Eli kalkındıran model bizde neden çalışmıyor?
Uzun yıllar Japon, Kore modellerine öykündük durduk. Sandık ki onların kalkınma için uyguladıkları yöntemler, izledikleri yollar; bizi aynı durağa götürecek; kalkınmışlık durağına… Götürmedi çünkü onlara özgüydü ve bizler; kendimize özgü formüller bulmaydık.
Tanzimat’tan beri arıyoruz ancak şimdi bu sorunu sorgular olduk. OSTİM Teknik Üniversitesi ve Memur-Sen Konfederasyonu ortaklığında; “Kamu Yönetimi ve Kalkınma / Yeni Bir Güç Birliği Arayışı Kongresi” bu konuyu masaya yatırdı. Belirginleşen görüş; elden gelen model olmaz, kendimize has formül üretmek şart.
Kongre yöneticilerinden Egehan Özkan; sunulan bildiriler ve tartışma panelleriyle kalkınma ve kamu ilişkisinin, yeni yönetim anlayışıyla şekillenebileceğinde mutabakata varıldığını söylüyor. Rektör Murat Yülek; “ezbere dayalı modellerle mesafeler kapanmıyor” gerçeğini hatırlatıyor.
Aslında benzer yanılgı, bizim bölgesel kalkınma modellerimizde de var. Misal İzmir’i endüstrileştiren dinamikleri, Yozgat’ta da uygulamaya çalışıyor, kentleri, eksiklerini tamamlama üzerinden yarıştırırken o kentin kendi öz kabiliyetlerini fazlaca önemsemiyoruz.
Oysa başarılı örneklerin söylediği şu; senin kendi potansiyellerine ve yerel kabiliyetlerine dayanan sana özgü kalkınma modelini bulup çıkarmalısın. Başkasına öykünen model, sürekli geri kalan saat gibi olur.
BÜROKRAT KENDİNİ VAR ETMEYEN YARINA İZİN VERMEZ
Kamu yönetiminin kalkınmaya desteği, hayatidir. Burada belirleyici olan, siyasi otoritenin kalkınma adımlarını yönetecek bürokrasinin tutumudur. Bürokrasi, kendi iktidarını beslemeyen her kalkınma hamlesinin en büyük freni olacaktır.
Zira bir davaya zarar vermenin en sinsi yolu, bile bile yanlış gerekçelerle o davayı savunmaktır ve bürokratik oligarşi, bu konuda virtüözdür.