En öncelikli sorunumuz

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Birinci dünya savaşını kim çıkardı?

Rusya’da Sovyetler zamanıdır. Okuldaki tarih dersine komünist parti müfettişi girer. Ön sıradaki çocuğa yanaşır ve otoriter bir sesle sorar: “Söyle bakalım, birinci dünya savaşını kim çıkardı?”. Çocuk korku içinde “Biz çıkarmadık” der. Sinirlenen müfettiş hemen öğretmene yönelir. “Bu nasıl iş?” der. Öğretmen telaşlanır ama hemen rahatlatıcı cevabı patlatır: “Yoldaş, biz çocuklarımıza önce ahlâklı olmayı, doğruyu konuşmayı ve yalan söylememeyi öğretiyoruz. Eğer biz çıkarmadık diyorsa, doğrudur”. Bunu duyan müfettiş soluğu müdürün odasında alır. Bir soru sordum; öğrenci şunu dedi; öğretmen bunu diye sinir içinde durumu anlatır ve sorar: “Ne biçim okul burası?”. Müdür “Yoldaş, sakin olun. Ben şimdi o sınıfa gider, kimin çıkardığını bulurum” der. Bunun üzerine müfettiş kapıyı çarpıp çıkar müdürün odasından ve sonra da okuldan. Evine döndüğünde sinirden uyuyamaz. Gece yarısı telefonu çalar, arayan gizli servis KGB’dir. Sakin, görevini yapmanın huzuru içindeki bir ses şöyle der telefonda: “Yoldaş, umarım sizi kaldırmadık uykudan. Bugün bir okulda yaşadığınız olay bize intikal etti. Sonunda sorunuzun cevabını bulduk. Söz konusu çocuğun ailesini sorguya çektik; çok direndiler ama biraz önce itiraf ettiler. Savaşı o aile çıkarmış”

Eğitimin durumu

Yukarıdaki, Sovyetler zamanı anlatılan bir fıkra idi. Ama bu kez ülkemizde bir yarışma programında gerçek bir olay yaşandı. Yarışmacıya sorulan soru “Çin Seddi aşağıdaki ülkelerin hangisindedir?”. Yarışmacının cevabı içinden seçeceği ülkeler: Çin, Güney Kore, Hindistan ve Japonya idi. Üniversite mezunu bir geç kadın soruya cevap veremedi. “Seyirciye soralım” joker hakkını kullandı. Şimdi sıkı durun. Seyircilerin de ancak %51’i Çin diyebildi. Seyircinin %49’nın cevapları diğer üç ülke arasında dağılmıştı. Genç kadın tatmin olmayınca “telefon joker hakkı”nı kullandı. Bu aşamada Çin cevabı geldi. Yarışmacı da “Çin” dedi sonunda.

Zaman zaman bu yarışma programlarını izliyorum ve buna benzer durumlara rastlıyorum. Doğrudur, herkesin her şeyi bilmesini bekleyemeyiz. Bu arada bir küçük parantez açarak bir saptama yapmak istiyorum. Bu “herkes” tanımının bir istisnası, hemen hemen her gece televizyon programlarında arz-ı endam eden “Çok-bilenler” grubudur. Onlar ki, konu ne olursa olsun, her konuyu biliyorlar ve konuşuyorlar. Gündemde hangi konu olursa olsun hemen vaziyet alıp toplu saha savunması yapıyorlar. İşte bu grup hariç, herkesin her şeyi bilmesini bekleyemeyiz. Ancak genel kültür diye bir şey var; “Hazreti Google”a girmeden de bilinmesi gereken bazı bilgiler.

Yarışma programlarında tanık olduklarımız sadece bir örnekleme. Ama bir önemli gösterge. Bu durum, ülkenin kültür seviyesini, dolayısıyla eğitim seviyesini yansıtıyor. Eğitimin de sadece bir yüzünü. Eğer eğitimin diğer yüzü, fen ve matematik konusuna girersek durum daha da kötü. Bu ülkede tarımı ve hayvancılığı yanlış politikalarla nasıl öldürdük; ancak saman ithal edince, patates, soğan, et fiyatları arşa çıkınca durumun farkına vardık. Aslında eğitim de SOS veriyor, ama buna tepki vermiyoruz. Bunun ne zaman farkına varacağız: Elinde diploması olan cahil doktor, kalbimizi sağ tarafımızda aradığında, yanlış ilaç ile yakınımızı öldürdüğünde. Elinde diploması olan cahil mühendisin yaptığı binanın altında kaldığımızda, yaptığı kazan patladığında; sağlığa uygundur raporu verdiği yiyeceği yiyip zehirlendiğimizde; seçtiğimiz diplomalı/diplomasız cahil ve çapsız yöneticiler şehirleri, estetikten yoksun birer beton çölü haline getirdiklerinde.

Sonuç

Bu ülkenin en temel sorunu eğitimdir. Bunu anladığımızda iş işten geçmiş olacaktır. Çünkü eğitim uzun dönemli bir yatırımdır; meyvesini geç verir. Şu anda bu ülkede bazı şeyler işliyorsa, bunu başaran cumhuriyet döneminde iyi yetişmiş insan kadrolarıdır. Onlar da yavaş yavaş sahneden çekilmektedirler.

Bir an önce anaokulundan başlayarak eğitim konusu ele alınmalıdır. Cumhuriyet döneminin ana eğitim ilkelerine dönülmelidir. Kaliteye bakmadan sadece okul ve öğrenci sayıları ile övünmek de bir eğitim sorunu göstergesidir. Kaliteli bir eğitime ve ciddi bir değerlendirme sistemine dayanmadan verilen diplomalar ise, bir anlam ifade etmeyen değersiz kâğıt parçalarıdır.



Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İstihdam (4) 03 Eylül 2024
İstihdam (3) 27 Ağustos 2024
İstihdam (2) 20 Ağustos 2024
İstihdam (1) 13 Ağustos 2024
Bir banka ve yalnızlık 09 Temmuz 2024
Bir hatır meselesi 02 Temmuz 2024