Ekranlar uzman dolu ama ortalıkta sorumlu yok
Her depremde olduğu gibi şimdi de deprem haberleriyle dolu gündem… İzmir depreminde ölü sayımız artıyor. Ekranlar uzmandan geçilmiyor. Ancak ortalıkta sorumlu yok…
Fay hatları, deprem tahminleri, enkaz görüntüleri, ölenlerimiz, yaralılar ve kurtarma gayretlerimiz… Hala toprak altında canlarımız var ve onları sağ çıkarmak için yoğun çaba içindeyiz. Bunlar; her depremin ardından tekrarlanan rutinlerimiz.
Peki, felaketlerde hayatta kalma becerimizi; felaketi önlemede kullanamaz mıyız? Elbette… O halde sorun nedir? Sorun şu ki felakete giden yolu ya iyi niyet taşları veya gaflet parkeleriyle örüyoruz.
Misal deprem felaketi… Deprem değil bina öldürür diyoruz da yıkılan binalara bakınca; bilimin, vicdanın, yasanın ihlal edildiğini görüyoruz. Zemin katlardaki kolonlar kesilmiş, garaja, işyerine yer açılmış. Taşıyıcı duvarlar yıkılmış metrekare kazanılmış.
Bu binaları projelendiren, inşa eden, ruhsat veren ve satın alan herkes; aynı ortak günahın tarafı oluyor. Belediye; rüşvet ile denetlemez, mal sahibi daha fazla rant için kolon kemirir, satın alan manzaraya odaklanır zemine bakmak ise, sonuç felaket olacaktır.
Ekranda uzman izlemekten bıktık. Sorumlu arıyoruz. Denetlemeyeni arıyoruz. Ruhsat vereni arıyoruz. Sorumsuz davrananları arıyoruz. Çıkıp bu ortak günahlarımızı anlatsınlar ki felaketler yinelenmesin… Deprem yinelenecek zira…
DEPREM SEBEBİ:
CEHALET AÇ GÖZLÜLÜK VE KOLON KANSERİ
Deprem değil bina öldürür diyoruz. Aslında bina değil, cehalet ve aç gözlülük öldürür. Dükkân açmak için kolon kesilir mi? Kolon kanseri olmuşçasına kolondan tesisat geçirilir mi? Demirden çalarsan, kolonu kemirirsen, zemini umursamazsan, bina da yıkılır insanlar da ölür.
Darbeden sonra demokrat, krizden sonra ekonomist, depremden sonra jeolog olmak… Bu sıralamada sorun yok mudur sizce?