Ekonomimize Nasreddin Hoca çözümü

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Nasreddin Hoca birgün eline bir saz alıp tımbırdatmaya başlamış. Karısı da bir yandan ev işlerini yaparken ister ister istemez kulak misafiri oluyormuş Hoca’nın sazından çıkan sese. Bir süre sonra bu nakaratı dinlemekten sıkılmış ve Hoca’ya dönüp “Hocam sen daha iyi bilirsin ama ben saz çalanları görüyorum, ellerini sazın telleri üzerinde dolaştırıp farklı sesler çıkartıyorlar, sen takıldın bir yere, deminden beri hep aynı sesi çıkartıyorsun” demiş. Hoca gülmüş, “sen onlara bakma hanım, onlar benim bulduğum yeri arıyorlar” demiş.

Ben bu hikayeyi şöyle yorumluyorum: Hoca ilk kez eline bir saz almış, tabii ki çalmasını bilmiyor ve tımbırdatıp duruyor ama karısına da kendisini kurtaracak bir cevap vermek zorunda, keskin zekasıyla hemen çözümü buluyor, saz çalmasını bilenlerin keşfedemediği büyülü noktayı kendisinin bulduğunu söyleyerek kadını susturuyor.

Türkiye ekonomisi nasıl yönetiliyor?

Türkiye ekonomisini ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nı (TCMB) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatına göre yönetenler de Nasreddin Hoca’yı taklit ediyor sanki. Aslında saz çalmasını bilmiyorlar ama yukardan gelen emri uyguluyorlar. Türkiye gibi Yükselen Pazar ülkelerinin çoğunun faizleri yükselttiği ortamda faizleri düşürerek ekonomideki çöküşü önleyeceklerini sanıyorlar. Türk Lirası’nın yerlerde sürünmesi, enflasyonun tehlikeli şekilde tırmanması ve dış dünyanın Türkiye’de olan biteni şaşkınlıkla izlemesi umurlarında değil. Döviz rezervi yetersiz olan Türkiye’nin önümüzdeki 12 ayda, 8 milyar doları kasım ayında olmak üzere hayli yüklü bir dış borç geri ödemesiyle karşı karşıya bulunması da hafife alınıyor. Ekonomiyi çıkmaza sürükleyenler, çeşitli toplum kesimlerinden ve iş dünyasından gelen uyarılara da kulaklarını tıkayarak bildiklerini okumaya devam ediyorlar. Sonuç bekledikleri gibi çıkmayınca da Hoca’nın yaptığını yaparak suçu saz çalmasını bildikleri için farklı çözüm önerenlere, “bu yol ekonomimizi çıkmaza götürüyor” diyenlere yıkmaya çalışıyorlar.

Dünyadaki enflasyon paniği bize vız geliyor

Pandemiden çıkış sürecinde başta ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülkede yıllık enflasyon %5’i geçti diye enflasyon paniği yaşanıyor, en az 20 önemli ülkede merkez bankaları faiz artırmak zorunda kaldı, birkaç kez faiz artıranlar bile var fakat bütün bunlar bizim merkez bankamızı etkilemiyor. Kendi ifadesiyle “ekonominin kitabını yazmış” olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatına uyarak faizleri düşürmeye başlayan TCMB’nin yarın ne yapacağını bilmiyoruz ama yakında %20’yi aşması beklenen enflasyonun aşağı çekilmesinin TCMB’nin öncelikli hedefleri arasında olmadığını biliyoruz.             

Bu noktada birçok soru geliyor insanın aklına. Ekonomimize yön verenler bir an için dünyanın önde gelen ülkelerinde enflasyonun biraz başını kaldırmasının bile neden bu kadar önemsendiğini ve adeta paniğe yol açtığını bir an için bile düşünmüyorlar mı acaba? Bir ülkenin parasının dünyada en hızlı değer kaybeden paralar arasında yer alarak adeta pula dönmesinin geniş bir toplum kesimini nasıl yoksullaştırdığını ve ekonomiyi yönetilemez hale getirdiğini görmüyorlar mı?            

Ak Parti’nin ilk iktidar döneminde, 2004 yılı sonunda Türk Lirası’nın sıfırlarını atarak paramıza itibar kazandırmasından 17 yıl sonra hala milyarlarla, trilyonlarla konuşan bir alay insan var bu ülkede. Böyle bir ülkede siyasi hesaplarla enflasyonla mücadeleyi ertelemek ceza gerektiren bir suç olmalı aslında ama şu anda yapılan da bu ne yazık ki.            

Muhalefet harekete geçiyor mu?

Geçen haftaki yazımda iktidarın uygulamalarını eleştirdikten sonra “erken seçim talebini dillendiren muhalefet partilerinin olası bir seçime giderken şu anda çıkmaza girmiş görünen ekonomi için nasıl bir çıkış yolu önerdikleri ise açıklıkla ortaya konabilmiş değil benim görebildiğim kadarıyla” diye yazmıştım. Önceki günkü Dünya Gazetesi’nde yer alan “Muhalefet ekonomi anayasası hazırlıyor” başlıklı haberi görünce sevindim ister istemez.           

Haberde “CHP,İYİ Parti, SP, DP, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi kurmaylarının temel ekonomik ilkeleri belirlemek üzere temaslarına başladığı” belirtiliyordu. Maruf Buzcugil’in Ankara Notları’nda da muhalefet partileri arasında yapılacak çalışmalarda TCMB’nin bağımsızlığı, mali disiplinin ve düzenleyici kurumların özerkliğinin sağlanması ve yolsuzluğun önlenmesi gibi konuların da ele alınacağı kaydediliyordu.        

Bugünlerde iş dünyasından ve farklı kesimlerden insanlarla yaptığım konuşmalarda öne çıkan bir nokta var. Şu andaki gidişattan şikayetçi olan insanlar arasında “Türkiye’nin iyi yönetilmesi halinde büyük potansiyeli var” diyenlerin çoğaldığını hissediyorum. Muhalefet partileri bu beklentiye cevap verecek bir ekonomi yönetimi projesi ortaya koyabilirse bu olumlu bir adım olabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar