Emisyonda baş döndüren artış...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Vatandaş parası cebinde nakit dursun istiyor. Sokağa çıkma yasağının son anda ilan edildiği o meşhur cuma günü akşamı bile gıda maddeleri için marketlere hücum edenler olurken bir kesimin de ATM'lerin önünde para çekmek için sıraya girdiğini gördük. Evde oturulacak günler için bile para çekildi.

Çünkü vatandaş banknotun sıcaklığını hissetmek istiyor. O yüzden de bankalardan ha bire para çekiliyor. Ve yine o yüzden emisyon rekor üstüne rekor kırıyor.

Merkez Bankası analitik bilanço verilerine göre emisyon ilk kez 200 milyar lira sınırını aştı. Emisyon 16 Nisan itibarıyla 200.7 milyar lira oldu.

Emisyonun geldiği düzeyin pek önemi yok; artış çok daha önemli. İşte artışta baş döndüren bir hız söz konusu.

31 Ocak itibarıyla tedavülde 155 milyar lira bulunuyordu. Bu paraya son iki buçuk ayda tam 45.6 milyar lira eklendi.

Yani 31 Ocak tarihinde 100 lira olan emisyona şubat, mart ve nisanın yarısında, yani son iki buçuk ayda 29 lira daha eklenmiş.

Vatandaş talep ettiği için artıyor

"Emisyon böylesine artıyor, demek ki Merkez Bankası durup dururken para basıyor" gibi yanlış bir yargıya kapılmamak gerekir. Emisyon niye mi artar, nasıl mı artar, gelin bu sorunun yanıtı için Merkez Bankası sitesinde yer alan "Emisyon Hacmi Nasıl Şekillenir" başlıklı bilgi notuna göz atalım:

"Merkez bankalarının en temel görevlerinden biri para basmak ve bastığı parayı dolaşıma sürmektir.

Dolaşımdaki paraya da emisyon denir. Merkez Bankası tarafından piyasaya sürülen banknotların ve Hazine tarafından dolaşıma çıkarılan madeni paraların toplamı ise emisyon hacmi olarak adlandırılır.

Bu tutar, temel olarak, bireylerin ve bankaların nakit talebine göre belirlenir.

Peki emisyon hacminin artması, Merkez Bankası'nın 'para bastığı' anlamına gelir mi? Sorunun yanıtı; hayır!

Modern merkez bankacılığı uygulamalarında merkez bankaları para politikasını emisyon hacmini belirleyerek oluşturmaz. Yani emisyon hacmi Merkez Bankası'nın bir politika aracı değildir. Para politikası, paranın miktarının değil, elde edilebilirliğinin, yani parayı elde etme maliyetinin belirlenmesi ile oluşturulur. Merkez Bankası, belirlediği kısa vadeli faiz oranı üstünden talep eden bankalara borç para verir. Emisyon talebi arttığında, yani insanlar daha fazla para tutmak istediğinde bankalar Merkez Bankası'nın belirlediği faiz oranı üstünden Merkez Bankası'ndan borçlanırlar.

O halde emisyon hacminin değişmesine ne sebep olur? Emisyon hacmini belirleyen temel unsur, ekonomideki birimlerin paraya olan talebidir.

Kredi kartları, çek, internet bankacılığı gibi alternatif ödeme araçlarında görülen gelişmelere rağmen, özellikle küçük tutarlı ödemelerde nakit kullanmak kolaylık sağlar ve pratiktir. Bu yüzden hala nakde olan talep yüksektir. Bu talep günden güne, aydan aya değişebilir."

İyi de vatandaş niye nakit peşinde?

Emisyonun iki buçuk ayda üçte bire yakın oranda durup dururken artmadığını, bu artışın ağırlıkla vatandaşın talebinden kaynaklandığını anladık, tamam da o zaman şu soru daha da bir önem kazanıyor:

"Vatandaş neden böyle yoğun bir şekilde nakit talep ediyor?"

Bu sorunun çok somut bir yanıtı yok.

Ama akla ilk gelen kuşkusuz geleceğe duyulan güvensizlik ve gidişatla ilgili kaygılar.

Girişte de belirttik ya, insanlar evden çıkamayacakları günler için bile ceplerinde para olması için ATM önlerinde kuyruğa girdi.

Yarın öbür gün işlerin daha da bozulacağı kaygısı var. Bu yüzden insanlar üç kuruş birikimlerini "Bankada duracağına cebimde dursun, ne olur ne olmaz" diye çekmeyi tercih ediyor.

Bankalardan çekilen para dövize de gidiyor olabilir ama bunu en azından döviz tevdiat hesaplarında göremiyoruz. Döviz hesaplarında emisyondaki artışı izah edecek bir yükselme gözlenmiyor.

Türk halkının en gözde finansal yatırım araçlarından olan altına bir yönelme yaşanıyor olması da muhtemel.

Rahip krizi sırasında da olmuştu

Emisyonun kısa sürede tırmanması ilk kez karşılaşılan bir durum değil. Her "Yarın ne olacak" kaygısı yaşanan dönemlerde emisyonda hızlı artışlar ortaya çıkabiliyor.

Bu dönemin krizi korona. Emisyonu fırlatan bir önceki krizin adı da rahip kriziydi. ABD'li rahip Brunson'dan kaynaklanan ve doların 7 lirayı aşmasına kadar varan süreçte emisyonda da çok hızlı bir artış yaşanmıştı.

1 Ağustos 2018 tarihinde 145 milyar lira düzeyinde bulunan emisyon, 20 Ağustos'ta 183 milyar liraya fırlamıştı. Ancak emisyonun böylesine yükselmesine rahip kriziyle birlikte Kurban Bayramı'nın 21 Ağustos'ta başlayacak olması da etki etmişti.

O dönem TL'ye hücum edenler belli ki tüm güçleriyle döviz almıştı.

20 Ağustos'ta rekor kıran emisyon daha sonra rahip krizinin de çözülmesiyle ağustos başındaki düzeye geriledi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar