Ekonomide doğru gibi görünen “yanlışlar”…
Ekonomi çok farklı bir alan, adeta canlı bir organizma.
Eğer yapı sağlam ise organizma doğru işler, sağlam değilse organizmalar da ona göre bozulur veya aksar.
Elbette her canlı gibi ekonominin de bir seyri vardır.
Ekonomide mal, hizmet, para hareketlerinin sonunda kimilerinde artı değer oluşur, kimilerinde ise değer kaybı olarak kendini gösterir.
Ekonominin gidişatını da bir takım göstergeler ortaya koyar. Bu göstergeler, bazen çok hızlı, bazen de çok yavaş değişim sergiler.
İşte bu göstergelere bakarak ekonominin seyri izlenir ve değerlendirilir.
Bu göstergeler; büyüme veya kalkınma, enflasyon, işsizlik, üretim, yatırım, istihdam gibi başlıklar olarak izlenir.
İşte bu başlıkların izlenerek ekonominin gidişatı izlenir.
Ancak, söz konusu izlemenin daha uygun dönemi ve süreyi kapsaması gerekir.
Örneğin; dış ticaret dengesi, bir ekonomide ihracat ile ithalat arasındaki farkı ortaya koyar; bu fark, gelişmiş sağlıklı ekonomilerde ihracat fazlası şeklindedir. Buna karşın daha az gelişmiş ve daha sağlıksız ekonomilerde ithalat fazlası olarak ortaya çıkar ve bunu “dış ticaret açığı” olarak tanımlarız.
Şimdi biz eğer kısa erimli bakışlarla her ay itibariyle dış ticaret dengesine bakarak dış ticaret açığımız azalıyor dersek yanlış yaparız. Zira ithalatımızın esnek olmayan yapısını dikkate almamış oluruz. Sanki ithalat gerekmiyor veya yapılmayacak gibi ihracata bakıp dış ticaret açığımız daralıyor diyemeyiz.
Bir bakıma ekonomide doğru gibi görünen şeyin yanlış olduğunu atlamış oluruz.
Hele de bunu ekonomide karar noktasında bulunanları ve özellikle siyasi sorumluluğu olanların bu şekilde anlaması veya anlamış gibi tavır sergilemesi, başka bir ifadeyle yanlışın doğru gibi gösterilmesi anlamına gelir.
Aynı şekilde örneğin “enflasyon” kavramını da her ay itibariyle bakıp bir önceki ay, bir önceki yıl ya da yılın başı itibariye elde edilen sonuçlara bakarak değerlendirirsek yanlış yaparız. Şöyle ki; önceki ay veya aylara göre ya da geçen yıla göre enflasyon oranının düştüğünü söylemek doğru olmaz. Aslında düşen enflasyon oranı değildir; enflasyon oranı her ay itibariyle artmaya devam etmektedir. Fakat enflasyonun artış oranında düşüş var demektir.
Aynı şeyi örneğin borçlanma rakamlarında da görebiliriz. Her ay borçlanma yapılıyor olmasına rağmen, önceki aylara ve dönemlere göre borçlanma tutarında düşüşün olması, borçlanmanın yapılmadığı anlamına gelmiyor. Borçlanma devam ediyor, ancak önceki dönem veya dönemlere göre artışın daha az olduğu anlamına geliyor.
Yine “işsizlik” kavramı için de aynı şey söylenebilir.
Burada doğru gibi zannedilen bazı yanlışlar yapılıyor. Özellikle de yetkili ağızlar tarafından yapılıyor.
Bir de çok kısa erimli rakamlara dayanmak bir başka sıkıntı olarak ortaya çıkıyor. Örneğin bir ayın veya birkaç ayın olumlu gibi görünen gelişmeleri, bir sonraki ay veya dönemde olumsuza çevrildiğinde piyasalar etkileniyor. Ekonomi zorlanıyor.
Oysa daha kalıcı ve sağlıklı yapılarda böyle kısa erimli arayışlara veya sığınmalara gerek kalmaz. Ekonomi kendini sonuçlarıyla ortaya koyar.
Onun için yetkililerin veya karar vericilerin maymun iştahlılıkla anlık gelişmelere bakıp beyanatlar vermesi, kızgın saça düşen su damlası gibi uçup gidiyor. Dolayısıyla doğru gibi görülen yanlışlardan kesinlikle uzak durmak, nefesini tutmak, söylem yerine eylem ortaya koymak gerekiyor.