Ekonomide aynı konular, benzer yazılar… 

Hasan ARDIÇ
Hasan ARDIÇ Dünyada Ekonomi

Enflasyon, işsizlik, faizler, kurlar, carî açık, bütçe… Son birkaç yıldır ekonominin bu önemli başlıkları giderek daha da sıklaşan bir frekansta karşımıza çıkıyor. Yapılması gereken  her zaman, güncellenmiş haliyle bu konuları soran, merak eden, bilmek isteyen herkese, en yalın haliyle anlatmak. Yani; öğrendiklerimizi paylaşmak… Bunu da yaparken sizleri sıkmamak.

Şöyle bir kontrol ettim, enflasyon hakkında en son 21 gün önce yazmışım, bir şekilde interaktif olarak sizlerle çalışmışız. Ne harika… 

Sadece enflasyon mu? 

- Değil tabii ki… 

- İşsizlik, 

- Faizler,

- Kurlar, 

- Carî açık, 

- Bütçe, bayram öncesi ve sonrası ekonominin durumu ne olacak? 

- Dolar artacak mı? 

- Piyasalarda ikili, üçlü kurlar oluşuyor, riski nedir? 

- Kapalı Çarşı kuru ile bankalar ve MB kurları trendi nasıl?

gibi birçok soru; yanıt bekleyen, akılları kurcalayan, merak uyandıran… 

Ekonomiye ilişkin yukarıdaki soruların yanı sıra daha onlarca sorunun sorulmasını, merak ve öğrenme isteğinin devamlı olmasını bekliyorum, bu durum beni gerçekten memnun ediyor.

Şimdi yanıtlara geçelim. Tekrar olan paragraf ve cümleleri okurken sabır bekliyorum. Çünkü kopyala-yapıştır yapmıyorum, tekrar da olsa her bir sözcüğü yeniden, sizler için memnuniyetle yazıyorum.

 Enflasyon

Fiyat istikrarının olmaması, mal ve hizmet fiyatların sürekli olarak artmasıdır. Ekonomideki önemli sorunların başında gelenlerindendir. TEFE Tüketici Fiyat Endeksi, TÜFE de Üretici Fiyat Endeksidir. 

Aşağıda sunacağım tabloların kaynağı TÜİK, aldığım yer de değerli Hoca, Prof. Dr. Şenol Babuşçu’dur. Teşekkürlerimle… Konunun yönetimdeki en üst mercii Hazine ve Maliye Bakanlığı ve TCMB’dir.

Tabloda, TÜFE değerleri, bu değerleri birbirinden bağımsız olarak hesaplayan üç ayrı kurumun sayısal değerleri sunulmaktadır. İlk sırada TÜİK, müteakiben İTO ve ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu, Prof. Dr. Veysel Ulusoy Başkanlığında çalışan akademisyenler) tabloda yer alıyor. Bence bir tane daha var ki; her halde en gerçekçi olanı: Çarşı-Pazarda alışveriş yapan tüketiciler… 

Buradaki farklı da olsa yer alan bütün istatistik değerler TÜFE değerleridir. Yani Üretici Fiyat Endeksi. Bu değerler, mutlaka, bir süre gecikmeli de olsa TEFE Tüketici fiyat Endeksine yansıyacaktır, kesin ve kaçınılmazdır. Bilhassa talep (Maliyet) enflasyonunda… 

An itibariyle;

Mevduat faizi:            %30    

Kredi faizi: %14        

Banka kredi kullandırırsa zarar: %16

KKMH faizi:  %25    

Opsiyonlu KKMH faizi ($): %1

Gecikme faizi: %30 (devlet) 

Politika Faizi:  %8,50

uygulanmaktadır. (TCMB sabit tutmayı PPK da kararlaştırmıştır.)

Akademisyenlerin ve ekonomistlerin bağımsız biçimde oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine göre enflasyon mart ayında yüzde 5,08 arttı. Enflasyonun son 12 aylık artışı ise yüzde 112,51 olarak gerçekleşti.

Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık %52,11, aylık %2,19 oldu. Her şekilde halkın enflasyonu olarak tanımlanan oran hepsinin üzerindedir. İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'deki değişim, 2023 yılı Mart ayında bir önceki aya göre %2,19, bir önceki yılın Aralık ayına göre %12,27, bir önceki yılın aynı ayına göre %52,11 ve on iki aylık ortalamalara göre %63,72 olarak gerçekleşti.

Sayısal değerlere bakınca ki burada hep TÜİK istatistik değerlerinden hareket ediyorum; ülkede son derece ciddî bir enflasyon olduğu muhakkaktır. Enflasyon, özellikle son 5-6 yıldır gösterdiği hızlı artış ile ekonomideki yapıların dengesini aşırı dozda zorlamaktadır.

- Makro nedenler;

Dünyadaki küresel ekonomilerdeki sorunlar, COVID-19 pandemisi, Rusya-Ukrayna savaşı, Doğal afet ve felaketler, ABD ve AB yüksek enflasyonları, vd… 

- Çözüm;

Elbette bulunur, ekonomide çözümsüz sorun var mı bilemiyorum, ama enflasyonun çözümü vardır. Sadece uzun zaman alır. Çözümün iktisadî ve enflasyon olan ekonomiye özgü koşulları vardır. Bu ekonomiye özgü koşullar her ekonominin yapısına göre değişir.

- Riskler nelerdir;

Tanımın karşılanması için en az 6 ay sürekliliği olan bir enflasyonun, fiyatlarda artışın olması zaten gereklidir. Bu durumda ekonomide başlayan ve devam eden en az 6 aylık bir enflasyon virüsü girmiştir. Bunu artırmadan, azaltarak kontrol altına almak ekonomide karar verenlerin ilk yapacakları iş olmalıdır.

- Karşılaşılacak önemli riskler; Hiperenflasyon, Stagnation (Resesyon, durgunluk), Stagflation (Enflasyon altında durgunluk), Büyümenin azalması veya olmaması ekonomide küçülme… 

- Enflasyona genel yaklaşım;

Ortodoks ekonomi görüşü değil, ama daha ziyade muhafazakar ekonomik yaklaşımlarda bulunan iktisatçıların kullandıkları genel yaklaşım; enflasyonun azı karar çoğu zarar şeklindedir. Bu karar olan “az” ne orandadır derseniz, herhalde %8 civarıdır, en azından %10'u geçmemelidir. Psikolojik olarak %9 en üst sınır olabilir.

- Enflasyonun ekonomideki önemli etkileri;

Tanımındaki gibi mal ve hizmet fiyatlarındaki sürekli artış, piyasaları çalkalayacak derecede etkileyecektir. Bunun halk tarafından ilk algılanan kısmı,  hayat pahalılığı ve geçim zorluğudur. Önce TÜFE, bir veya iki ayı geçmeyecek şekilde de TEFE değerlerinde de hissedilen enflasyon arz veya talep enflasyonu olarak piyasaları etkiler. Hayat pahalılığı ve geçim zorluğu ekonomik ve sosyal etkilerin yanı sıra faizlerden enflasyona, kurlardan fiyatlardaki anomaliye kadar tüm ekonomi unsurlarını, hatâ sosyo-ekonomik unsurları etkiler. Bu etkileşim hızlı olur ama yavaş geriler. (Rocket and Feather etkisi) Tabii olarak hükümetlerin bütçeleri, carî açıklardaki artış vb etkiler de olacaktır. Bir de önemsenmesi gereken TÜFE ile TEFE arasındaki makasın açılmamasını sağlamaktır.

İŞSİZLİK

Enflasyonla beraber önem taşıyan bir diğer sorun işsizliktir. Yasal tanımında 18+ yaşını doldurmuş, çalışabilir durumda olan, iş aradığı halde bulamayanlara işsiz diyoruz. Çok yakın zamanda yaptığım bir yayında bu konuyu oldukça ayrıntılı biçimde Prof. Dr. Can Bilgili ile değerlendirmiştik.

Ülkemizde, çalışanların sayısı ile işsizlerin sayısı yaklaşık eşittir. Yani; ülkenin yarısı diğer yarısının geçim sorumluluğunu üstlenmiştir. Esasen, doğurganlığın %1,7 olduğu, 84 milyon nüfusu olan Türkiye’de nüfus katsayısı 4,2’dir. Bu durumun basit ortalama hesabı Türkiye’de çalışan bir kişinin yaklaşık olarak 3-4 kişiye baktığını sonucunu vermektedir. Çalışan burada açlık sınırını geçecek ve asgari ücretlinin profiline uzanacak ve diğer 3-4 kişinin bakımını üstlenecektir.

Son açıklanan istatistiklerde 11 milyon işsizimizin bulunduğu belirtilmiştir. 84 milyon içinde yüksek bir orandır. 

İşsizlik ile beraber işleyen bir diğer tanım da istihdam / istihdam hacmidir. İşsizlik ile istihdam her ne kadar birbirini tamamlar görüntülü de olsa tamamen zıt anlamlı tanımlardır.

İşsizlik sorununun çözümü var mıdır?

Vardır. Zaman alsa da, işsizlik çözümsüz bir sosyo-ekonomik sorun değildir. İstihdam hacmini genişletirseniz işsizlik azalır, yatırımları artırırsanız da öyle. Ama bunlar tabii ki kolay işler değildir. Ayrıca hızla gelişen teknolojinin de istihdama olan negatif etkisini dikkate almak gerekir. (Robot, yapay zekâ vb.)

Sorun çözülmezse; sosyal patlamalar, illegalite, toplumsal huzursuzluklar, suç oranlarında artış net olarak karşılaşılacak temel sorunlardır.

FAİZLER:

En basit tanımı ile faiz, paranın maliyetidir. Her ay aynı gün ve saatlerde toplanan TCMB PPK, toplantı sonunda saat:14.00 te politika faiz oranını ilan eder. PF birçok faiz ve sair unsurlarda belirleyicidir. PF, mevduat faizlerini, iç borçlanma faizlerini, bir ölçüde kurları, enflasyonu belirleyen bir temel faizdir.

Mevduat faizlerinin kredi faizlerinden fazla olması ülkede tasarrufun milli parayla yapılmasında rol oynar. Aksi durum Dolarizasyona yol açar. Volatilite yüksek olur.

KURLAR:

Kur belirleyiciler arasında olmak için; ülkenin turizm gelirlerinin yüksek, sürekli ve artan trendde olması, dış ticaretin daima fazla vermesi, yabancı yatırımların ülkede yapılması en önemli kriterlerdir. Bu koşulları sürekli sağlayabilen ekonomiler, kur belirlemede söz sahibidirler.

İhracatın fazla vermesi, ithalatta artışların kontrol altında tutulması, dış ticaret açığı verilmemesi anlamına gelir. Tasarruf politikalarında başarılı olunması, harcamaların yatırıma dönüştürülmesiyle, ülkede işsizliğin azalması yani istihdam hacminin artırılmasıdır. Bu durumda enflasyon düşer, kur değerleri milli para lehine artar.

CARÎ AÇIK:

Bütçelerde açık, fazla olabildiği gibi denklik de olasılıklar arasındadır. Denk bütçe zor olsa da mümkündür ve bu küresel ekonomik koşullarda başarı olarak kabul edilmelidir. Bütçede harcamalar, gelirlerden fazla olursa konumuz carî açık noktasındadır. Harcamalarda kısıntı, tasarruf yapmak ve buna karşılık gelirlerde artış sağlamak çare olsa da uygulaması zamana bağlıdır.

Bütçenin carî açık vermesi dünyanın sonu değildir; revize edilebilir, ancak bu duruma süreklilik kazandırmak, özellikle yurtdışı kredi kullanımında değişik önlemlerin alınmasını gerekli kılar. Meselâ CDS (Credit Default Swap) risk primi. 300’lerin üzerinin yüksek kabul edildiği skalada Türkiye, an itibariyle 510’lardadır, dış kredide yüksek faiz, kuvvetli garanti ve kısa vade uygulamasına maruzdur.

Listedeki diğer sorular:

Dolar artar mı, bayramdan sonra kurların gidişatı nasıl olacak, devalüasyon bekliyor muyuz, piyasalarda farklı kur değerleri olacak mı, PF artar mı, azalır mı?.. Birçok soru ve hepsi her an değişime uğrayabilir nitelikte… Ve insanlar da bu ve benzeri soruları sormakta son derece haklıdırlar.

Benim kişisel olarak bir iktisatçı olarak kendime biçtiğim görev ve ön koşullarım; iktisat konusunda bildiklerimi sürekli güncelleyerek, matematikten ve mantıktan ayrılmadan paylaşmak ve asla kimseye Dolar şu kadar olur veya olmaz şeklinde bir fikir beyan etmemektir. Kişisel sorumluluk; yatırım kararı vb. herkesin kendisine ait olmalıdır. Ayrıca asla ve kat’a siyasete yönelik her hangi bir fikir ya da görüşü empoze etmemektir.

Çok, ama çok genel anlamda bakarsak, ben de birçok ekonomist arkadaşım, meslektaşlarım gibi; içinde bulunduğumuz koşullarda kurlarda milli para biriminde bir değer kazanımı beklemiyorum. Bu gibi durumlarda, MB, bankalar ve diğer yerlerde (Serbest Piyasa) farklı $ kurları olmasını şimdilik doğal karşılıyorum. Anladığım; hükümet farkı 1,00 TL de sabit tutma gayretinde. Özellikle malî piyasalarda karaborsaya imkân tanımayacak bir piyasa kontrolü tabii ki önemlidir. Ancak bu, hızla sağlanabilecek midir?

IMF ile İLİŞKİLER:

Küresel ekonomilerde, kötü gidişin toparlanma süreçlerinde akla ilk gelen çözüm yollarından biri IMF ile ilişki kurmak şeklinde olabilir. Bu durum, hükümetin kabulü ve IMF'den kredi talebiyle süreci başlamasıdır. Hükümetlerde, muhalefet baskısı da dahil olmak üzere daima IMF den uzak durmak eğilimi olsa da, kaçınılmaz çözümlerden biri yine IMF ile olabilir.

Bu konuyu özellikle “Herkese Ekonomi” programımızda paylaştık. Bu aylarda fazlasıyla konuşulan ancak şirket isimleri zikredilmeyen İngiltere’deki finansman kuruluşları konusu ve ödenmesi beklenen yüksek faizlerle alınacak kredilere ilişkin konular var.

Bu finansman kuruluşlarının isimlerini, İngiltere’de nerede olduklarını, kredi tutar ve faizlerini bilmiyorum, zaten açıklanmadı da… Bu koşullar altında bu kuruluşları gözü kapalı eleştirmek benim hiç tarzım değil. Ama IMF, en azından bildiğimiz, kurucu üye ülkelerden olduğumuz, 1944 yılından beri tanıdığımız, 189 ortak üye arasında bulunduğumuz, 1961 yılından beri fiilen kredis aldığımız ve ödediğimiz kurumsal bir malî fondur.

IMF’in kuruluş amacı; ülkelerin karşılaştıkları geçici ödemeler dengelerindeki krizleri gidermek, ödemeler dengesindeki krizden kaynaklanan ithalat kısıtlamalarına çözüm getirerek dünya ticaretinin daralmasına engel olmaktır.

IMF konusu bugünlerde, kuvvetli olasılık 14 Mayıs seçiminden sonra malî gündemimize getirilecektir. Olası bir Standby Sözleşmesi koşulları karşılıklı görüşmeler sonucunda taraflarca onanırsa yeni bir IMF Kredi süreci başlar. Bu malî anlamda Türkiye’yi rahatlatacak, ancak idarî anlamda zorlayacak bir durum olsa da mevcut malî koşullar gereğidir.

Mevcut iktidar ile var olan muhalefetin, belki bazı kendi içlerindeki küçük değişiklerle beraber asıl olarak konum değiştirmesi ile eğer böyle bir büyük ölçülü değişim olursa ve bu durum 14 Mayıs akşamı belli olursa, ya da II. tura kalınırsa 28 Mayıs akşamı açıklanırsa; önce YSK sayım ve resmi sonuçların ilanı beklenir. İtirazlar ya da lokal bazı yeniden sayımlar da olabilir, ama her ne ise; Haziran 2023 içinde resmî neticeler ilân edilir. Alışkanlık olduğu üzere devir-teslim işlemleri, kutlama ziyaretleri yapılır. Her ne kadar işler acil olsa da Temmuz itibariyle fiili çalışmalara başlanır. Özetle, herhangi bir aksilik olmazsa ekonomik kararlardaki acil olma durumu en hızlı şekilde, ülke teamülleri doğrultusunda Temmuz 2023 tarihinden önce beklenmemelidir.

Ülkeme, kazasız-belâsız, sağlıklı bir seçim ve dürüst bir oy sayımı dilerim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Muhalefet 13 Kasım 2023
Ortadaki Doğu 23 Ekim 2023
Ekonomide 29 Ekim 18 Ekim 2023
… Bundan sonra ? 28 Ağustos 2023
KKM, gelişmeler 25 Ağustos 2023