluslar üstü kuruluşlar hem çok kararlı duruş sergiliyorlar hem de çok hızlı davranıyorlar. Uluslararası Enerji Ajansı, Rus gazına bağımlılığın azaltılması için 10 maddelik bir liste yayımladı. Hem alternatif kaynaklara atıfta bulunuluyor hem de enerjiye olan ihtiyacın azaltılması için atılması gereken adımlara yer veriliyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen’in de bu hafta yaptığı paylaşımlardan ve yayımlanan rapordan; Avrupa’nın, Rusya’dan temin ettiği fosil yakıtlardan 2030’a kadar başta doğalgaz olmak üzere kurtulma planları olduğunu öğrendik. Bunun gerçekleşmesi için de yenilenebilir enerjinin daha fazla teşvik edileceği, LNG gibi farklı kaynaklara yönelineceği, enerji verimliliğinin artırılacağından bahsediliyor. İddialı gibi gözükse de yeterli irade konabilirse erişilebilir bir hedef. Zira başat enerji kaynaklarının değişimi tarihsel olarak baktığımızda da her 30-40 yılda bir değişmiş durumda. Biyolojik(kereste, odun gibi) enerji kaynaklarından kömüre, kömürden petrole, petrolden doğalgaza geçiş neredeyse aynı yüzyıl içinde olmuş hadiseler. Tabii ki bir kaynağın başat rol oynaması diğerlerinin tamamen yok olması anlamına gelmiyor. Diğer taraftan nükleer enerjinin de yeşil enerji statüsüne alınması fosil yakıtlardan kurtulmak için, buranın da kullanılabileceğini gösteriyor. Bahsettiğim daha ziyade elektrik üretimi, sanayi amaçlı ya da evlerde ısınma amaçlı kullanılan enerji kaynakları. Yoksa benzin, motorin, jet yakıtı gibi kaynaklar için petrolün yerini hiçbir şey alabilmiş değil. Bu da ancak elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla ulaşılabilecek bir hedef.

Satanın derdi alandan fazla

Avrupa Birliği’nin enerji kaynaklarına baktığımızda; ithal ettiği petrolün %27’sini, kömürün %47’sini, doğalgazınsa %41’ini Rusya’dan sağladığını görüyoruz. Kömür ve petrol, alınan ülke itibariyle nispeten kolay çeşitlendirilebilir kaynaklar olsa da, doğalgaz biraz daha meşakkatli. Zira mevcut boru hatlarına bağlı temin edilen bir enerji kaynağından söz ediyoruz. Burada da Avrupa’nın toplam birincil enerji kaynakları içinde Rusya’dan gelen gazın toplamın %8.4’ünü oluşturduğunu unutmayalım. Yani kısa vadede zorlayabilecek olsa da uzun vadede çözülemeyecek bir problem değil. Tabii ülkelerin her birinin Rus gazına bağlılığının da eşit olmadığını not etmekte fayda var.*

İşin alıcı tarafı olduğu gibi satıcı tarafı da var. Rusya’nın Avrupa’ya ihraç ettiği enerji Çin’e ihraç ettiği enerjinin 4 katı. Zaten dikkat edilecek olursa savaşın başından beri Rusya yaptırımlara karşı herhangi bir misillemenin içine enerji meselesini sokmuyor. Sadece böyle yaparsanız gaz fiyatları artar, zarar görürsünüz demekle yetiniyor. Zaten Türkiye-Rusya ilişkilerine de bakıldığında uçak krizi zamanı; Rusya’dan Türkiye’ye turist gelmemesi, Türkiye’den yapılan ihracatın kısıtlanması gibi hadiseler olmasına rağmen enerji konusunda bir tavsama olmamıştı. Yani bu konu Rusya’nın kırmızı çizgisi. Çünkü bu bir musluk gibi, üstten sürekli dolduran bir kaynak. SWIFT gibi, merkez bankasının varlıklarının dondurulması gibi yaptırımlar çok önemli olsa da asıl kalıcı zararı verecek yaptırım Rusya’dan enerji alımının sonlandırılması olacaktır.

 

*https://www.bruegel.org/2022/03/the-economic-policy-consequences-of-the-war/

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Halkımızın durumu yok 02 Temmuz 2022