Ekonomide riskli (kur)calama!
Aydın ÖNCEL
Ekonomist
Ekonomi yönetimi ve piyasalar arasında yıllardır süregelen enflasyon-faiz, sebep-sonuç ilişkisine yönelik tartışma, son kabine toplantısında alınan sürpriz bir kararla farklı bir boyut kazandı.
T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, kurdaki yükselişlerden kaynaklanan kaygıların giderilmesi için tasarruf sahiplerine, finansal alternatif olarak sunulan “Kur Korumalı TL Mevduat” ürününü devreye soktu.
Ürünlerin içeriği
Sistem, her nedense TCMB ve Hazine tarafından geliştirilen iki ürünle uygulamaya geçti. TCMB, 20 Aralık
2021 tarihinden önce döviz tevdiat hesapları bulunanların, 3, 6, 12 aylık vadeli TL mevduatına geçiş yapmaları halinde, bu hesaplarına; işleyecek faiz ile hesap açılışı ve vade sonundaki kur değişim oranını kıyaslayarak, yüksek olan oran üzerinden ödeme yapacak. Vadeden önce mevduatın bozulması durumunda anapara korunarak, bu destekten faydalanılamayacaktır. Hazine ise, 3, 6, 9, 12 ay vadeli her türlü TL mevduata, aynı hesaplama oranlarıyla ödeme yapmayı taahhüt ederken, mevduatın vadesinden önce bozulması durumunda anaparayı koruma güvencesi vermemektedir. Yani mevduatınızı vadesinden önce bozduğunuzda, o günkü kur, hesabı açtığınız tarihteki fiyatının altındaysa, anaparanızdan o oran kadar kesinti yapılacaktır. Türkiye’de mevduatların çok kısa vadelerde olduğu düşünüldüğünde, ürün seçiminde bu ayrıntı oldukça önem kazanacaktır.
Ucu açık faiz
Sistemin teknik içeriği dışında, ürünün ne olduğu üzerine de tartışmalar gelişiyor. Öncelikle, negatif reel faiz politikasının ekonomiye verdiği zarar, bu kararla kabullenilmiştir. Yapılan “örtülü faiz artırımı”ndan başka bir şey değildir. Uygulama; ucu açık bırakılmış, nereye gideceği belli olmayan bir faizi içermektedir. Sonuçta, faizi çapaladığımız şey, kontrolü elimizde olmayan, yabancı bir para birimidir!
Yüksek enflasyon riski
Piyasalarda yaşanan yıkımdan dolayı ekonomi yönetiminden bir takım önlemler bekleniyordu…
Önceliği, faiz indiriminin pas geçilmesi ya da faiz artırımı alıyordu... Bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Fakat kabul edelim ki, hiçbir önlem ve hiçbir ürün de piyasalarda bu kadar kısa sürede, bu ölçüde karşılık bulamazdı…
Gelgelelim, asıl sorun bundan sonra başlamaktadır… Elbette, kamu olarak, mevduat sahibinin tüm riskini üstlenip, faiz ve kurdan kaynaklanan getirisini garanti ederseniz, bu sonuca ulaşmanız kaçınılmazdır… Ancak, bütçede karşılığı olmayan bu harcamayı hazinenin para basma dışında, hangi yollarla karşılayacağı da oldukça merak konusudur…
Anayasa’nın 70. maddesine göre; herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücü oranında vergi ödemek zorundadır. Bu kanun maddesi dikkate alındığında, “Kur Korumalı TL Mevduat” ürünü hepten tartışmaya açık hale gelmiştir. Tıpkı motorlu taşıtı olmayan insanların vergilerinden, geçiş garantili köprü ve otoyollara ödenen paralar gibi şimdi de mevduatı olmayan insanlardan elde edilen vergilerle,
mevduat sahiplerinin kur riski güvence altına alınmıştır!
Ekonomi yönetiminin öncül hedefleri arasında, faiz ayarlamalarıyla enflasyonun düşürülmesi yatmaktaydı... Oysa faizlerin düşürülmesiyle artan döviz kuru, başta temel gıda maddeleri olmak üzere hemen hemen her şeyde kalıcı bir pahalılığa neden oldu. Bu da enflasyon beklentisini şimdiden yüzde 30 ve üstü seviyelere yükseltti!
Teknik değerlendirmenin dışında yaşanan bir diğer tartışma da kararın seçim yatırımı olarak alındığı yönünde yapılmaktadır. Son aylarda yaşadığımız kur şokundan ve özellikle de oynaklıktan dolayı her kesimden insan, gelişmelerden rahatsızdı… Bu durum, iktidarın önümüzdeki seçimde işini bir hayli zorlaştıracaktı… Piyasalardaki ateşin düşürülmesi ve seçmen nabzının normale döndürülmesi oldukça önemliydi… Haliyle, hamlenin seçim yatırımı olarak yapıldığı fikri, mantığa çok uzak gelmemektedir.
Sürdürülebilir mi?
Şimdilik piyasalarda bir sakinleşme gözlenmektedir. Ancak, kurların geldiği seviye henüz “ölümü görüp, sıtmaya razı olmak” durumundan öteye geçmemiştir. Yetmez, piyasalarda yeni beklentiler ve belirsizlikler oluşmuştur. Para basarak, hazine desteğiyle sistemin sürdürülmesi mümkün değildir! Bu desteklerin bitmesiyle elde edilen kazanımların, kısa süre içinde geri verilme olasılığı oldukça yüksektir.
Piyasalar, kur ve faiz fiyatlamasından daha çok, güven ve istikrar odaklıdır. Dolayısıyla, süreklilik içeren, iktisat bilimine uygun modellere geçilmelidir. Ekonomilerde, deneme-yanılma yöntemleriyle yapılan bu tip şok (kur)calamalar, içinde oldukça yüksek risk barındırmaktadır!