Ekonomi durgunluğa girince

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Bir çeyrek öncesine kıyasla 2024’ün ikinci çeyreğinde yüzde 0,21, üçüncü çeyreğinde ise yüzde 0,2 oranında küçüldü ekonomimiz. Son çeyreğe ilişkin veriler açıklanmaya devam ediyor; muhtemelen yatay seyir devam ediyor. Hal böyle olunca ara malı ithalatı talebi düşüyor. Yatırım malları ithalatı için de aynı durum söz konusu. 2023’ün ilk 11 ayında 48 milyar dolar tutarında yatırım malı, 250 milyar dolar tutarında da ara malı ithal etmişsiz. 2024’ün aynı döneminde ise bu değerler sırasıyla 46 ve 216 milyar dolar. İlkinde yüzde 3,7, ikincisinde ise yüzde 10,5 oranında düşüş var. Elbette bu değerler, ithal ürünlerde gerçekleşen yabancı para cinsinden fiyat değişimlerinden de etkileniyor.  Mesela, önemli bir ithalat kalemi olan ham petrol fiyatının 2023’ün ilk 11 ayındaki ortalama ithal fiyatı 82,8 dolar, 2024’ün aynı döneminde ortalama fiyat ise 81 dolar (Brent ham petrolü varil fiyatı). Yüzde 2,2 oranında düşmüş. Ara malı ithalat değerindeki düşüş ile karşılaştırıldığında fiyat etkisi çok fazla değil. Dolayısıyla, cari ithalat değerlerini karşılaştırmak ve büyüme oranı ile aralarında bağlantı kurmak makul görünüyor.

Hafta başında Kasım ödemeler dengesi verileri açıklandı. 2024’ün ilk 11 ayındaki toplam cari işlemler açığı 2023’ün aynı dönemindeki değerine kıyasla yüzde 85,5 oranında azalarak 5,6 milyar dolar oldu. Keskin bir düşüş var cari açıkta. Buna karşılık, net hata noksan kaleminden döviz çıkışında büyük bir artış var. 2023’ün ilk 11 ayındaki değerine kıyasla 5,7 milyar dolar yükselerek 15,8 milyar dolar olmuş. Kaçak altın ithalatı ve kripto para ticareti ile ilgili olabileceğini değerlendiren yorumcular var. Nedeni ne olursa olsun, cari açık ile net hata noksan kaleminden çıkışı toplayıp net finansman ihtiyacına ulaşmak mümkün. Böyle bakınca, adına ister ‘düzeltilmiş cari açık’ deyin ister net finansman ihtiyacı, bu tutar 21,4 milyar dolar oluyor. 2023’ün ilk 11 ayına göre yüzde 56 oranında azalma var. ‘Düzeltmeye’ rağmen, yine de yüksek bir azalma oranı.

Büyüme oranı düşerse, hele ekonomideki faaliyet hacmi durgunluğa girer ve yatay bir seyir izlemeye başlarsa böyle oluyor. Türkiye ekonomisinin tipik bir özelliği bu. 1970’ten bu yana -yaklaşık son 50 yılda- ortalama büyüme oranımız yüzde 4,5 civarında. Bu düzeyde bir büyüme azımsanmayacak bir cari açık demek. Ekonomi daha da ısınır ve ‘motor su kaynatmaya başlarsa’ cari açık çok artıyor. Aksi durumda ise cari açık düşüyor. 2024’te gözlenen net finansman ihtiyacı azalışı keşke rekabet gücümüzün artışından, farklı bir ifadeyle daha kaliteli ve yüksek teknolojili mal ve hizmet ihracatından, içeride daha verimli mal ve hizmet üretiminden kaynaklansaydı. Ama öyle değil. Cari açık yurtdışından borçlanmak anlamına geliyor. Kısacası, büyümek için dış borca bağımlı bir ülke olma durumumuzda bir değişiklik yok. Bu, ne bugünün ne de son 10 yılın sorunu; kadim sorunumuz. Arkasındaki temel nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atmadan, ‘rekabetçi kur’ söylemiyle faiz ve dolayısıyla döviz kuru ile oynamaya kalkışınca, Eylül 2021-Mayıs 2023 döneminde başımıza gelenleri de unutmamak gerektiğini not düşeyim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hayırlı olsun 09 Ocak 2025
2025’e girerken 31 Aralık 2024