Ekonomideki sert daralmadan daha ürkütücü olan gelişme
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ikinci çeyrek Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerini açıkladı. COVID-19 salgınına karşı en sert önlemlerin uygulandığı bu süreçte ekonominin ne boyutta etkilendiği merak ediliyordu. Bu önümüzdeki sürece ilişkin değerlendirmeler açısından da merak edilen bir noktaydı.
TÜİK’in hesaplamasına göre ikinci çeyrekte ekonomi yüzde 9.91 küçüldü. Bu ekonomide çeyreklik dönemler için hesaplanan en yüksek ikinci küçülme.
En yüksek ekonomik daralma “teğet geçtiği” söylenen global kriz sırasında 2009’un ilk çeyreğinde yüzde 14.54 olarak gerçekleşmişti. Bu yılın ikinci çeyreğindeki küçülme ekonominin “mahvolduğu” dönem olarak bilinen 2001 krizinin son çeyreğindeki yüzde 9.88’lik küçülmenin üzerinde. Yine de TÜİK’in çalışılan saat endeksindeki yüzde 29’luk düşüş ile fiilen işbaşında olan istihdam sayısındaki yüzde 22.7’lik düşüşün ima ettiği kadar kötü değil.
Pandemi nedeniyle yüksek düzeyli bir ekonomik daralma beklenen bir şeydi. Ancak bu tespit, pandemi dışında ekonomide işlerin yolunda, sorunsuz gittiği ve gideceği anlamana hiç gelmiyor.
Ekonomideki sert küçülmeyi sadece pandemiye bağlamak çok yanıltıcı olur. TÜİK verilerinin ayrıntısına baktığımızda, hem içinde bulunduğumuz durum hem de ilerisi için çok ciddi tehditlerin izlerini görüyoruz.
İhracattaki yüze 35’lik küçülme, özel tüketimde yüzde 8.55’u bulan daralma, yatırımlardaki olumsuz gidişi birlikte değerlendirdiğimizde, istihdamdaki büyük kaybın telafi edilmesinin çok zor olacağı açık. Bu da ekonomik sıkıntıların süreceğine işaret ediyor.
Tüketim, yatırım ve ihracat daralırken tek büyüyen stok artışı olmuş. Bu stokların ileride ekonominin önünü mü açacağı, yoksa başa bela mı olacağı önemli bir soru işareti.
Söz konusu tehditlerin en önemlisi ise GSYH ile cari açık ilişkisi. Genel bir eğilim olarak cari açık ekonomik büyümenin ve yatırımların hızlı büyüdüğü dönemlerde artar. Ekonominin durakladığı ve küçüldüğü dönemlerde ise cari açık ya azalır, ya da cari fazlaya dönüşür.
Bu yılın ikinci çeyreğinde ise daha önce hiç görmediğimiz çok tehlikeli bir olay ile karşı karşıyayız. Ki bu ekonomideki sert küçülmeden bile daha önemli ve tehlikeli bir gelişme.
Ekonomi tarihinin en sert küçülmelerinden birini yaşarken cari açığın GSYH’ye oranı da tarihin en yüksek düzeylerinden birine çıktı. Ekonomi yüzde 9.91, özel tüketim yüzde 4.9 küçülürken ve yatırımlardaki daralma sürerken cari açığın GSYH’ye oranı yüzde 7.78’e fırladı. Bu oran, büyüme hızının yüzde 10’un üzerinde çıktığı 2011 yılındaki oranlarla yarışan bir düzeyde.
Ekonomi yüzde 10 büyürken ortaya çıkan cari açık oranına, ekonomi yüzde 10 küçülürken ulaşmak, ekonominin kırılganlığını alarm verici şekilde artıran bir olağanüstü hal.
Üstelik bu, döviz rezervleri düzeyi tehlikeli ölçüde düşmüşken ortaya çıkan bir durum.
Bu olağanüstü ters gidişin ekonomiyi sürdürülemez bir noktaya sürükleyerek sıkıştırdığı, finans piyasalarını aşırı ölçüde gerdiği açık. Bankalara sopa gösterilerek zorlamayla yaratılan kredi patlaması sayesinde suni bir büyüme hızı yaratma veya küçülmeyi azaltma politikası duvara dayandı. Hem de bilançolardaki ve özellikle de dış dengelerdeki kırılganlıkları son derece artırarak.
Sonunda kredi genişlemesini frenleyecek uygulamalara geçmeye mecbur kalındı. Aşırı kredi büyümesi ile toparlanamayan ekonomi, krediler durunca halının altına süpürülen sorunlar iyice can yakmaya başlayacak.