Ekonomik kriz; yaklaşıyor mu, yoksa tam içinde miyiz?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Ekonomik gidişata ilişkin sıkıntılar ne zaman büyüse, yoğunlaşsa malum sorular daha sık sorulmaya başlanır:

✔ Ekonomik kriz mi geliyor?

✔ Kur patlayacakmış, doğru mu?

Yıllar boyu Samanyolu'na bakıp farklı bir galaksi sanmamız gibi. Çok sonra anlaşıldı ki, biz de o galaksinin içindeymişiz. Krizi de öyle düşünmekte yarar var.

Ekonomik gidişata ilişkin kaygıların arttığı dönemlerde çok sık yöneltilen bir sorudur: “Ekonomik kriz kapıda deniliyor, doğru mu, sen nasıl görüyorsun?”

Hatta, zaman zaman şu soru bile hala gündeme getirilir:

“Yakında dolar patlayacak gibi görünüyor, var mı sence böyle bir ihtimal?”

Dilediğiniz kadar anlatmaya çalışın, nafile! Bir sabah uyandığımızda paramızın yüklü oranda devalüe edildiğine tanık olduğumuz günlerin çok uzakta kaldığını... TL'nin değerinin artık her an değiştiğini ve dolayısıyla duruma göre her an devalüe olduğunu...

“Ekonomik kriz mi geliyor” sorusu ise bende hep farklı bir çağrışım yapar.

İnsanlık yıllar boyunca Samanyolu galaksisini uzaklarda bir galaksi gibi izlemiş ve sonradan bizim güneş sistemimizin de o galaksinin içinde olduğu anlaşılmış ya; biraz o hesap...

Sanki yaşadığımız bir kriz ortamı değil!

Sanki her şey iyi gidiyor, istenildiği gibi gidiyor da, “Aman bir yol kazasına uğramayalım” dercesine gelecek kaygısı yaşanıyor.

Farkına varmadık mı hala; güneş sistemimiz Samanyolu galaksisinin Avcı kolunun içinde yer almaktadır. Samanyolu galaksisinin merkezine öylesine uzağız ki, gördüğümüzü uzun süre farklı bir galaksi sandık.

Biz de farkına varsak artık, bir krizin uzağında değiliz; hatta kıyısında bile sayılmayız, o krizin neredeyse tam göbeğindeyiz...

İyi olanları saymak daha kolay!

Bir ülkede ekonomide temel amaç bellidir; vatandaşın refah içinde yaşamasını sağlamak. Atılan tüm adımlar, alınan tüm kararlar bu refahın oluşmasını sağlamaya dönüktür. Yani bir dizi araç vardır, amaç ise tektir.

Vatandaşın refahı en yalın haliyle kişi başına gelirle ölçülür. Biliyoruz ki bizde kişi başına gelir yıllardır artmak bir yana gerileme eğiliminde.

Aslında vatandaş kişi başına gelirle pek de ilgilenmez. Onun baktığı, cebine giren paranın iyi bir yaşam sürmesine yetip yetmediğidir.

Bu konuda söylenebilecek çok şey var mı?

Ücretle çalışanların neredeyse yarısının asgari ücretli olduğu bir ülkede hangi refahtan söz edilebilir ki?

Ucu açık bir enflasyon...

Bu satırları okuduğunuz saatlerde ekim ayının enflasyon oranları açıklanmış olacak. TÜFE’de ekim aylarında zaten hep yüzde 2 dolayında artış yaşanır. Bu yıl hem kur baskısı, hem ÜFE’den yansıma, hem de ÖTV’den feragat edilerek uzun süre yapılmayan akaryakıt zamlarının başlaması dolayısıyla yüzde 2’nin çok üstünde bir artış görebiliriz.

Üretici fiyatlarının eylül ayında biraz aşağı dönen yıllık artışı, ekimde yeniden yön değiştirebilir.

Enflasyonun ay bazındaki gerçekleşmesinin üstünde çok durmanın gereği de yok doğrusu. “Fiyat artışları yakında makul seviyeye inecek” diyebilen var mı? Daha da önemlisi bunu söyleyen var da, bu söylenene inanan var mı?

Kriz keşke yalnızca sayılardan ibaret olsaydı...

Erozyon her yerde, en çok da zihinlerde...

Ahlak erozyonu tavan yapmış durumda...

Geçenlerde bir belediyenin temizlik işleri müdürlüğü sosyal medyada bir pazar yerinde temizlik yapıldığına ilişkin bir paylaşımda bulundu. Temizlik yaptığı ifade edilenler, görevliler değildi, pazardaki atılmış meyve ve sebzeyi toplayan yoksul vatandaşlardı. Belediyedeki ahlak erozyonuna bakar mısınız, bunu bir temizlik çalışması olarak yansıtabildi.

Dolayısıyla bu yüzden “Kriz keşke sayılardan ibaret olsaydı” diyoruz ya...

Çünkü kriz her yerde, her platformda...

Dünyada görülmedik hızda Merkez Bankası Başkanı değiştiriyorsak burada bir kriz yok mu?

Merkez Bankası “önceki gün manşet, dün çekirdek, bugün cari açık” hedefiyle faiz belirlemeye kalkışıyorsa burada bir kriz yaşanmıyor mu?

Doğal olarak açıkça dile getirilmemekle birlikte “dövizi artırıp sonuçta enflasyonu düşürmek” gibi iktisat literatürüne geçecek yepyeni bir yaklaşım sergiliyor olmak, kur artışının Türkiye’de fiyatları nasıl yukarı ittiğinden tümüyle habersizmiş gibi davranıldığını ortaya koyan bir kriz işareti değil mi?

Dış politikada olan biteni hiç saymıyoruz bile. Oradan gelen etkileri, yansımaları... Günümüz dünyasında dış politikadan bağımsız bir ekonomik gidişat söz konusu olabilir mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar