Elektrikli araçların yaygınlaşması için
Dünyanın geleceğini şekillendirecek teknolojik yenilikler nelerdir sorusuna cevap aransa, elektrikli ve otonom (sürücüsüz) araçlar mutlaka ilk beşte yer alacaktır. Öyle ya, her ne kadar her şeyin sanalı ortaya çıkarılsa da hayat demek hareket demek. Sanal deniz, sanal plaj, sanal dağ, sanal dere tepe üretilmediği sürece doğa turizmi gündemden kalkmayacağına göre hareket kaçınılmaz. Kullandığımız her şeyi dünyanın her noktasında üretir hale gelmedikçe de mal/ürün taşımayı sürdüreceğiz.
Başa dönersek, elektrikli araçların hangi hızla yayılacağı geleceğe yönelik iş kurmak isteyenlerin cevabını en çok merak ettiği sorulardan biri. Bu soruya sağlıklı cevap verebilmek için birkaç faktörü gözden geçirebilmemiz gerekiyor.
Birincisi mevzuat. İnsanları elektrikli araçları kullanmak zorunda bırakacak şartlardan biri, fosil yakıtları hayatımızdan çıkarmaya zorlayacak düzenlemelerin devreye girmesi olacak. Örneğin fosil yakıtlı sıfır araç satışının önümüzdeki 10 yılda bazı ülkelerde sona ereceği daha şimdiden belli. Kimi yerel yönetimler, fosil yakıtlı araçların şehrin belli noktalarına girişini yasaklamaya yöneliyor. Türkiye’de de İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere büyükşehir belediyeleri kentlerin belli noktalarına fosil yakıtlı araç girişini yasaklamak için ellerini daha çabuk tutmalı diyebiliriz.
Elektrikli araçların yayılma hızına dair tahminler için bakılması gereken ikinci nokta, bu araçları kullanmak isteyenlerin ihtiyaç duyacağı hizmetlerin ne kadar yaygın olduğu. Yani şarj istasyonu sayısı ve yaygınlığının durumu, potansiyel elektrikli araç alıcılarının karar vermesini kolaylaştıracak ana faktörlerden biri. Sadece yaygınlık yetmez, fosil yakıtlı araçlara benzin-motorin almak için gereken süre ne kadar üç aşağı yukarı belli ise elektrikli araçlarda da şarj süresini çabuklaştırmak kritik öneme sahip. Sadece yaygınlık yetmeyebilir, ulusal elektrik dağıtım şebekesinin de artacak talebi destekleyebilecek niteliklerde olması şart. Belki bugün değil ama önümüzdeki üç beş yıl içinde elektrik dağıtım şirketlerinin uzun dönemli planlarını bu faktör nedeniyle revize etmek zorunda kalabileceklerini söylemek lazım.
Elektrikli araçlardaki satış sonrası servis hizmetleri de üçüncü bir faktör olarak sayılabilir. Ve tabii araç fiyatları... Bütün faktörler tamam olsa da araçların alınabilir fiyatlardan satışa sunulması çok önemli.
Daha pek çok faktör sıralanabilir ama biz şarj istasyonlarının yaygınlığı meselesine dönersek, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) bu konuda geçtiğimiz günlerde bir veri açıkladı. Türkiye’de halen 9 bine yakın şarj ünitesi kurulmuş durumda. Bu arada şarj ağı işletmeci sayısı 140’a doğru ilerliyor. EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz’ın konuya ilişkin açıklamasından bir cümle önemli: “Ülkemizde yaklaşık her 14 araca bir DC (hızlı) şarj noktası düşüyor. Araç başına düşen DC şarj noktası açısından Türkiye, Avrupa genelinde birinci sırada.”
Bundan birkaç yıl önce elektrikli araçların hangi hızlı yaygınlaşacağı konuşulurken, şarj istasyonu sayısı artmadan araç satışlarının artamayacağı, araç sayısı artmadan da hiç kimsenin şarj istasyonu kurup beklemeyi tercih etmeyeceği söyleniyordu. İşte gördünüz gibi şimdi epey yol alınmış görünüyor. Araç başına düşen hızlı şarj noktası sayısında Avrupa birinciliği öyle uzun süre övünülebilecek bir durum değil. 1000 kişiye düşen elektrikli araç sayısında da hızla yol alınması gerekiyor. Burada yine ticaret bakanlığına, ulaştırma bakanlığına, EPDK’ya çok iş düşüyor ama az önce değindiğimiz gibi, yerel yönetimlere de büyük rol düşüyor.
Kamunun işi sadece düzenleme yapmak ve düzenlemeleri uygulamak değil, gelişmelere ayak uydurmak için yeni satın alımlarda elektrikli araçları tercih etmek de çok kritik önemde.