Ekonomi yönetimi nasıl güven tazeler?

Dr. Burcu AYDIN
Dr. Burcu AYDIN Ekopolitik

Uzunca bir süredir, ekonomi yönetiminde yer alan çeşitli kurumlar tarafından sıkça yalanlama/düzeltme mesajları yayınlandığını görüyoruz. Bu açıklamaların devam ediyor olmasını, kamuoyu nezdinde güven sorunun bir türlü çözülememesine bağlıyorum. Son haftalarda döviz mevduat hesapları ile kur üzerinde stresin artması ve sermaye çıkışlarının gözlemlenmesi de bu konuya olumsuz yönde katkı sağlıyor.

İleriye dönük baktığımızda, enflasyona karşı sınırlı başarının sağlandığı, ekonomik aktivitenin yavaşladığı ve hane halkı refahın gerilemeye devam ettiği bir dönemde, “kemer sıkma” politikalarının gerek kamuoyu nezdinde gerekse siyasette olumsuz algıyı yoğunlaştıracağını söylemek pek de yanlış olmaz. Ekonomi politikalarında devamlılık konusunda şüphelerin artması hem enflasyonla olan mücadelede başarı sağlama hem de uygulanan politikaların toplumsal yükü açısından istenmeyen sonuçlar doğuracaktır. Bu olumsuz sonuçları engellemek için şu aşamada ekonomi yönetiminin elinde çok önemli bir güç var. Bu da ekonomi yönetiminin açıklayacağı Orta Vadeli Program’da  (OVP) gizli. 

Orta Vadeli Program’ın, kalkınma sorunlarımıza çözüm önerileri getirmesi, uygulanacak eylemlerin şeffaf, izlenebilir ve hesap verebilir bir yapıda olması ve programın bir an evvel açıklanması, ekonomi yönetiminin kamuoyuna güven sağlamak için sunabileceği en önemli araç olarak önümüzde duruyor. 

Hatırlayacak olursak Orta Vadeli Programlar uzunca bir süredir iç tutarlılıktan yoksun birer “iyi dilek temennisi” olarak eleştirilmekteydi. Ancak yaşlanan nüfusuyla orta gelir tuzağına takılmış ve kronik enflasyonla refah kaybına uğramış bir toplum olarak, 2020’li yıllarda bu resmi değiştirmek istiyorsak, Orta Vadeli Programların ağırlığını ortaya koymalı ve buna göre süreci yürütmeliyiz. Orta Vadeli Program’ın kapsamlı, şeffaf, izlenebilir ve hesap verilir bir yapıda hazırlanması işte bu yüzden bu kadar önemli. 

Ayrıca, makroekonomik istikrarı tesis etmek için de Orta Vadeli Program kritik öneme sahip. 

Şişen kamu harcamalarını yerindelik, etkinlik ve verimlilik ilkelerini sağlayarak rasyonelize etmemiz gerekiyor. Her ne kadar mayıs ayında “Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi” açıklanmış olsa da kamu harcamalarında reform ihtiyacı başta emeklilik sistemi, sağlık harcamaları, kamu personel giderleri ve cari harcamalar olmak üzere önemini koruyor. Bütçede her yıl baz alınan harcama miktarının üzerine belli oranlarda artış yapma geleneğini korumak yerine, bütçeleme anlayışımızı “yerindelik ve etkinlik” ilkelerine göre yeniden tasarlamamız gerekiyor. Yerindeliği ve etkinliği kalmayan harcama programlarını sonlandırmamız, kamu kaynaklarını ülkemizin kalkınma ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirmemiz gerekiyor. 

Benzer şekilde gelirler politikalarını kalkınma hedeflerimiz ve toplumsal adalet ilkeleri çerçevesinde yeniden tasarlamalıyız. Sisteme eklenen vergi istisna ve muafiyetlerini devam ettirme geleneğinden vaz geçmeli, bu imtiyazları yerindelik ve verimlilik analizine göre yeniden dağıtmalıyız. Dillere pelesenk olduğu üzere “gelir adaletine” göre vergilendirmeyi esas almalıyız. Bunun için kapsamlı ve etkin bir şekilde “kayıt dışılıkla mücadele” etmeliyiz. Buna ket vuran yasal düzenlemeleri—örneğin gelirin tanımı ve beyanı gibi—iyileştiren bir vergi reformunu hayata geçirmeliyiz. 

Yapısal konuları yapısal çerçevede ele almalıyız

Türkiye’nin düşük katma değerli üretim, istihdam ve ihracat yapısına takılmasına sebep olan iş ve istihdam piyasasındaki sorunları çözmeliyiz. Kalkınma hedeflerimizle uyumlu olarak değişen teknoloji çağına eklemlenebileceğimiz, iklim krizi ve afetlerle etkin mücadele edeceğimiz, uzun vadeli; ancak izlenebilir ve hesap verebilir bir kalkınma stratejini uygulamaya koymalıyız. Hukuk sisteminin etkinliğini artıran, demokratik kurumsal yapıyı iyileştiren, liyakat bazlı yönetişimi pekiştiren adımları da eşzamanlı ve ivedi bir şekilde atılmayız. 

Böyle bir Orta Vadeli Program ekonomi yönetiminin ihtiyaç duyduğu güven ve istikrar ortamını sağlama konusunda kamuoyuna en net cevap olacaktır. 

Son olarak bugün geç atılan her adımın geleceğimizden çalınan bir fırsat olduğunu da unutmayalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar