Dyson’dan “sorun çözen” mühendislik
Mühendisler tarafından yönetilen Dyson’ın odak noktası sürdürülebilir bir gelecek için daha iyi bir teknoloji, daha az malzeme ve daha az enerji ile mevcut sorunlara çözüm üretmek.
“Dyson sürdürülebilir ilkeler üzerine inşa edilmiştir. Her adımda sorunları çözmeye odaklandık; daha iyi bir teknoloji tasarladık, daha az malzeme ve daha az enerji kullandık. Mühendisler sürekli olarak memnuniyetsizdir ve daha iyisini yapmak isterler ve yapacağız da; son nokta yoktur, sadece sürekli iyileştirme vardır."
Bu sözler Dyson Kurucusu Sir James Dyson’a ait ve şirketin felsefesini özetler nitelikte.
Dyson; Singapur, İngiltere, Malezya, Meksika, Çin, Polonya ve Filipinler’de mühendislik, araştırma, geliştirme, üretim ve test operasyonları bulunan küresel bir araştırma ve teknoloji şirketi.
1993 yılında ilk siklonik torbasız elektrikli süpürgeyi (DC01) icat ettiğinden bu yana; hava temizleme, robotik, saç bakımı, aydınlatma, el kurutma ve bu yıl satışa sunulan hava temizleme özellikli Dyson Zone gürültü önleyici kulaklıklarla farklı alanlarda sorun çözen teknolojiler yaratan Dyson, bir aile şirketi. Küresel genel merkezi Singapur’da yakın bir zaman önce yenilenen St James Power Station’da bulunan şirket, İngiltere'de Malmesbury ve Hullavington’da 800 dönümden fazla alana yayılan iki teknoloji kampüsüne ve 10 mühendislik ve araştırma merkezine sahip. 6 bin kişilik küresel mühendislik ekibine sahip olan şirket, dünya çapında 14 binden fazla kişiyi istihdam ediyor. Uluslararası 85 pazarda 250’den fazla Dyson Demo mağazasının yanı sıra, dijital araçlar ve sanal deneyimler aracılığıyla çevrimiçi olarak ürün satışı gerçekleştiriyor. Devrim niteliğinde ürünler ve teknolojiler tasarlamak için son beş yıl içinde 2,75 milyar sterlin yatırım yapan şirket; pil hücreleri, yüksek hızlı dijital motorlar, sensör sistemleri, robotik, makine öğrenimi teknolojileri ne odaklanıyor. Yazılım, bağlanabilirlik, yapay zeka ile Dyson teknolojisini sürekli olarak ileri taşımaya çalışan şirketin hedefi, Dyson makinelerinin performans ve sürdürülebilirlik anlamında büyük bir devrim yaratmasını sağlamak.
Mühendisler tarafından yönetiliyor
Dyson’ın en önemli özelliği, mühendisler tarafından yönetiliyor olması. Dyson mühendislerinin odak noktası ise, motorun güç yoğunluğunu en üst düzeye çıkarmak, daha küçük, daha hafif ve daha hızlı motorlar geliştirmek. Şirket, 2004 yılından bu yana 145 milyon adet yüksek hızlı, verimli motorun geliştirilmesi ve üretimi için 350 milyon sterlinin üzerinde yatırım yapmış durumda.
Teknoloji davranışları değiştiriyor İngiltere'ye yaptığımız Malmesbury ve Hullavington ziyaretinde, James Dyson’ın mühendisliği yeniden tanımlayan bakış açısını, Dyson yöneticilerinden dinledik ve James Dyson’ın ilham veren videolarını izledik. Dyson, yola çıkış hikayelerini şu sözlerle anlatıyor: “İlk olarak, emiş kaybını önlemek için elektrik süpürgesinden toz torbasını çıkardık. Bu bir mühendislik kararıydı. Toz torbasına veda ederek gereksiz, tek kullanımlık bir malzemeyi ortadan kaldırdık. Daha enerji verimli bir makine yarattık ve bu da her yıl daha az plastik torbanın çöpe gitmesine katkıda bulundu. Elektrikli süpürge endüstrisi bizi takip etti. Bu, yeni teknolojinin davranışları değiştirme gücünün ispatıydı.”
“Daha azla daha fazlasını” yapmak
Dyson mühendisleri sorun çözmeye ve daha az malzeme ile daha verimli ürünler yaratmaya odaklanıyorlar. Ürünleri güçlendirmek amacıyla malzeme eklemek yerine, akıllı tasarımı tercih ediyorlar. Ürün mühendisliği ekibi, yeni ürünler için hafif, inovatif ve sürdürülebilir malzeme geliştirmeyi önceliklendirirken, geri dönüştürülmüş malzeme kullanımı artıyor. Örneğin, 15 yıllık Ar-Ge çalışmalarının bir sonucu olarak, elektrikli süpürge için en son geliştirilen Dyson Dijital Motor, eski motorlara kıyasla beş kat daha hafifl emiş; enerji verimliliği yüzde 91.5’e ulaşmış.
Bugün, her 2 saniyede bir Dyson Dijital Motor üretiliyor. Bu motor; el kurutmadan, saç seçillendiriciye, hava temizlemeden, ev temizliğine Dyson ürünlerinin temel teknolojisi olarak tanımlanıyor. Örnek vermek gerekirse, Dyson Airblade el kurutma makineleri, sıcak havalı el kurutma makinelerinin enerjisinin yüzde 10’unu kullanıyor ve tek bir kağıt havluya eşdeğer karbon salımı ile altı çift eli kurutabiliyor. LED aydınlatma ürünleri ise, ampul değişimi gerektirmeden 60 yıl dayanıyor.
Robotik teknolojiyle döngüsel tarım
Dyson’ın mühendislik çözümlerini hayata geçirdiği bir diğer alan , tarım. Şirket, Dyson Farming olarak hizmet verdiği bu sektörde, döngüsel bir sistemi hayata geçirirken, sürdürülebilir ve besleyici gıda üretmek için yeni yöntemler ve yeni teknolojiler geliştiriyor. James Dyson, “Robotik teknolojiler çiftliklerimizi desteklerken, çiftliklerimizde yetiştirilen malzemelerin Dyson’ın teknolojisinde kullanıldığı bir gelecek için çalışıyoruz” mesajını veriyor.
Dyson Farming’in döngüsel tarım sistemine en son eklenen, Lincolnshire, Carrington’daki 15 dönümlük serada, Birleşik Krallık’ta tüketilen çileklerin yüzde 50’si üretiliyor. 424 metre uzunluğundaki dev serada 832 sıra çilek ve 700 bin çilek bitkisi bulunuyor. Seranın elektriği, Dyson Farming’in bünyesinde bulunan anaerobik (oksijensiz, havasız) çürütücüden elde edilen yenilenebilir elektrikle karşılanıyor. Serada kaliteli çilek yetiştirmek için en uygun koşulları sağlamak üzere sıcaklığı ayarlayan iklim kontrol bilgisayar sistemi bulunuyor. Yağmur suyu seranın çatısından toplanıyor, ve bitkileri sulamak için kullanılıyor.
Aynı zamanda, seranın verimliliğini artırmak için gelişmiş robotik toplama ve gelişmiş LED aydınlatma gibi yeni teknolojiler de hayata geçirilmiş durumda.
Serada her yıl 750 ton çilek üretilebileceğini ifade eden Dyson Farming yöneticileri, döngüsel tarım yaklaşımı sayesinde, işletmenin karbon nötr hale geldiğini de belirtiyorlar. James Dyson, sürdürülebilir tarımın önemini şu sözlerle ifade ediyor: “Sürdürülebilir gıda üretimi, gıda güvenliği ve çevre, ülke sağlığı ve ekonomisi için hayati önem taşımaktadır; tarımın teknolojide, teknolojinin de tarımda bir devrim yaratması için gerçek bir fırsat var.
Verimli, yüksek teknolojili tarım geleceğimizin birçok anahtarını elinde tutuyor."
Geleceğin mühendislerini yetiştiriyor
Misyonunu “yeni nesil mühendislere ilham vermek” olarak tanımlayan James Dyson Vakfı, yeni mucitlerin ihtiyaç duyduğu para, malzeme ve mentorluğu sağlayarak, genç mühendislerin sorunlarla çözüm üretmesini destekliyor. James Dyson Ödülü ise, 2005 yılından bu yana, girişimci ruha sahip lisans öğrencilerini ve yeni mühendislik ve tasarım mezunlarını “problem çözen tasarımlara” imza atmaları yönünde harekete geçirmeyi hedefl iyor. James Dyson Vakfı tarafından 30 ülkede düzenlenen uluslararası tasarım yarışmasına 2022 itibariyle Türkiye’den de genç mühendisler katılabiliyor. Yarışmada ulusal kazananlar 5 bin, uluslararası kazananlar ise 30 bin Sterlin’e kadar para ödülü kazanabilecek. Bu arada, Dyson’ın Malmesbury Kampüsü’nde 160 lisans öğrencisi öğrenim ücreti ödemeden mühendislik eğitimi alıyor. Eğitim süresi boyunca, Dyson’da çalışarak, para kazanma fırsatı buluyor ve Dyson Enstitüsü’nde gerçek projeler üzerinde çalışıyor.
James Dyson, gençlere verdiği önemi ise şu sözlerle anlatıyor: «Benim için James Dyson Ödülü’nün önemi, bir problemi akıllıca çözmektir. Genç mucitlerin bir şeyleri sorgulaması ve meydan okuması çok önemli. Gençlerin dünyayı değiştirmek istediğine gerçekten inanıyor ve teşvik edilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Gelecek onların dünyasıdır."
Siklon teknolojisine giden yolda 5 bin 126 başarısız prototip
Dyson’ın geliştirdiği siklon teknolojisi oluşturduğu hava akışıyla, toz parçacıkları haznede topluyor. Bu hazne içinde oluşan girdap ve filtre sayesinde tozun dışarıya çıkması engelleniyor. Dyson Kurucusu ve Baş Mühendisi Sir James Dyson, “Invention. A life of Learning Through Failure” (Buluş. Başarısızlıkla Öğrenilen Bir Hayat) isimli kitabında, siklon teknolojisinin arkasındaki azmi anlatıyor. Ve her büyük başarının öncesinde sayısız başarısızlık olduğunu. Kitabın girişinden ilk paragrafı paylaşmak isterim: “Dört yıl boyunca, siklon teknolojisine sahip süpürgenin 5 bin 127 adet el yapımı prototipini gerçekleştirip, test ettikten sonra, 1983 yılında, sonuca ulaştım. Belki o an, havayı yumruklamalı ve avazım çıktığı kadar ‘Euraka’ diye bağırarak atölyemden aşağı doğru koşmalıydım. Bunun yerine, 5 bin 126 başarısızlıktan sonra kendimi sevinçten uzak, garip bir şekilde ‘sönük’ hissettim. Bu nasıl olabilirdi? Cevap başarısızlıkta yatıyor. Günlerce, bir hava akımından tozu ayıracak daha verimli bir siklon geliştirmek için çalışmıştım. Her gün birkaç siklon üretiyor ve mümkün olduğunca az enerji kullanarak 0,5 mikron (insan saçının genişliği 50 ila 100 mikron arasındadır) inceliğindeki tozu toplamadaki etkinliğini değerlendirmek amacıyla testler yapıyordum. Kendinize, mevcut teknolojilere ve ürünlere daha iyi bir çözüm getirebilecek bir hedef belirlediğinizde, ulaşılması halinde, bu hedefe bağlanırsınız.”