Ekonomi yeterince soğuyor mu?

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Uygulanan ekonomi politikalarının öne çıkan önemli bir hedefi ekonomiyi soğutarak ve çıktı açığını azaltarak talep enflasyonunu bastırmak gibi görünüyor. Makro ihtiyati politikalar dediğimiz, özellikle kredi büyüme hızını yavaşlatmaya, kredilerde seçici olmaya yönelik politikalarla ekonomiyi soğutma ve bu yolla enflasyonu ve cari açığı azaltma gayreti görüyoruz.

Peki, bu çerçevede talebi yavaşlatması beklenen politikalar ne boyutta etkisini gösteriyor. Henüz değerlendirme yapmak için çok erken fakat bazı öncü göstergeler bize gidişatla ilgili bir fikir veriyor. Özellikle tüketime yönelik ihtiyaç kredileri, konut ve otomobil kredi faizlerinde yaşanan yükselişlerin iç talebi yavaşlatmasını, kredi genişlemesini düşürmesini bekleriz. Beklendiği şekilde kredilerde düşüşün net bir şekilde gerçekleştiğini görüyoruz. Ticari kredi faizlerinde üç ay öncesine göre önemli artışlar gerçekleşti. Büyüme ile yakından ilişkisi olan 13 haftalık kredilerin hareketli ortalama büyümesine baktığımızda, kamu, özel ve toplam kredi büyümesinde sert bir düşüş görüyoruz. Bu gelişmenin büyümeye olumsuz yansımasını bekleriz ve muhtemelen de göreceğiz. Fakat tasarruf açığı olan ve krediyle büyüyen bir ekonomimiz olmasına rağmen, iç talebin tek belirleyeni elbette krediler değil. Yanıltıcı olsa da ücret artışlarının yarattığı geçici talep ama daha önemlisi servet etkisi önemli oranda talebi etkilemeye devam ediyor görünüyor.

Son iki yılda çok sert fiyat artışları gözlenen konut ve otomobil gibi sektörler, bu tür varlıkları bulunduranların ciddi bir servet artışına da imkân verdi. Negatif reel faiz ortamının da önemli bir sonucu olan bu gelişme, toplumun bir kesiminin ki bu yaklaşık iki kuzey Avrupa ülkesi büyüklüğünde 8-10 milyonluk bir nüfusa yakın olabilir, talebini ciddi biçimde yüksek tutmaya devam ediyor. Önümüzdeki süreçte konut ve otomobil fiyatlarında olası gerilemeler bu etkiyi azaltabilir fakat maliyetlerin çok güçlü arttığı ortamda bu tür fiyatların TL bazında gerilemesini beklemek çok gerçekçi görünmüyor. Konut fiyatlarında döviz bazında bir gerileme başladı fakat bunun servet etkisi olarak yansıması daha fazla zaman alacak. Bu açıdan iç talebin makro ihtiyati politikalarla yeterince güçlü zayıflaması kısa vadede çok mümkün olmayacak gibi görünüyor. Mevduat faizlerinin %25’ler seviyesinde olması, buna karşın beklenen enflasyonun 12 aylık süreçte yüzde 40-45 bandında olması ciddi bir negatif reel faiz yaratarak söz konusu servet sahiplerini ve servet artışı yaşayanları tüketimde tutmaya devam ediyor. Öncü göstergelere baktığımızda, talepteki yavaşlamanın sınırlı olduğuna dair sinyaller alıyoruz. Örneğin elektrik tüketimi geçtiğimiz aylarda gerileme göstermesine rağmen son 1-2 ayda önemli bir sıçrama gösteriyor. Aşırı sıcakların getirdiği klima kullanımı bunun bir nedeni olsa da talebin çok sert gerilemediğinin bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz. Otomobil ve konut satışlarında gerileme gözleniyor ama özellikle otomobil satışlarında yaşanan gerileme sınırlı oluyor. Temmuz ayı ekonomik güven endeksine baktığımızda hafif bir gerileme görüyoruz. Alt detayları incelediğimizde özellikle perakende, inşaat, hizmetler gibi kategorilerde de bir gerileme var fakat hepsi sınırlı oranda. Özetle, ekonomide bir yavaşlama olmasına ve önümüzdeki süreçte yavaşlamanın biraz daha barizleşme ihtimaline rağmen büyüme hızında enflasyon ve cari açığı önemli oranda bastıracak bir soğuma pek görünmüyor. Üstelik Mart 2024 yerel seçimlerinden birkaç ay önce gerek ücret artışlarıyla gerek kredilere yönelik bazı adımlarla iç talebi tekrar canlandırma gayretleri de olabilir. Bu durumda yavaşlama ihtimali olan iç talep ve büyüme oranı da tekrar yukarı doğru hareket edecektir.

Bütün bunların sonucu zaten yüksek beklenen enflasyonun o beklenenin de üzerinde olma ihtimalini artırmasıdır. Enflasyonu beklentilerin üzerinde göreceğimiz için makro ekonomik dengeleri sağlamak açısından bugün atılamayan daha güçlü sıkılaşma adımları yerel seçim sonrası muhtemelen atılmak zorunda kalacaktır Para ve maliye politikasında daha fazla sıkılaşma anlamına gelen bu gelişme de büyüme hızında da hissedilir bir yavaşlama hatta resesyonu da gündeme getirebilir. Eğer bu boyutta enflasyonla mücadele etmek istiyorsak, maalesef diyorum resesyondan çok kaçamayacağımızı da kabullenmek zorundayız.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar