Eleştirelim ama hakkını da teslim edelim
Merkez Bankası Başkanı hakkında son zamanlarda çok fazla şey yazıldı, konuşuldu. Söylentilerin bir kısmının doğru olmadığı açık. Mesela bir Merkez Bankası Başkanı tek başına birisini genel müdür ya da müdür yapamaz, görevden de alamaz. Ancak önerebilir. Önce, Başkan ve Başkan Yardımcılarından oluşan Yönetim Komitesi’nden en azından oy çokluğuyla geçmesi gerekir o önerinin. O da yetmez. Yönetim Komitesi’nde karara bağlanırsa, o kararın Banka Meclisi’ne gitmesi ve orada da en azından oy çoğunluğuyla onaylanması gerekir. Banka Meclisi’nin yedi üyesi var. Başkan bunlardan sadece biri ama Meclis’in başkanı. Kalan altı üyenin görev süreleri üç yıldır. Her yıl iki üyenin görev süresi biter; ya yeniden seçilirler ya da yenileri göreve gelir. Göreve getiren ise bir anonim şirket olan Merkez Bankası’nın her yıl yapılan Hissedarlar Genel Kurulu’dur. Ana hissedar Hazine olduğu için de onun önerdiği isimler seçilir. Söylentilerin geriye kalan kısmını bilemem; doğru olmadığını umarım.
Kişiler hakkında yazmaktan hoşlanmıyorum. Sadece Başkan’ın üç açıklamasına değinecek ve merkez bankacılığıyla bağdaşmadığını belirteceğim. Birincisi malum röportajda söylenen “Bize üç alan söyleyin, biz şahlandıralım. Sizin stratejik gördüğünüz nasıl savunma sanayiinde önümüzü açtınız, stratejik gördüğünüz alanları söyleyin, destekleyelim.” sözleri. Merkez Bankası’nın böyle bir görevi yok. Kanunu Başkana şu ya da bu sektörü şahlandırma yetkisi vermiyor. Merkez Bankası, kalkınma bankası değil, yatırım bankası değil, Sanayi Bakanlığı ya da Maliye ve Hazine Bakanlığı da değil.
İkincisi, röportajda belirttiği üzere, konuştuğu bir yabancı fon yöneticisinin onu arayıp “Bak rezervlerindeki artışı gördün mü? 1.5 milyar doları benden. SWAP’a girmedim devlet tahvillerine girdim. Bir de 1.5 milyar doğrudan TL aldım doları bozup” demesi de garip. Arkadaşıdır, şaka yollu söylemiştir, olabilir. Olabilir de bu açıklanır mı? Kaldı ki hadi Hazine tahvili aldı, dolayısıyla tahvili satın almak için getirdiği doları Hazine, Merkez Bankası’ndaki mevduat hesabına aktardı ve bu nedenle Merkez Bankası’nın (brüt) döviz rezervi arttı. Peki, dolar bozup 1,5 milyar doğrudan TL alınca nasıl bu dolarlar Merkez Bankası rezervini yükseltiyor? Merkez Bankası ile yapılamaz bu işlem, bir ticari banka ile yapıyor işlemi.
Üçüncüsü, Merkez Bankası’nın politika faizini yükseltmesinin daha ilk aşamalarında, bakın TL mevduat faizleri düşüyor; doğru yoldayız mealindeki açıklaması da garip. Sonuçta Merkez Bankası’nın yükselttiği faizin, enflasyonla mücadelede iş görmesi için mevduat faizini düşürmek yerine artırıyor olması gerekir ki tasarruf sahipleri dövize yönelip kuru artırmasınlar ya da tüketime yönelmesinler ve dolayısıyla enflasyon yükselmesin.
Bunları söyledikten sonra Merkez Bankası’nın da hakkını teslim etmek gerekir. Başkan’ın başkanlığını yaptığı ve yine oy çokluğuyla karar alan Para Politikası Kurulu, enflasyonla mücadele açısından olmazsa olmaz adımları Haziran’dan beri atıyor. Daha önceki dönemdeki, yani rasyonel olmadığı ima edilen dönemdeki garip para politikası kararları artık yok. Faiz artışını daha erken ve önden yüklemeli yapabilirlerdi -bu noktayı hep vurguladım ve yapılmadığı için eleştirdim- ama sonuçta doğru adımlar atıyorlar. Bu nedenledir ki, uygulanmakta olan para ve maliye politikasından U-dönüş olmadıkça, enflasyonun 2024 sonu tahmini (hedefi) olan yüzde 36’ya yakın bir düzeye düşmesi ihtimali az değil. Ocak ayı enflasyonunun oldukça yüksek çıkacak olmasına rağmen bu ihtimal kuvvetli. Eleştirelim ama hakkını da teslim edelim.