Ekonomik krizin gölgesinde iktidar ve muhalefet savaşları

Mete BELOVACIKLI
Mete BELOVACIKLI İZ DÜŞÜMÜ

Son yazıda şöyle demiştim:

“…AK Parti yönetimi ekonominin düzeleceğinden umutsuz. O nedenle tek umutları, içine kapanmış ve rotası belli olmayan, bulduğu seçmen kitlesini arttıramayan, taşıyamayan CHP.  (Bu konuyu bir dahaki yazıda açacağım.)”

Aradan bir hafta geçmeden İmamoğlu çıktı ve dedi ki, “ yurttaşın CHP’yi seçenek olarak görmemesi bizi farklı düşünmeye sevk etmelidir, yeni bir vizyon şarttır.”

O zaman CHP içinde yaşananları açalım. Yalnız önce büyük siyasi tabloya bakmakta fayda var.

Ankara’da bu konuda yapılan değerlendirmeleri şöyle özetlemek mümkün: 

1- Bugün itibarıyla iktidarın, iktidarını normal yollardan sürdürebilmesinin tek yolu ekonomiyi toparlamak; 2- Bunun için ülkede stabil bir ortama ihtiyaç var; 3- Bu stabil ortam başta yargı kararları olmak üzere kamuoyu vicdanını yaralayan bazı davaların ortadan kalkmasıyla ve siyasi tansiyonun içte ve dışta düşürülmesiyle sağlanabilir; 4- Bu “normalleşme/yumuşama” adımları konusunda Cumhur İttifakı bileşenleri hem fikir değil; 5-Tam da bu nedenle ittifak arasında üstü kapalı, sembollere dayalı gerginlik tüm hızıyla devam ediyor; 6- Bu gerginlik ortaya “parlamenter sisteme dönüş”, “erken seçim” gibi konular geldiğinde daha da artıyor; 7- Çünkü Erdoğan’ın erken seçime gitmesini, anayasada değişiklik yapmasını veya parlamenter sisteme dönülmesini ittifakın bileşenleri kesin bir şekilde istemiyor; 8- Açılım sürecinden, bugünkü şahin tavra savrulan AK Parti’de bu savrulmayı örgütleyen irade Erdoğan’ın bütün çıkış yollarını tıkıyor; 9- Bu durum adeta ülkenin kaderi ile ittifakın kaderini örtüştürüyor; 

Dönelim CHP’ye…

Artık herkes biliyor ki AK Parti’nin anketlerinde de oy kaybı net bir biçimde ortaya çıkıyor. Parti içinde ağırlıkla bunun sorumlusu olarak Mehmet Şimşek ve uyguladığı politikalar gösteriliyor ama kimse Şimşek öncesi ne oldu da ekonomi bu hale geldi sorgulamıyor/sorgulayamıyor. Böyle olunca da gerçek sorunla yüzleşip gerçek çözüm ortaya koyulamıyor.

Söylenenlere göre AK Parti’deki bir ankette Erdoğan’ın Mansur Yavaş’ın yüzde 9; Ekrem İmamoğlu’nun ise yüzde 6 gerisinde olduğu ölçülmüş. Bu anketin Erdoğan’a iletilip iletilmediğini bilmiyorum...

Mart seçimlerinde Ekrem İmamoğlu İstanbul’da yüzde 51 oy aldı. Şimdi DEM çatısında bulunan politik hareket ile “kent uzlaşısı” yaptı. Böylece 14 Mayıs’ta yüzde 8 oyu olan DEM’in adayı Meral Danış Beştaş 31 Mart’ta yüzde 2 oyda kaldı. Yani yüzde 6 oy İmamoğlu’na gitti. Bu oyu mobilize eden o irade halen mevcut. Şimdi bunu sağlayan irade cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi adaylarına yönetebilir bu oyları. Meselenin matematiğini yaptığınız zaman İmamoğlu’nun oyu bir anda yüzde 45’e iniyor. Mansur Yavaş’ın Ankara’da aldığı yüzde 60 oy oranında ise bu matematik geçerli değil. 

Bu durumda CHP’nin önündeki en önemli soru, aday tesbitinin üyelerin katılımı ile mi anket ve en son seçim sonuçlarıyla mı yapılacağı.

Tüzük kurultayı ile bu iş çözülmeye kalkılırsa bile adayların hiçbiri çekilmeyecektir. İhtiyaç duyulan 100 bin imzanın 10’larca katı bir gün içinde aday olabilmeleri için toplanır.

Görüldüğü gibi mutlak kazanma ihtimali bulunan iki adayın varlığı da büyük sıkıntı. 

Tablo net… Bugünün fotoğrafına göre Erdoğan anayasal sıkıntıyı erken seçim kararı ile aşarsa, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en az 4 ciddi aday yarışacak. Kürt siyaseti güçlü ve daha önce elde ettikleri oy oranına ulaşacakları bir adayı gösterecektir. Yoksa o politik yapının bir partisi olmayacak ve dağılacaklar.

CHP adayını resmen açıklamasa da kazanacak iki adayı var. 

Ve bu 4 adaylı yarışta, CHP’deki tartışmalar bir biçimde aşılamazsa ve ortak aday çıkarılmazsa ilk turda kimse kazanamıyor. Böyle bir tabloda görünen, ikinci turda Erdoğan’ın kalması halinde muhalefet seçimi kazanıyor. İşte bu tablo iktidar kanadını şimdiden muhalefet bloğunu dizayn etmeye yönelik çabalara itiyor.

Özel’in ayağının kırılmasından, İmamoğlu’nun hakkındaki davanın gündeme getirilmesine; CHP yöneticilerinin birden bire Kılıçdaroğlu’nu hatırlamalarından, Mansur Yavaş’ın özenle bu tartışmalara katılmamasına kadar son günlerde gündeme gelen bütün konulara da bu açıdan bakmak gerekiyor…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar